26 Ağustos 2019 Pazartesi

Doğa Bir Bütün Olarak Temsil Edilir (*)



Doğa Bir Bütün Olarak Temsil Edilir (*)

Canlı dünya ile cansız dünya arasındaki iç ilişkilerin incelenmesi, yani ekoloji olarak bilinen çalışmalar, ancak son 150 yılda titiz ve yöntemli bir bilimsel araştırma konusu oldu. “Ekoloji” terimi 1866’da Alman evrim biyoloğu Ernst Haeckel tarafından icat edildi ve Yunanca ev ya da mesken anlamına gelen oikos sözcüğü ile inceleme ya da söylem anlamına gelen logos sözcüğünden türer. Ama modern ekolojik düşüncenin öncüsü olarak, Alman bilgin Alexander von Humboldt kabul edilir. Kapsamlı keşif gezileriyle ve yazılarıyla Humboldt yeni bir bilim yaklaşımı geliştirdi.

Bütün fiziksel bilimleri birbiriyle ilişkilendirerek ve en son bilimsel donanımı, ayrıntılı gözlemleri ve eşi görülmemiş ölçekte titiz veri analizleri kullanarak doğayı birleşik bir bütün şeklinde anlamaya çalıştı.

Timsahın Dişleri
Humboldt’un holistik yaklaşımı yeni olmasına rağmen, ekoloji kavramı, MÖ 5. yüzyılda Herodotos gibi eski Yunan yazarların ilk doğa tarihi araştırmalarından gelişti.

Mutualizm olarak bilinen karşılıklı bağımlılığa ilişkin ilk anlatımların birinde Herodotos, Mısır’da Nil kıyısında ağızlarını açıp kuşların dişlerini temizlemesine izin veren timsahları tarif eder.

Bir yüzyıl sonra, Yunan filozof Aristoteles ve öğrencisi Theophrastus’un türlerin göçü, dağılımı ve davranışı üzerine gözlemleri, ekolojik niş – doğada bir türün yaşam tarzını şekillendiren ve o yaşam tarzı tarafından şekillendirilen tikel yer – kavramının erken bir versiyonunu verdi. Theophrastus bitkiler üzerine kapsamlı araştırmalar yapıp yazılar yazdı; bitkilerin yetişmesi ve dağılımı bakımından iklimin ve toprağın önemini fark etti. Onların düşünceleri sonraki 2000 yıl boyunca doğa felsefesini etkiledi.

Doğanın Birleştirici Kuvvetleri
Humboldt’un doğa yaklaşımı, geç 18. yüzyılda, bir bütün olarak dünyayı anlamada duyuların, gözlemin ve deneyimin değerini vurgulayarak rasyonalizme tepki gösteren Romantik geleneği izledi. Çağdaşı şairler Jochan Wolfgang von Goethe ve Friedrich Schiller gibi Humboldt da, doğanın – doğa felsefesinin ve insan bilimlerinin – birliği (Almancada Gestalt) düşüncesini destekledi. Araştırmaları anatomi ve astronomiden; mineralojiye ve botaniğe, ticarete ve dilbilime kadar uzandı ve doğal dünyayı Avrupa sınırlarının ötesinde araştırması için gerekli bilgi derinliğiyle donandı.

Humboldt’un dediği gibi, “-Egzotik bitkilerin, bir herbaryumdaki kuru türlerin bile, görüntüsü imgelemimi ateşledi ve güney ülkelerindeki tropikal bitki örtüsünü kendi gözlerimle görmeye can attım.” Fransız botanikçi Aime Bonpland’la birlikle Latin Amerika’da yaptığı beş yıllık araştırmalar, en önemli keşif gezisiydi. Haziran 1799’da yola çıkarken şunu ilan etti: “Bitki ve fosil toplayacağım, en iyi aletlerle astronomi gözlemleri yapacağım. Yine de yolculuğumun ana amacı bu değildir. Doğa güçlerinin nasıl davrandığını, coğrafi çevrenin hayvanları ve bitkileri ne şekilde etkilediğini keşfetmeye çalışacağım. Kısaca, doğadaki uyumu ortaya çıkarmalıyım.” Tam da bunu yaptı.

Humboldt diğer birçok projenin yanı sıra, okyanus suyu sıcaklığını ölçtü ve küresel çevreyi, özellikle iklimi nitelendirmenin ve haritalandırmanın, ardından çeşitli ülkelerdeki iklimsel koşulları karşılaştırmanın bir aracı olarak, eşdeğer çizgileri ya da izotermal çizgileri kullanıp eşit sıcaklık noktalarını birleştirmeyi önerdi.

Humboldt fiziksel koşulların iklim, yükseklik, enlem ve toprak gibi yaşam dağılımını nasıl etkilediğini inceleyen ilk bilim insanlarından biriydi de. Bonpland’ın yardımıyla, And Dağlarında yüksek rakımlar ile deniz seviyesi arasında flora ve fauna değişikliklerinin haritasını çıkardı. 1805’te Amerika’dan döndükten sonraki yıl, bu alanın coğrafyası üzerine şimdi ünlenen çalışmasını yayımladı; burada doğanın iç bağlantılarını özetliyor ve yüksekliğe bağlı bitki örtüsü kuşaklarını gösteriyordu. Yıllar sonra, 1851’de; And Dağlarındaki kuşakları Alp Dağları, Pireneler, Lapland, Tenerife ve Himalaya Dağlarındaki kuşaklarla karşılaştırarak küresel bir uygulamayı gösterdi.

Ekolojiyi Tanımlama
Haeckel de “ekoloji” sözcüğünü icat ettiğinde, bir canlı ve cansız dünya Gestalt’ı (birliği) görme geleneğine uyuyordu. Coşkulu bir evrimci olan Haeckel, 1859’da Türlerin Kökeni Üzerine’yi yayımlayarak değişmez bir dünya olarak Yer fikrini kovan Charles Darwin’den esinlendi. Doğal seçilimin rolünü sorguladı, ama hem evrimde hem ekolojide çevrenin önemli bir rol oynadığına inandı.
____________




3 Ağustos 2019 Cumartesi

Bilgi Ağacı Kuramı (Dizgesi): ToK (*) (Mustafa Özcan, 3 Ağustos 2019)



Bilgi Ağacı Kuramı (Dizgesi): ToK (*)


Bu çalışma Gregg Henrigues tarafından 2003’te psikolojinin ilk olarak tek çatı altında birleştirilmesi girişimi mahiyeti ile ortaya atılmış kuramsal bir yaklaşım çerçevesi olarak oluşturulmuştur.

2003’ten sonra devam eden geliştirmelerle söz konusu epistemik girişim, 13,8 yıllık kozmik evrimi en son aşamada fiziko-biyo-psişik karmaşık bilimsel-bilgisel temeldeki “etolojik-psikolojik-enformatik” bir bakış ile akış-içinde-olan-bütünsel-sistemik bir çerçeveye oturtmayı amaçlamaktadır (**).  

Ayrıca karmaşıklığın en derinindeki dört temel boyutun kaynağı olan madde, yaşam, zihin ve kültür konu alanları içinse, sözü edilen sistemik-bilimsel bağlamda bütünsel (holistik) bir yaklaşım çerçevesi sunması ile de kuram öte yandan bu yönüyle tüm bilim alanlarını entegrasyonunu hedefleyen trans-disiplinli bir çalışma olarak görülmelidir.    
Yani diğer deyişle bu çalışma, çözümlenmesi için yola konulan söz konusu bilimsel bulmaca parçalarını aralarında türdeş farklılıklar olmasına karşın kuantum mekaniğinden sosyolojik süreçlere dek gelen olgusal bir gerçekliğin akışı içindeki aşamalar olarak benimseyip bunları tutarlı bir bütün olması için eşleştirdiğinden epistemik de dille birleşik bilgi kuramı diye nitelendirilebilir.  

ToK'ın için, dört nesne sınıfının (maddi nesneler (eşyalar), canlı nesneler (organizmalar), bilinçli organizmalar (hayvanlar) ve kültür inşa edicilerin (insanların)) davranışına karşılık gelip zaman içinde artan dört temel karmaşıklık boyutundan (madde, yaşam, bilinç ve kültür) oluşan süreçsel bilgi akışı konusunda görsel-uzaysal bir betimlemedir de diyebiliriz(***).

Bu dört betimlemeden kaynak alıp oluşan dört ana bilim alanı ise Gregg Henrigues tarafından fiziksel bilimler, biyoloji, psikoloji ve sosyal bilimler olarak belirtilmektedir.
ToK’ın önemi, 13,8 milyar yıllık kozmik evrim sürecinde diyalektik nicel-nitel akışla ortaya çıkan dört nesne sınıfının içsel olarak nicel artışspiralik gelişim aşamaları (dekoheranslar (eş-evresizlikler)) arasındaki nitel dönüşüm için gereken geçişlerdeki eşiklerin her birinde olması gereken sıçramayla bütünselliği sağlayan kuvvetler için ayrıca dört ara yüz kuramı önermesindedir.
Bunların üçü önceden önerilmiş bilinen, biriyse yazar tarafından ortaya atılmış olan bir kuramdır.

Gregg Henrigues bu kuramları şöyle sıralamaktadır: Kuantum gravite, evrimsel sentez, davranışsal yatırım kuramı ve gerekçeleme varsayımı (****).

ToK’ın kozmik akışta bütünsellik sağlayan odak düşüncesindeyse evrenin evrimsel sürecinde gelişen karmaşıklık spiralleri arası süpervenyal (zuhuri, belirimsel, stigmerjik) tarzda bütünleştirici ilişkisel bir içselliğin bulunması fikridir.

Yazar tarafından ortaya atılan davranışsal yatırım kuramı genel hatları ile etoloji, psikoloji ve bilişim bilimlerinde merkezi bir role sahip olan sinirsel ağlar konusunun ortaklaştırılması sonucunda biyoloji ve psikoloji arasındaki eşikte geçiş sıçramasını sağlayan kuvvet için gerekeli olan bir kuram olarak işlev görmektedir.

Akışın en sonunda kültürü inşa eden sosyal bilimler sonrasında oluştuğu ön görülen son aşamadaki bütünsel yapı olarak belirtilen bilimin kurumsallaşmış hali şeklinde yazar tarafından belirtilen evrede ise bilimlerin birliği olan holistik bilim ortaya çıkacaktır. Bu ise holistik bilimin dip dalgası şeklinde gelişine yönelik diğer bir haberci olmaktadır.

Mustafa Özcan (3 Ağustos 2019)
______________________
(*)Tree of Knowledge System