8 Şubat 2014 Cumartesi

Mantık ve Epistemoloji ve Siyah Kuğu -I- (*) (Mustafa Özcan, 8 Şubat 2014)



Mantık, Epistemoloji ve Siyah Kuğu -I- (*)

Siyah kuğu adlı kitabın yazarı Nassim Nicholas Taleb, 1960 doğumlu, Lübnan levanteni kökeninden gelen ünlü ABD’li bir düşünürdür. Arapça menşeli olan ismi Türkçe karakterlere uygun olarak yazılması halinde Nesim Talip olur. Öte yandan poliglot,(çok dili), polimat (çok bilimli), polispect (çok yönlü)  diye bilinen yazar ayrıca aykırı kişiliğe sahip biri olarak da tanınmıştır. Bu yönlerinin bu toplamından dolayıdır ki bazı çevrelerce dünyanın en entelektüel kişileri arasında en başta gösterilmektedir.

Yazarın ünü, Siyah Kuğu’yu yayımladığı 2007 başında piyasaya çıktığı o ve izleyen yıl içinde kitabın 36 ay bir süre ile New York Times’ın en çok satanlar listesinin başında kalmayı başarmış olmasından kaynaklanmaktadır. Bu başarısı ise Taleb’in 2000’lerin son çeyreğinde ortaya çıkan ABD kaynaklı uluslar arası finans krizini kitapta önceden öngörebilmiş olmasından ileri gelmektedir. Meslekten istatistikçi olan yazarın kitabı hakkındaki genel ve en kısa betimi “tesadüfün epistemolojisi”ne dairdir diyerek yapabiliriz.  

Bilindiği gibi yapıta adını veren “siyah kuğu” şeklindeki mecazi (eğretilemesel) deyiş, Avustralya’nın keşfinden bu yana son derece nadir olaraktan ortaya çıkan olaylara gönderme yapma kabilinden kullanılmaktadır.

Bu tarz bir kullanım ise, Batı insanının kendisini bildiğinden beri kuğuların beyaz olduğuna dair bilgisinin Avustralya’nın keşfi ile birlikte siyah olanın da var olduğunun anlaşılması sonucunda bu mutlak bilginin çökmesi durumuna epistemik gönderme yapma ihtiyacından doğmuştur. Bu da zamanla bu tür vakıaların (örnek olayların) eğretilemesi (mecazı, metaforiği) için bir deyim olmuştur. Başka bir anlatımla bu, çok bilinen bir özdeyişin karşıtı olan bir deyiş ile de “kaidenin istisna tarafından bozulduğu” durumlar için özsel ifadedir.
Taleb’in tesadüfün epistemololojisi konusunu incelemeye başlamadan önce epistemoloji kavramına açıklık getirmek gerekir diye düşünüyorum.

Çünkü kavram İngiliz, Fransız ve Alman felsefelerinin her birinde ayrı anlam içeriğine sahip olaraktan kullanılmaktadır. Bundan ötürü de, bu alandaki çeviriye dayalı olan Türkçe literatürde kavram karmaşasının had safhaya ulaşmış olduğunu söyleyebiliriz.

Epistemoloji sözcüğü Fransızcada Yunancadaki “bilim(sel) (bilgi) kuramı (öğretisi)” olan anlamı ile aktarılmıştır. Ama sözcük Fransızcaya, bilimlerde ortaya çıkan bilgi sorunlarına yönelik bir kuram olmak yerine bilimleri inceleyen bir felsefe dalı şeklinde yerleşmiştir. Bu durum kendini iki küçük farklılık olarak belli eder. İlkini anlamak için önce kuram ve felsefenin olayları ele alıştaki değişik tarzını anımsamak gerekir. Bilim felsefesinde konular tarih tabanlı olarak zaman akışı içinde, yani ard süremli,(diyakronik) sorgulamalar ile yapılır. 

Epistemolojide ise konular daima eş süremli (senkronik) olarak bir zamansal kesitte sorgulanır. İkinci küçük farlılık da felsefi yaklaşımın psişik değerleri de dikkate almasına karşılık epistemolojik olanın sadece nesnel değerler ile ilgilenmesidir.

Alman felsefeciler bilgi kuramı için “erkenntnisstheorie” sözcüğünü tercih etmektedirler. Ancak Almancada da epistemoloji sözcüğü az da olsa bilim öğretisi anlamı ile kullanılmakta olan bir terimdir.

İngilizcedeki kullanımına gelince, sözcük burada bilim yerine değil de bilgi anlamındadır. Oysa Fransızca da bu anlam için gneseoloji terimi kullanılmaktadır (**). Almancada da bu sözcük bir zamanlar da olsa felsefe tarihinde kısa süreli olarak kullanılmıştır.

Karmaşayı netleştirdikten sonra şimdi “Siyah Kuğu epistemolojisi” konusuna göz atalım.

Bilindiği gibi akıl yürütme, akıl yürütme (uslamlama) denilen zihni (ussal) süreçlerin iki temel, iki de tali (türevsel) olmak üzere dört biçimi vardır. Bunlar tümdengelim (dedüksiyon), tümevarım (endüksiyon), heptengitmeli (abdüksiyon) ve benzerlik (benzeşim, analoji) kurmadır. Heptengitmeli bir çeşit tümdengelimsel tarzdaki akıl yürütme iken analoji tümevarımsaldır. Burada az bilinen olan abdüksiyon sonuç önermesi için öncüllerin hepsinin doğru olduğu özel durumu ifade eder. Yani “Siyah Kuğu” kesin olarak abdüksiyon değildir.

Öte yandan konuya M. Scheler ve N. Hartmann’ın “değer kategorleri” görüngesinden bakarak mantığı (esemeyi) sınıflamaya tabi tutarsak, formel, maddi ve psişik mantık diye üç kategorili bir ayrım elde etmek olanaklıdır. Formel değerler sadece dil ve matematik temelli olup cesameti olmayan (yer kaplamayan) soyut şeylerdir. Bunun diyalektik karşıtı olarak maddi olanların ise içeriğe töz (substans, özdek, madde) katılan cesametli somut varlıklardır. Psişik (veya tinsel de denebilir) olanların ise antropik (insani) anlamlandırmaya tabi tutulmuş spiritüel (manevi ve ruhsal) şeyler olduğunu belirterek sınıflamayı gerekçelendirmiş olalım.

Bu üç katmanlı mantık hiyerarşisi oluşturulurken biçimsel olan ilkinde dış dünyanın olayları nicel ve nitel değerlendirmeye tabi tutulurken, ikinci düzeyde soyut kavrama tözsel bir içerik kazandırılmaktadır. Üçüncü düzeyde ise insan toplumları içindeki olayların düşünselleştirilmesi, yani soyut olarak anlamlandırması olan bir kavramlaştırma yani tinsel önermeler söz konusudur.

Mustafa Özcan (8 Şubat 2014)
______________
(*) Bir üçleme olan makalenin ilk bölümüdür

(**) Akarsu, Bedia, Felsefe Terimleri Sözlüğü, İnkılap Kitapevi, 1998
    








1 Şubat 2014 Cumartesi

Zihin (Mustafa Özcan, 1 Şubat 2014)



Zihin

Başlıktaki sözcük, İngilizce orijinali Amazon.Com’da hem elektronik hem de basılı olarak bulunabilen 2011’de Edge Vakfı kurucusu edebiyat ajanı John Brockman’ın editörlüğünde yayımlanmış olan “Mind” (*) adlı popüler bilim kitabının 2013 yılı sonunda Alfa/Bilim tarafından yapılmış Türkçe çevirisinin adıdır (**). Kitap hakkında daha geniş ve ayrıntılı tanıtım bilgisine http://www.kadikoydusunceplatformu-kitap.blogspot.com.tr/  adresindeki KDP-Kitap bloğumuz için Ümit Ersöz tarafından hazırlanmış olan yazıyı okuyarak ulaşmak mümkündür.

Benim Zihin sözcüğünü başlığa koymamın nedeni ise yapıt ve zihin konusuna dair deneme mahiyetinde kısa bir inceleme yapma niyetimdir. Bu kapsamda yazıdaki konuları farklı bir bakıştan ele alarak kitabın genel (üst, meta) eleştirisini, yani yazınsal konumlanışına dair incelemesini yapmaya çalışacağım.

Kitap, Edge.org’a (***) üye tanınmış on altı uzman yazar tarafından beyin, bellek, kişilik ve mutluluk konularının ele alındığı zihin olgusuna dair bilimsel bir antoloji kimliğindedir. İçerik, ikisi röportaj, diğerleri makale olarak deneme tarzında kaleme alınmış toplam on sekiz yazıdan oluşmaktadır.  

Öte yandan giriş bölümündeki ayrıntıdan, kitaptaki ana fikrinin Brockman tarafından ünlü fizikçi Freeman Dyson’a ait olan 21. Yüzyılın “teorik” (****) biyoloji çağı olacağı görüşüne dayandırıldığı anlaşılmaktadır. Nitekim müfredata bakıldığında, bu görüş bağlamında insan zihni hakkında yazılmış makaleler arasından bilincin karmaşıklığını çözmeye yönelik fikir üretmiş olanların özellikle seçilmişliğinden böyle bir tercihi bunun yansıması olarak görmek mümkündür.

Ayrıca yazıların sıralanışından, bunların kitabın günümüz üçüncü kültürü (*****) için popüler bilimsel bir kesit oluşturması amacı ile J. Brockman’ca bu görüşü destekleyen bir konu akışıyla sunulmuş olduğu da anlaşılmaktadır.  

Gene dikkat çeken bir husus olarak, popüler bilim kitaplarında genelde göze çarpan bir özellik olan referans verme olgusuna daha az yer verilerek okumada akıcılık sağlanması yoluyla kolay anlaşılırlığın artırılması yönü yeterli düzeyde önemsenmiş olduğunu da söyleyebilirim.

Ancak ayrıca, yazılarda ortaya konan fikirlerin farklı yazarlara ait olmasının kaçınılmaz bir sonucu içeriğe egemen olan eklektik yaklaşım tarzının konuların ana fikir bağlamında okurun zihninde bütünleşmesine ket vurmakta olduğunu özellikle de belirtmek isterim.

Bu açıdan baktığımda, fikirlerin derlenmesi tarzında diğer tanınmış bir popüler bilim yazarı olan John Gribbin tarafından ayni amaçla hazırlanmakta olan kitapların tek bir zihinden çıkmış olmalarının sağladığı konuyu bütünleştirici avantaj ile okur için çok daha anlaşılır ve akıcı olduğunu görüyorum.

Sonuç olarak söylemek gerekirse yapıtların tek kişi tarafından yazılmış olması onların temsil ettiği ana düşüncenin okurlarca daha kapsamlı ve kolay olarak bütünleştirilme yolu ile özümsenmesine neden olmaktadır. Bu açıdan popüler kitap olgusundaki çok yazarlılık konusunun insani kavrayışa olumlu katkı yapmakta olduğunu iddia etmenin doğru olmadığı kanısındayım.

Mustafa Özcan (1 Şubat 2014)
___________________
(*) Brockman, John, Ed. (2011), Mind, HarperCollins.
(**) Brockman, Jonh, Ed. (2013),Zihin,  Alfa/Bilim
(****) Orijinal dilinde ve Türkçe çevirisinde ‘hesaplamalı’ karşılığı ile geçmesine rağmen
“teorik” sözcüğünün günümüz akademik dünyasında Türkçe karşılık olarak daha çok tercih edilmekte olduğunu gördüğümden bu şekilde kullandım.
(*****) Bu kavram hakkında bilgi için “Brockman, John, (1995), The Third Culture: Beyond the Scientific Revolution, Simon & Shuster“ referansı tavsiye edilir.