30 Ağustos 2018 Perşembe

DPT’li Güngör Uras...(Selçuk Maruflu) (*)



DPT’li Güngör Uras...      
Biz Devlet Planlama Teşkilatı mensupları uzmanlar olarak 35 yıldır İstanbul’da her ayın ilk Cuma günü muntazaman toplanır, yemek yer ve ayni zamanda dünya ve Türkiye sorunlarını konuşuruz. Bu toplantılarımızın son on-onbeş yıldır en müdavimi Güngör Uras ve zarif eşi Mülkiyeli-DPT’li Nuran Uras’tır. Güngör Üstat Mülkiye’yi bitirdikten sonra DPT’ye intisap etti. Orada yıllarca birlikte çalıştık. Çok zor bir sınavla girilen, herkese nasip olmayan DPT bizler için adeta ikinci bir Mülkiye idi. DPT uzmanlarının büyük çoğunluğu 1980’lerin öncesine kadar Mülkiye kökenli idi. DPT’nin 1980 öncesindeki ilk etkin döneminde Orel, Torun, Müezzinoğlu, Özal, Aytür, Cantürk, Kuruç; asaleten müsteşarlarımız idiler.
Ancak bilinir ki, Devlet Planlama Teşkilatı’nda en önemli makam ve unvan “Sektör Uzmanlığı”dır. 
Biz sektörlere bakan uzmanlar olarak konularımızı herkesten iyi bilir, öyle çalışırdık. DPT Planlama Uzmanı Güngör Uras’ın kalkınma planlarının, yıllık programların hazırlanıp uygulanmasında büyük katkıları olmuştur. “Devlet Sektörü”nü çok iyi gözlemlemiştir. Daha sonra intisap ettiği, özel sektörde [TÜSİAD/Sabancı Holding], bu sektörü de çok iyi tanıdı. Ardından gazeteciliği ve öğretim üyeliğini sürdürdü. Güngör Uras, birçok kişiyi tanır, birçok kurum ve kuruluşla temas içinde olurdu. Herkesin sevgisini kazanmıştı. Ancak, kendisini, en rahat, samimi ortamda hissettiği yer “Planlamacılar Toplantıları” idi. Biz bu toplantılarda her şeyi konuşur, fikir ve öneriler geliştiririz. Güngör Üstat son olarak 2018 Nisan ayındaki toplantıda muhteşem bir sunuş yapmıştı. Üstat basın ve medyada ifade edemediklerini “Plancılar”ın samimi ortamında anlattırdı. Güngör’ün vasıfları konusunda birçok kişi basın/medyada yazı yazdı. Güngör gerçekten de fevkalade zor konuları basite irca ederek nefis olarak anlaşılabilir bir üslup ile anlatırdı.  Rahatsızlandı; ancak bizler ona ölümü hiç yakıştıramadık. 19 Ağustos 2018 günü takdir-i ilahi ile Hakk’a yürüdü... Cenazede kendisi ile çalışan bir TV’ci Bayan Güngör ile ilgili olarak birçok kişiye mikrofon tuttu. Ne yazık ki, Güngör’ün en fazla önem verdiği kendisini mesut ve bahtiyar hissettiği DPT’lilerden görüş, intiba almadı. Oysa Güngör Üstadın en çok iftihar ettiği unvan, “Planlama Uzmanlığı” idi. 
“BizPlancılar” son yıllarda kaçınılmaz kayıplar verdik: Prof. Besim Üstünel, Prof. Atila Karaosmanoğlu ve Prof. Güngör Uras. Anayasal bir kuruluş olarak Türkiye’de Planlı Kalkınma dönemini başlatan, yürüten Devlet Planlama Teşkilatı için son yıllarda uygun görülen muamele hüzün ve hicap vericidir. DPT önce sıradan bir Bakanlığa dönüştürülmüş, ardından da “Cumhurbaşkanlığı Sistemi”nde kurum olarak tümüyle kaybolurken 70 yıla varan bir birikim ve deneyim heba olup gitmiştir. ”Biz Plancılar” bundan büyük yeis duyuyoruz. Eminim ki, DPT mensubu olan Güngör Üstat da ebedi istirahatgahında bu durumdan muazzep oluyordur! 

Selçuk Maruflu
___________

(*) DPT Eski Mensubu 


13 Ağustos 2018 Pazartesi

Okumak ve düşünmek (Doğan Kuban, HBT 124. Sayısı)


Okumak ve düşünmek


Sevgili okurlar: Bazı HBT okuyucuları, tavsiye edebileceğim 10 kitap adı vermemi istemişler. Yaşı 92’ye gelmiş ve kitaplığında 10-15 bin kitap bulunan benim gibi bir yazar için yanıt vermesi olanaksız bir soru. Okuyan kaç yaşında, ne kadar okumuş, mesleği ne? Bu okuyucuların her birine değişik listeler yapmak gerekir.

Bu soruyu ‘Kuban neler okuyor?’ biçimine çevirirsek on yazar adı verebilirim. Kitapların adlarını hatırlayamam. Fakat arayınca bulabilirim. Bir başka soru daha var: Neleri severek okumuş, şimdi ne okuyor? Bunun yanıtı başka; eğer ‘Bana şimdi faydalı olanları tavsiye etsin!’ denirse yanıtlar başka. 
Bunları düşününce, benim vazgeçmediğim başucu kitaplarımı ve son okuduğum kitapları düşündüm. Fakat bir başka engel de önerilerimi zora soktu. Çünkü genelde yabancı dillerde kitaplar okuyorum. 
Bütün bu karışık düşünceleri aklımdan geçirdikten sonra okurlara belli bir yaştan sonra, her zaman okumaktan hoşlanacakları on kitap seçmelerini öneriyorum. 
Burada kimleri öneriyorum 
Burada önerilen bütün yazarlar, çok zeki, güzel yazan ve okuru genelde çok olanlar. 
Önce Filozoflar: Bunlar çok eski tarihlere uzanmamalı: Arthur Schopenhauer, Ludwig Wittgenstein, Hanna Arendt, Montaigne... 
Yazarlar: Yaşar Kemal, Tolstoy, Stefan Zweig, Arthur Koestler, Camus, James Joyce, André Gide, Robert Musil.
Türkiye’nin yakın geçmişi için: Ahmet Hamdi Tanpınar. 
Osmanlı düşünsel geçmişi için: Adnan Adıvar, 
Cumhuriyet dönemi çağdaşlaşması için: Niyazi Berkes. 
Bu kitaplara yüzlercesi eklenebilir. Fakat bir kitabı okumak çeşitli amaçlarla olur. Öğrenmek için okuyorsanız elinizde bir defter ve kalem olur. Kitabın içeriğini ve yazarın amacını, kendi yazdığından öğrenin. Çünkü kitabın adı sadece bir işarettir. Her kitapta yazarın vurguladığı konularla, okurun ilgi duyduğu konular aynı değildir. Yazar sizi burnunuza zincir bağlayıp çekmemelidir. 
Kitapları anlayarak ve düşünerek okumak bir sistematiğe bağlanırsa, o zaman, içindeki bazı kavramlar, tanımlar size bütün yaşamınızca arkadaş olur. Bu ilgili konularda başka kitaplar okuduğunuz zaman bir şeyi yapmaya hazır olacağınız anlamı taşır. 
Yaşamınız aldığınız her kitabı okumaya yetmez. Fakat tecrübeniz arttıkça bir kitabın içeriğini kavramak kolaylaşır. Kitap sizin bahçenizin çiçeği olduğu zaman ondan koparılacak çiçeklerle yapacağınız buketlerin sayısı artar. Ve çiçek bahçeniz yaşamınızın en önemli bileşeni olabilir. 
Makinenin ansiklopedik özeti 
Sevgili okurlar, Son zamanlarda cebinizdeki telefonun ya da internetinizin en büyük kitaplığı bile içerdiği, istediğiniz kitabın tümünü orada okuyabileceğiniz yazılı. Böyle bir şey hiç yapmadığım için bu konuda deneyimim ve tavsiyem yok. Fakat bu konuya telefon ve internetin kapasitesi açısından değil, çocukluğumdan bu yana alıştığım bir ilişki bağlamında bakarsam, bu yeni araçlar bende sempati uyandırmıyor.

Günümüzde, Tokyo’ya gitmek uçak yerine at ya da deve kervanı tercih etmiyoruz. Fakat Marco Polo gibi kervanla Kubilay Han’ın başkentine gitseydiniz, dünyayı ve Asya bozkırlarını bin kez fazla öğrenirdiniz. Başkalarının gezilerini de internette okuyarak ve resimlere bakarak öğrenirsiniz. Bunlar başka yaşam deneyimleri. Çağdaş insan, elektronik dünyada belki yaşam deneyimini artırıyor. Fakat arada bir araç olunca o deney sizin deneyiniz değil, makinenin size sunduğu bir ansiklopedik özet oluyor. 
Louvre Müzesini de, Floransa’yı da, Mona Lisa’yı da Michelangelo’nun David’ini de internette görebilirsiniz. Eskiden fotoğraf da bu ödevi görüyordu. Bunun büyük bir kolaylık olduğu açık. Fakat bu, David’in heykelini Floransa’da görmek değil. 
Montaigne’nin “Denemeleri” 
Genç yaşımdan bu yana Michel de Montaigne’nin “Denemeleri” başucu kitabımdır. Param olsaydı onun daha eski baskılarını da alırdım. Ünlü kitaplar, büyük bir zekanın insan davranışları ve doğa karşısında insan düşüncesini aydınlattığı ışıklardır. O düşüncenin varlığı, genelde onu öğrenenden daha üst algı basamaklarındadır. İnsanlar eskiden ünlü bir Aziz’in sözlerini dinlemek için yollara düşerlerdi. Geçen yüzyıllarda tasarlanan bazen altından yazılı, sultanlar için minyatürlerle bezenmiş, sanat yapıtı kitap ciltleri, kitaba değil düşünceye saygının işareti idi. Şimdi, öğretim bir ticarethane, hocalar bakkallara dönüştü. Bilgiyi kese kâğıdına doldurmuyorlar, ama internette çok ucuza satıyorlar. 
Yazı, insanoğlunun varlığının hayvanlardan daha yetenekli olduğunu kanıtladı. Onu kullanmasını daha iyi öğrenen toplumlar da ötekilerden daha uygar oluyor. Türkiye dünya istatistiklerine bakınca, internetin üniversite öğretimine eşit olduğu ülkelerden biri olacak. Biz öncü sanayileri üretecek güçte olmadıkça, internet cebimizde taşıdığımız kurtarıcı olacak. İnternet bizim için bilim sınırı ise, çağdaş teknik ve düşüncenin beynini yıkayarak kendisine köle yapmak isteyeceği toplumlar bizim gibiler olacak. 
Kitap, dünyayı tanımakta size bir adım fazla artıracak tek araçtır. Fakat bunu kitap olduğu için değil, yazarı dünya ile sizin aklınıza gelmeyen bir ilişkiyi aydınlatan bir düşünce içerdiği için yapar. Böyle bir düşünce kitaba da basılabilir, internette de olabilir. 
Fakat derin ve güzel bir yaşam analizinin saat gibi cebinize duran bir alet içinde değil, sizinle sohbet eden estetik bir ortamda olması uygar insana daha yakışan bir konumdur. Bu ortam kitaptır. 
Yaratılan sadece bir hayal 
Uygarlık bugün kaypak bir düzeyde. Sömürücü üreticilerin, insanlığın uygarlık gösterisi olarak yüzyıllardır taçlandırdığı bir etkinliği telefona sıkıştırması, bilinçsiz kalabalıkta bilginin ayağına geldiği imgesini yaratıyor. Köyden gelen az düşünüre, birden çağdaş bilginin sahibi olduğu kanısı veriyor. Onlar da düşünce topalı olarak dünya ile yarışa girdiklerini sanıyorlar. 
Türkiye’de özel üniversitelerin kitaplıklarında, en iyilerinde, öğrenci başına 40 kitap düşüyormuş. En yüksek kitap sayısı 40 bin civarında. Bazı tabela üniversitelerinin kitaplığında sadece 2000 kitap var. Bunları YÖK yayınladı. 
Wittgenstein bir aforizmasında ‘İnsan, beynini boş şeylerle doldurmamalı’ der. 
Burada ‘boş şey’ nedir? Dünya istatistiklerinde en az kitap okuyanlar arasında başı çeken Türkiye var. 
Sevgili okurlar, çağdaş iletişim, internet harika buluşlar. Dünya kalabalıklaştıkça insanın hayatta kalması için her etkinliğin (öğrenmek de dahil) basitleşmesi gerek. İnsanların değil, aletlerin gelişmesi daha önemli. 
Sonunda şimdi yaratmaya başladıkları insan robotları düşünmenin en aşağı derecesine indirdikleri zaman, bildiğimiz dünya ve insan yok olacak. Belki doğa da, insanlığı ve canlı hayatı ısıtarak, kaynatarak yok eder. 
Fiziksel olarak kitaba, bir nostalji olarak bakmayın. evrimin yaşama koyduğu sınır içinde, kitap gibi insanın yarattığı en güzel ürünün sanat eseri gibi korunmasının bir uygarlık jesti olduğunu düşünebilirsiniz. 
Sevgili okurlar, 
Kitap sadece bir araç değildir. Kitap binlerce, yüzlerce yıl önce yaşamış bir zekâ ile birlikte yaşamaktır. 

Doğan Kuban


(Herkese Bilim Teknoloji Dergisi, 124. Sayısı)