28 Eylül 2013 Cumartesi

Holistik Bilim İçin Kırk Deneme (III) (Mustafa Özcan, 28 Eylül 2013)


Holistik Bilim İçin Kırk Deneme (III)

Bu üçleme şeklindeki dizinin daha önceki iki yazısı şimdiye dek KDP Bloğunda yayımlanmış holistik bilimi tanıtan 40 çevresindeki denemenin mahiyetini açıklamak ve anlatımın bütünselliğinin tamamlanması bakımından eksik olan yanının anlaşılması içindi.

Şimdi üçlemenin sonuncusundaysa holistik bilimin 40 denemelik bir dizi şeklindeki bu söz konusu anlatısında belirlenmiş olan eksik olan yanın ele alınmasında uygulanabilecek bir programın nasıl olması gerektiği üzerinde durulacaktır.

Konuya genel olarak bakıldığında insan bilimleri ve felsefe, fen ve doğa bilimleri, sosyal ve antropolojik bilimler kökeninden gelen kimi düşünürlerce modern bilimin 21. Yüzyılda nasıl bir yön alacağı sorusuna cevap aranırken gelecek betimlemesine dayalı pek çok taslam (model) oluşturulmuş, çeşitli görüşler ileri sürülmüş ve de sayısız öngörüde bulunulmuştur.

Ancak bu ele alışların nerede ise tamamındaki irdelemelerinin yöntemsel temelinde her zaman geleneksel analitik yaklaşımın benimsemiş olduğu kolayca görülmektedir.

Öte yandan söz konusu bu incelemelerde elde edilen cevapların yetersizliğinden konuya bakış veya ele alıştaki kapsam (içerik) genişliğinin etkisi ve burada kullanılması gerekip de uygulanmayan “tümdengelimsel-tümevarımsal yöntem” ile doğrudan bağlantılı olduğu da ayrı bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu bakımdan, içerik yönüyle holistik, yöntem yönü ile ise diyalektik yaklaşımlı olma şeklindeki ortak bir tarzı benimseyen irdelemelerin buradaki eksik yönü tamamlayan, bu açığı kapatan cevaplar olacağını, ve buradan hareketle bir araştırma programının geliştirilebileceğini belirtmek yanlış olmaz.

İşte bilim denilen bu heyula konu daha önce 40’lık dizinin çeşitli yazılarında açıklanmış olan HAK, “Herşeyi Anlayan Kuram” diye ifade edilen bu mantıksal çerçevede ele alınarak holistik bilim mahiyeti ile irdelenmelidir. Böylece 21. Yüzyılın yakın geleceğinde hangi büyük resmin daha yüksek bir olasılıkla “kuramsal maksim” durumunu açıklayacağı sorusuna cevap verebilir.

Bu durumda holistik bir ilerleme programının gerektiği ile konu ele alınıp irdelendiğinde şöyle bir gelişme akışının var olması ve gereğinde dirije edilmesi halinde istenen ve beklenen sonuca varmanın olanaklı olacağı düşünülmektedir:

.Bilimler giderekten birbirlerine bağlanacaklar, daha entegre olmuş bir hal alacaklardır; diğer bir deyişle interdisiplinerlik ve transdisiplinerlik artacaktır.

.Bu alt bilim kümeleri arasında ilk başta oluşacak çelişik yapılaşmalar zamanla omnidisipliner yapıdaki bir bütünün ortaya çıkmasına yol açacaktır.

.Başlangıçtaki bu modüler yapısallığın bu ilk aşamasında evrim ve ekoloji bağlamında  ”sistemler ekolojisi” içeriği belirleyen çoklu disiplin, kaos ve karmaşıklık bağlamında ise “karmaşık adaptif sistemler kuramı” ilişkileri belirleyen çoklu disiplin olacaktır. Yani, kaos ve karmaşıklık sistem arası arayüzü olarak ilişkiler ağının dış sınırlarını belirlerken, evrim ve ekoloji bileşenler arası akışı ve hiyerarşiyi tanımlamakta kullanılacaktır.

.Disiplinler arası ve ötesi özlerin bir araya gelişiyle ortaya çıkan “meta esans” ve bu kapsamdaki “ilkesellikler” ise HAK adıyla tanımlanarak mantıksal (kuramsal) çerçeve şeklinde bir araya getirilmiştir.

.En sonunda da bilimsel dizgenin bütünündeki yapıyı bileşenler ve ilişkiler bağlamında birlikte açıklayabilmek içinse ”Bilimlerin Periyodik Sistemi” şeklindeki mega ele alışlı bir yaklaşım önerilecektir.

Mustafa Özcan (28 Eylül 2013)




22 Eylül 2013 Pazar

DUYURU (Toplantı Saatleri)


DUYURU (Toplantı Saatleri)

KDP Cumartesi Sohbet Toplantıları 28 Eylül 2013 tarihinden itibaren kış dönemi boyunca 16.30 - 18.30 saatleri arasında yapılacaktır. 

Toplantı yeri her zaman olduğu gibi Caddebostan Kültür Merkezi'ndeki toplantı salonudur. 

KDP dostlarına duyurulur.


18 Eylül 2013 Çarşamba

Holistik Bilim için Kırk Deneme (II) (Mustafa Özcan, 18 Eylül 2013)


Holistik Bilim için Kırk Deneme (II)

KDP Bloğu’nda geçen Mayıs Ayı’nda yayımlanmış olan yazı bu başlıklı üçlemenin ilkiydi.

Bu denli bir gecikmemin biraz da kasten olduğunu söyleyeyim. Çünkü holistik bilim önümüzdeki KDP Sonbahar Paneli için işlenecek konu başlığı olarak o yazı yayımlandıktan sonra seçildi. Böyle olunca da son iki yazıyı o tarihe yakın ve sonrası bir zamana bırakmanın çok uygun bir tercih olacağını düşündüm.

İlki’nde de belirttiğim gibi şimdiye dek KDP Bloğu’nda yayımlanmış 40 Deneme’nin toparlayıcı bir tamamlayıcısı olmasını düşündüğüm bu üçlü yazı dizisinin ilkinde, canlılık kuramını temsil eden olarak gördüğüm evrim ve ekoloji ile cansızlık kuramını temsil eden olarak gördüğüm kaos ve karmaşıklığı holistik bilimin iki ana kuramsal üst bilgi ulamı olarak benimsemiş idim.

Ancak bu iki meta (üst) bilgi kümesinin daha üstünde onları bir arada tutan kritik, daha aşkın ve soyut  bir bilgi kümesinin ne olduğu konusunu açıklamamıştım. Bu denemede söz konusu sorunun cevabını veriyorum.

Daha önceki denemelerimi istekle izleyen dostlarım nereye varacağımı anlamışlardır sanırım: Holistik Bilim.

Ama ayrıca bazı okuyucularım için cevabın hiç de sürpriz olmadığını da biliyorum.

Bu arada hemen belirteyim; bilim sözcüğünü büyük harfle başlatmam, sözcüğü “genel” anlamı değil de, buradaki özel durumu ifade eden bir gösterge olarak “özel” anlamını vurgulamak isteyişim nedeniyle oldu. Yani böylece, “holistiyoloji” deyip Latince kökenli yeni fiktif (kurmaca; rasyonel olarak uydurulmuş olan anlamında) bir sözcük kullanmak yerine kulağa daha tanıdık gelen ve “holistik bilim” kavramının bu özel hali için kullandığımı vurgulamış oldum.

Bu terimin, neredeyse on yılı aşkın bir süredir, KDP toplantılarında zikredilmesi gerekli bir amentü haline geldiğini CST-Seminerleri’nin müdavimi dostlar yakinen bilmektedir.
CST-Seminerleri’nde işlenen konuların şöyle veya böyle olan bir yoldan, şu veya bu düzey üzerinde bu kavram ile bağlantılı, ilişkili veya ilintili olduğunu ve/ veya olabileceğini artık KDP Topluluğu değerli müdavim üyelerinin farkında olmanın ötesinde “derinden” anlamış olduklarını sanıyorum.

Şimdiye dek 500 çevresindeki seminer gününde ve de 40’ı aşan denemede holistik bilimin genel kavramları, öğeleri, ilkeleri, çerçevesi, yöntemleri, kapsamı ve amacı gibi konulara değinerek bu “en yeni üst disipliner soyut bilgi alanı”nın tanınmasına katkı sağlamayı istedim.

Ama her yeni konunun tanınmasında olduğu gibi bu alan için de zorlukların mevcut olduğunu, burası için çok etkin bir şekilde faaliyet bulunduğunu, hatta bunu “var gücü” düzeyinde yapmakta olduğunu geç de olsa hayretle fark ettiğimi belirtmeliyim.

Biraz irdeleyici bir tarz ile düşündüğümde konunun önce soyutluğu nedeni ile anlaşılmasından gelen zorluk düzeyi nedeni ile anlatımda çok güçlük çıkardığını söylemek isterim.

Hele hele, İngiliz Toplumu'nun faydacı,  Amerikalıların pragmatist olduğu bir dünyada bizim ise tam olarak “otantist” olduğumuz şeklinde bir genelleme yaparsak ‘Müslüman mahallesinde salyangoz satma’ işine bulaşmış olduğum şeklindeki saptamam herhalde yanlış olmaz.

Ama tüm bu zorluklara karşın holistik bilim ile ilgili söylem ve tanıtım eylemimden geri durmadım, durmuyorum, durmayacağım da değerli okurlarım.

Yurdumuzda ilk kez holistik bilim konusunu konferans düzeyinde ele alan KDP Sonbahar Paneli sonrasındaki yazımı, bu üçlemenin toparlayıcı son denemesi mahiyeti ile toplantıda oluşan yeni görüşler  doğrultusunda kaleme alacağım…

Mustafa Özcan (18 Eylül 2013)

15 Eylül 2013 Pazar

Nasıl öğreniyoruz ve öğrendiğimizi hafızamızda nasıl tutabiliyoruz (Erdoğan Merdemert, 15 Eylül 2013)


Nasıl öğreniyoruz ve öğrendiğimizi hafızamızda nasıl tutabiliyoruz.


Bu konu için bilimsel araştırmalar tam ve net sonuçlar vermiyor, çalışmalara ait birkaç teori var, en yakın olanlar HEBB teorisi ve BCM teorileri, onlardan hebb teorisinin bir maxim'i var ve “cells that fire together, wire together” olarak biliniyor, bcm teorisinin yaklaşımı ise “sliding threshold feature” ilkesine dayanıyor. 

Her iki teoride de LTP (long term potential) ve LTD (long term depression) argumanlarına göre saptamalar yapılıyor ve yine her iki güncel teoriye göre de temel yapı neuroplasticity olgusu. Long Term Potantion iki neuron arasındaki iletişimin yüksek frekanslı uyarılar ile kuvvetlendirilerek kimyasal sinapslarda uzun bir süre devam ettiği ve bunun hipokampüsün dilimleri arasında gerçekleştiği anlamına gelir. LTD ise bu aktivite bağımlı etkinin yani LTP tarafından kuvvetlendirilen sinapsın olumlu kullanılması için zayıflatılmasına hizmet eder, ve eğer bunu yapmazsa sinaps sonunda tavan değerine ulaşıp kodlanan bilgiyi inhibe eder.
Neuroplasticity için Spike-timing-dependent plasticity (adjusts the strength of connections between neurons in the brain) tanımı biyolojik olarak neuronların aralarındaki bağlantıların gücünün ayarıdır. Bu da neuron gövdesi ve dendritlerdeki çeşitli sinaps bağlantılarındaki gelen uyarılara göre kalıcı tagginglerin (etiketlerin) olabileceği anlamına gelir. Tagging konusunda da çeşitli teoriler var,bunlar Synapse-to-nucleus and action potential-mediated signalling. Birincisinde aksondaki sinaps ile hücre çekirdeği arasında bir kayıt yani transcription hattı oluşur.

Görsel hafıza için görüş alanındaki objenin topolojik de olsa bir kopyasının (ya da temsil) beyin bölgelerinden birinde bulunmasını gerekir. Bir anlamda da obje hakkında bilgi ve aynı zamanda onu öğrenme anlamına da gelen bu süreç görsel sahnenin ağ tabakadan başlayan koni ve çubuk hücrelerin disklerinde titreşimlere ve kimyasal tepkimelere yol açan bir başlangıcı vardır. Bu alandaki aktivasyonlar bilim tarafından netlikle açığa çıkarılmış olmasına karşın göz sinirlerinden beynin bir sürü bölgesine yayıldığında netliğini kaybeder ve ayrıca birleştirme sorunu (görsel sahneyi beyin kıvrımları arasında toparlayıp anlamlandırma adına) ortaya çıkar. Burada beynin temporal ve parietal loblarına kadar ulaşan görsel sahneye ait örüntü artık kayıt edilmelidir çünkü o sahnedeki bir objeyi örneğin bir sandalyeyi ikinci bir defa gördüğümüzde artık bize yabancı gelmez. 

Kayıt işlemi görsel, olaysal ya da çalışma belleği şeklinde olur ama burada ilk önce görsel bellek üzerinde duracağız. Sandalye figürünün kayıt edilmesi sinir hücrelerinin sinaps özelliği sayesinde gerçekleşir, buradaki sinir hücrelerinin sinapslarında özel bir NMDA (ionopropic glutamat receptor) reseptörü ve yine NA+ ve ca2+ iyonlarını geçirmeye uygun AMPA  reseptörleri olması gerekir. Bu özel kapılardan NMDA reseptörlerinin glutamat binding site ve glycine binding site olarak iki adet bağlanma yeri sayesinde kapıyı serbest bırakma özellikleri vardır. Serbest kalan NMDA kapısı (This allows the flow of Na+ and small amounts of Ca2+ ions into the cell and K+ out of the cell to be voltage-dependent) bu sinapsı aktif ettiğinde burada kalıcı bir etki ya da bana göre zorunlu olarak hücre içi faaliyetlerin bir sonucu olarak bir tag molekülü ( synaptic tagging molekule) oluşur. Burada dikkat edilmesi gereken husus bu sinapslara ve bu kapıya ulaşan görsel bilginin ya da sandalye görüntüsünün ilgili sinapsı etkileyebilecek bir uyarı sinyali olması, dahası HF olarak bilinen yüksek frekanslı bilgi olması gerekir ama netice olarak bu sandalyeden bize gelen foton her zaman için normal bir bakışa ait bir fotondur ve yüksek frekanslı olması onu diğer her bakıştan ayırması gerekir. O zaman her objeden gelen fotonların o obje ile ilgili en az bir defa kayıt yapılıyor olması zorunludur. NMDA kapılarının bulunduğu sinapslarda Long Term Potential ile kuvvetlendirilen ama Long Term depression ile olumlu yönde bir miktar zayıflatılan ve böylece etiketlenen bu sinaps bu durumda kalmalı ve sandalyenin görüntüsüne ait bir mini network ya da kodlama oluşturmalıdır. Bu işaretli sinapslar aynı çocuklar için hazırlanan noktalı çizimlerde (gerektiğinde noktaları birleştiğinizde ortaya çıkan sandalye şekli anlaşılacaktır) olduğu gibi hazır bekleyecektir. Her sandalye görüldüğünde bu kodlama/örüntü aktif olup size sandalye hakkında topoğratif tanışıklık verecektir.Bu görsel hafızanın böyle açıklamasından sonra, aynı olgu olaysal hafıza için de bu sinapslar arasında aynı bir video oynatır gibi gerçekleşecektir.


Erdoğan Merdemert (15 Eylül 2013)

1 Eylül 2013 Pazar

Duyuru: Kadıköy Düşünce Platformu 2013 Sonbahar Paneli


"Kadıköy Düşünce Platformu 2013 Sonbahar Paneli" aşağıda belirtilen yer ve zamanda yapılacaktır. Bütün KDP grubu üyeleri ve konu ile ilgilenenler davetlidir.

Panelin Konusu: “Bütünsel Bilim”
Yer: İstanbul Yelken Kulübü Fenerbahçe Tesisleri Toplantı Salonu (Fenerbahçe Burnu, İstanbul)
Zaman: 5 Ekim 2013 Cumartesi günü, Saat: 14.30 - 17.00
Moderatör: Mustafa Özcan
Konuşmacılar: Prof. Dr. Fuat İnce ve Cenk Özdağ