Mantık, Epistemoloji ve Siyah Kuğu -I- (*)
Siyah kuğu adlı kitabın yazarı Nassim
Nicholas Taleb, 1960 doğumlu, Lübnan
levanteni kökeninden gelen ünlü ABD’li
bir düşünürdür. Arapça menşeli olan ismi Türkçe karakterlere uygun olarak
yazılması halinde Nesim Talip olur. Öte
yandan poliglot,(çok dili), polimat (çok bilimli), polispect (çok yönlü) diye bilinen yazar ayrıca aykırı kişiliğe
sahip biri olarak da tanınmıştır. Bu yönlerinin bu toplamından dolayıdır ki
bazı çevrelerce dünyanın en entelektüel kişileri arasında en başta gösterilmektedir.
Yazarın ünü, Siyah Kuğu’yu yayımladığı
2007 başında piyasaya çıktığı o ve izleyen yıl içinde kitabın 36 ay bir süre
ile New York Times’ın en çok
satanlar listesinin başında kalmayı başarmış olmasından kaynaklanmaktadır. Bu
başarısı ise Taleb’in 2000’lerin son
çeyreğinde ortaya çıkan ABD kaynaklı
uluslar arası finans krizini kitapta önceden öngörebilmiş olmasından ileri
gelmektedir. Meslekten istatistikçi olan yazarın kitabı hakkındaki genel ve en kısa
betimi “tesadüfün epistemolojisi”ne dairdir
diyerek yapabiliriz.
Bilindiği gibi yapıta adını veren “siyah
kuğu” şeklindeki mecazi (eğretilemesel) deyiş, Avustralya’nın keşfinden bu yana son derece nadir olaraktan ortaya
çıkan olaylara gönderme yapma kabilinden kullanılmaktadır.
Bu tarz bir kullanım ise, Batı insanının kendisini bildiğinden beri kuğuların
beyaz olduğuna dair bilgisinin Avustralya’nın
keşfi ile birlikte siyah olanın da var olduğunun anlaşılması sonucunda bu mutlak
bilginin çökmesi durumuna epistemik
gönderme yapma ihtiyacından doğmuştur. Bu da zamanla bu tür vakıaların
(örnek olayların) eğretilemesi (mecazı, metaforiği) için bir deyim olmuştur. Başka
bir anlatımla bu, çok bilinen bir özdeyişin karşıtı olan bir deyiş ile de “kaidenin
istisna tarafından bozulduğu” durumlar için özsel ifadedir.
Taleb’in tesadüfün epistemololojisi konusunu
incelemeye başlamadan önce epistemoloji
kavramına açıklık getirmek gerekir diye düşünüyorum.
Çünkü kavram İngiliz, Fransız ve Alman felsefelerinin her birinde ayrı anlam içeriğine sahip
olaraktan kullanılmaktadır. Bundan ötürü de, bu alandaki çeviriye dayalı olan Türkçe literatürde kavram karmaşasının
had safhaya ulaşmış olduğunu söyleyebiliriz.
Epistemoloji sözcüğü Fransızcada Yunancadaki “bilim(sel)
(bilgi) kuramı (öğretisi)” olan
anlamı ile aktarılmıştır. Ama sözcük Fransızcaya,
bilimlerde ortaya çıkan bilgi sorunlarına yönelik bir kuram olmak yerine bilimleri
inceleyen bir felsefe dalı şeklinde yerleşmiştir. Bu durum kendini iki küçük farklılık
olarak belli eder. İlkini anlamak için önce kuram ve felsefenin olayları ele
alıştaki değişik tarzını anımsamak gerekir. Bilim felsefesinde konular tarih tabanlı olarak zaman akışı içinde,
yani ard süremli,(diyakronik) sorgulamalar
ile yapılır.
Epistemolojide ise konular
daima eş süremli (senkronik) olarak bir
zamansal kesitte sorgulanır. İkinci küçük farlılık da felsefi yaklaşımın psişik değerleri de dikkate almasına
karşılık epistemolojik olanın sadece nesnel
değerler ile ilgilenmesidir.
Alman felsefeciler
bilgi kuramı için “erkenntnisstheorie”
sözcüğünü tercih etmektedirler. Ancak Almancada
da epistemoloji sözcüğü az da olsa bilim
öğretisi anlamı ile kullanılmakta olan bir terimdir.
İngilizcedeki kullanımına
gelince, sözcük burada bilim yerine değil de bilgi anlamındadır. Oysa Fransızca
da bu anlam için gneseoloji terimi
kullanılmaktadır (**). Almancada da
bu sözcük bir zamanlar da olsa felsefe tarihinde kısa süreli olarak kullanılmıştır.
Karmaşayı netleştirdikten sonra şimdi “Siyah Kuğu epistemolojisi” konusuna göz atalım.
Bilindiği gibi akıl yürütme, akıl yürütme (uslamlama) denilen zihni (ussal)
süreçlerin iki temel, iki de tali (türevsel) olmak üzere dört biçimi vardır.
Bunlar tümdengelim (dedüksiyon), tümevarım (endüksiyon), heptengitmeli (abdüksiyon) ve benzerlik (benzeşim, analoji) kurmadır. Heptengitmeli bir
çeşit tümdengelimsel tarzdaki akıl
yürütme iken analoji
tümevarımsaldır. Burada az bilinen olan
abdüksiyon sonuç önermesi için öncüllerin hepsinin doğru olduğu özel durumu
ifade eder. Yani “Siyah Kuğu” kesin
olarak abdüksiyon değildir.
Öte yandan konuya M. Scheler
ve N. Hartmann’ın “değer kategorleri” görüngesinden bakarak
mantığı (esemeyi) sınıflamaya tabi tutarsak, formel, maddi ve psişik mantık diye üç kategorili bir ayrım elde etmek olanaklıdır. Formel değerler sadece dil ve matematik
temelli olup cesameti olmayan (yer kaplamayan) soyut şeylerdir. Bunun diyalektik
karşıtı olarak maddi olanların
ise içeriğe töz (substans, özdek,
madde) katılan cesametli somut varlıklardır.
Psişik (veya tinsel de denebilir) olanların
ise antropik (insani)
anlamlandırmaya tabi tutulmuş spiritüel (manevi
ve ruhsal) şeyler olduğunu belirterek
sınıflamayı gerekçelendirmiş olalım.
Bu üç katmanlı mantık hiyerarşisi oluşturulurken biçimsel olan ilkinde dış dünyanın olayları nicel ve nitel
değerlendirmeye tabi tutulurken, ikinci düzeyde soyut kavrama tözsel bir içerik kazandırılmaktadır.
Üçüncü düzeyde ise insan toplumları içindeki olayların düşünselleştirilmesi,
yani soyut olarak anlamlandırması olan bir kavramlaştırma yani tinsel önermeler söz konusudur.
Mustafa Özcan (8 Şubat 2014)
Mustafa Özcan (8 Şubat 2014)
______________
(*) Bir üçleme olan makalenin ilk bölümüdür
(**) Akarsu, Bedia, Felsefe Terimleri Sözlüğü, İnkılap Kitapevi, 1998
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder