12 Mayıs 2017 Cuma

“Anlık” Kavramı Hakkında Kısa Bir İrdeleme (Mustafa Özcan, 12 Mayıs 2017)


“Anlık” Kavramı Hakkında Kısa Bir İrdeleme.   

Başlıktan da anlaşılacağı gibi İngilizcesi “intellect” (entelekt) veya “understanding” (anlama) ve Türkçe’deki anlamıysa TDK’na göre (1) anlama, düşünme gücü; bilme yetisi; kavramlarla düşünme yetisi olan bu kavramı belirleyen anlam oluşumunun boyutlarını ve tarihsel sürecini ele alıp irdelemek istiyorum.

Bunun nedeni ise, 20. Yüzyıl sonlarına doğru ve 21. Yüzyıl başlarında Batı siyaset dünyasında karşılığını bulmuş ve sosyal bilimler literatüründe önemli bir yer tutmuş olan entelijansiya sözcüğüne hem güncel köken sağlıyor hem de tarih ve felsefe literatürü için önemli bir başlık oluşturuyor olmasıdır. Önemi bu kavramın kapsayıcılığındaki genişliğinden ileri gelmektedir. “Güneşin altında düşünülmemiş bir şey yoktur” deyimi doğrultusunda insanlığın zihninde oluşmuş tüm fikirleri ve görüşleri uygulamadaki boyutlarıyla ele alması tarihsel genişliğinin bir göstergesidir diye de vurgulamak gerekir.

Kavramın genel önemi sözü edildiği gibi zihinsel boyutunun genişliğinden ve derinliğinden ileri gelmektedir. Diğer bir deyişle, kavram boyutlarının hem kanıyı (doksayı) ve hem bilgiyi (logoyu) ayni anda kapsamasıdır. Yani bu kapsamda kavram böylece uzun tarihsel oluşum süreci sonucunda hem rasyonel  (ussal) ve hem de ampirik (görgül) özellikler kazanarak diyalektik akışla ortaya çıkabilen bir de holistik karaktere bürünmüştür.

Öte yandan şimdi bu noktada, ilkin entelijansiya sözcüğünün kökenine biraz daha yakından bakmak gerekecektir. Entelijansiya terimi “düşünme temelli erksel yönlendirici topluluk” anlamı ile sosyolojik olarak ilk kez Çarlık Rusyası’nın son yarım asırlık döneminde ülkenin siyasetine küçük bir grup olmakla birlikte çok etkili bir şekilde yön veren, toplumda “etkin ve etkilidüşünürler diye tanımlanan dar grupsal ama seçkin bir kesimini ifade etmekte kullanılmıştır.

Bugün ise, mesela Türkiye’de, “kanaat önderleri”, “akiller”, “algı oluşturucular”, “toplum mühendisleri”, “üst akıl”, “aksakallar” veya en geneli ile özgün entelektüeller olarak ifade edilen bu muğlâk gruplaşmaları entelijansiya teriminin ifade ettiği kavram altında toplamak olanaklıdır.

Öte yandan, kavram felsefi anlamının tarihselliği yönünden ele alındığında anlık teriminin özünde Batı dünyasının oldukça uzun olan düşünce tarihi sürecinde nasıl anlam dönüşümlerine maruz kaldığını görmek gerçekten de çok aydınlatıcıdır.

Bunun için gene TDK’nın Bedia Akarsu tarafından hazırlanmış olan Felsefe Terimleri Sözlüğü’ne (2) başvuralım:

1. (Skolastik felsefede) Duyum (sensatio), -> us (ratio), -> anlık (intellectus) basamaklanmasında en yüksek yere konulan düşünme ve bilme yetisi. // Usun duyumlarla alınan gereçleri kavramsal olarak işlemesine karşılık, anlık her türlü duyarlıktan bağımsız olan idelerin bilgisine vardırır.

2. (Skolastikten sonra Rönesans’ta) Usla bir tutulan, biçimleri, bağlantıları kavrama ve böylece bilgi ve görüş kazanma yetisi.

3. (Aydınlanmadan beri) Bilgi yetilerinin basamaklandırılmasında ustan bir alttaki basamağa konulan düşünme ve bilme yetisi. // Bu yeti: a. kavramlar, kurallar, kategoriler, açık, somut düşünceler yetisi olarak; b. ayırma, çözümleme, soyut düşünme yetisi olarak; c. kılgılı yönden planlar yapan yeti olarak düşünülür.

4. (Kant’ta) Usun ve anlığın skolâstikteki hiyerarşisinin tersine çevrilmiş olması ile kavram oluşturma anlığa, ideler bilgisi de usa bağlamış olarak tanımlanmıştır.

5.(Günümüzde) Anlamaktan türetilmiş olarak: a. Anlam bağlamlarını kavrama yeteneği, b. Anlayış. Bugünkü kullanım tarzı daha çok skolâstiğinkine benzemektedir.

Burada, tarihsel geçmişi bin yılı bulan bu kavramsal diyalektik akışın sözü geçen sürede sarmal şekilde bir döngü oluşturarak geliştiği izlemek olanaklıdır. Bu saptama ayni zamanda J. Derrida’nın yapısökümsel yaklaşımını (3) çağrıştırdığını da vurgulamak isterim.

Öte yandan bu durum, felsefenin yerini alarak 21. yüzyılın gözdesi olan bilişsel bilimlerde ekolojiik disiplinlerde mevcut olup halen çok dikkat çeken süreğen geri dönüşüm olgusunda da olduğu gibi sanki biliş disiplinleri için de geçerli olduğunu anlatmaktadır. Gene bu durumun, büyük Alman evrim bilgini E. Haeckel’in (4) bireyoluş soyoluşu yineler diye veciz bir şekilde dile getirdiği kuralını da anımsatmakta olduğunu belirterek irdelemeyi bitirmek istiyorum.

Mustafa Özcan (12 Mayıs 2017)
 _________
(2)TDK BSTS / Felsefe Terimleri Sözlüğü, Ankara, 1975




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder