“Anlık” Kavramı
Hakkında Kısa Bir İrdeleme.
Başlıktan da
anlaşılacağı gibi İngilizcesi “intellect” (entelekt) veya “understanding”
(anlama) ve Türkçe’deki anlamıysa TDK’na
göre (1) anlama, düşünme
gücü; bilme yetisi; kavramlarla düşünme yetisi olan bu kavramı belirleyen anlam oluşumunun boyutlarını ve tarihsel
sürecini ele alıp irdelemek istiyorum.
Bunun
nedeni ise, 20. Yüzyıl sonlarına
doğru ve 21. Yüzyıl başlarında Batı siyaset dünyasında karşılığını
bulmuş ve sosyal bilimler literatüründe önemli bir yer tutmuş
olan entelijansiya sözcüğüne hem
güncel köken sağlıyor hem de tarih
ve felsefe literatürü için önemli bir başlık oluşturuyor olmasıdır. Önemi bu kavramın kapsayıcılığındaki
genişliğinden ileri gelmektedir. “Güneşin
altında düşünülmemiş bir şey yoktur” deyimi doğrultusunda insanlığın zihninde
oluşmuş tüm fikirleri ve görüşleri uygulamadaki boyutlarıyla ele alması tarihsel
genişliğinin bir göstergesidir diye de vurgulamak gerekir.
Kavramın genel önemi sözü
edildiği gibi zihinsel boyutunun genişliğinden
ve derinliğinden ileri gelmektedir. Diğer bir deyişle, kavram boyutlarının hem kanıyı (doksayı) ve hem bilgiyi (logoyu) ayni anda kapsamasıdır. Yani bu
kapsamda kavram böylece uzun tarihsel
oluşum süreci sonucunda hem rasyonel (ussal)
ve hem de ampirik (görgül) özellikler kazanarak diyalektik akışla ortaya çıkabilen bir
de holistik karaktere bürünmüştür.
Öte
yandan şimdi bu noktada, ilkin entelijansiya
sözcüğünün kökenine biraz daha yakından bakmak gerekecektir. Entelijansiya terimi “düşünme temelli erksel yönlendirici topluluk”
anlamı ile sosyolojik olarak ilk kez Çarlık
Rusyası’nın son yarım asırlık döneminde ülkenin siyasetine küçük bir grup
olmakla birlikte çok etkili bir şekilde yön veren, toplumda “etkin ve etkili” düşünürler diye
tanımlanan dar grupsal ama seçkin bir kesimini ifade etmekte kullanılmıştır.
Bugün
ise, mesela Türkiye’de, “kanaat önderleri”, “akiller”, “algı oluşturucular”, “toplum
mühendisleri”, “üst akıl”, “aksakallar”
veya en geneli ile özgün entelektüeller olarak ifade edilen bu muğlâk
gruplaşmaları entelijansiya teriminin
ifade ettiği kavram altında toplamak olanaklıdır.
Öte
yandan, kavram felsefi anlamının
tarihselliği yönünden ele alındığında anlık
teriminin özünde Batı dünyasının
oldukça uzun olan düşünce tarihi
sürecinde nasıl anlam dönüşümlerine
maruz kaldığını görmek gerçekten de çok aydınlatıcıdır.
Bunun
için gene TDK’nın Bedia Akarsu tarafından hazırlanmış
olan Felsefe Terimleri Sözlüğü’ne (2) başvuralım:
1. (Skolastik
felsefede) Duyum (sensatio),
-> us (ratio), -> anlık (intellectus) basamaklanmasında
en yüksek yere konulan düşünme ve bilme
yetisi. // Usun duyumlarla alınan gereçleri kavramsal olarak işlemesine
karşılık, anlık her türlü duyarlıktan bağımsız olan idelerin bilgisine
vardırır.
2. (Skolastikten
sonra Rönesans’ta) Usla bir tutulan, biçimleri,
bağlantıları kavrama ve böylece bilgi ve görüş kazanma yetisi.
3. (Aydınlanmadan
beri) Bilgi yetilerinin
basamaklandırılmasında ustan bir alttaki basamağa konulan düşünme ve bilme yetisi. // Bu yeti: a. kavramlar, kurallar,
kategoriler, açık, somut düşünceler yetisi olarak; b. ayırma, çözümleme, soyut
düşünme yetisi olarak; c. kılgılı yönden planlar yapan yeti olarak düşünülür.
4. (Kant’ta) Usun
ve anlığın skolâstikteki hiyerarşisinin
tersine çevrilmiş olması ile kavram oluşturma anlığa, ideler bilgisi de usa
bağlamış olarak tanımlanmıştır.
5.(Günümüzde)
Anlamaktan türetilmiş olarak: a. Anlam bağlamlarını kavrama yeteneği, b.
Anlayış. Bugünkü kullanım tarzı daha çok
skolâstiğinkine benzemektedir.
Burada, tarihsel geçmişi
bin yılı bulan bu kavramsal diyalektik akışın sözü geçen sürede
sarmal şekilde bir döngü oluşturarak geliştiği izlemek olanaklıdır. Bu saptama ayni zamanda J. Derrida’nın
yapısökümsel yaklaşımını (3) çağrıştırdığını da
vurgulamak isterim.
Öte yandan bu durum, felsefenin yerini alarak 21. yüzyılın gözdesi olan bilişsel bilimlerde ekolojiik disiplinlerde mevcut olup halen çok dikkat çeken süreğen geri dönüşüm olgusunda da olduğu gibi sanki biliş disiplinleri için de geçerli olduğunu anlatmaktadır.
Gene bu durumun, büyük Alman evrim
bilgini E. Haeckel’in (4) bireyoluş soyoluşu yineler diye
veciz bir şekilde dile getirdiği kuralını da anımsatmakta olduğunu belirterek
irdelemeyi bitirmek istiyorum.
Mustafa Özcan (12 Mayıs 2017)
_________
(1) http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&arama=kelime&guid=TDK.GTS.55592d1978dbf7.93086282
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder