Farkındalık
Yaşamak nedir; yaşamak farkında olmaktır. Temel olarak zeka da farkındalıkla
başlar. Farkındalık herkes için
farklı anlama gelir. En temel
haliyle, farkındalık şimdiki deneyimlerimizle olanları kabul ederek ve yargılamadan doğru olanla temas kurma
ile ilgilidir.
Farkındalık “şu anda yaşıyorum” sorunu yanıtlamak için, kendi
düşüncelerini duygularını ve
bedenini gözlemlemesi yoluyla elde edilen zihinsel bir durum olarak ta tarif
edilebilir. Farkındalıkta dikkat yargısız bir şekilde kendine odaklanmaktır.
Bir çok öğretinin temeli öncelikle kendimizi
bilmeyi öğrenme yoluna girip daha sonra buna bağlı gerçeği arama yolunda
ilerleyebilmektir. Çünkü gerçek bilgi içimizde mevcuttur. Bu nedenle kendini
bilmek bütün bilimlerin temelidir.
Doğru bilgi doğru erdemleri gerçekleştirir. Kendini bilmenin tek yolu ne
kadar zor olursa olsun onunla yüz yüze gelebilmektir. Bu kaçınılmazdır.
Çıkar, maddecilik, güvensizlik, korku kalın
bir kabuğun altında kalır. Bu nedenle son aşama olan kendini bilmeyi öğrenmek
zordur. Ama zorluklarla mücadeleye girişmiş bir akılda daima güzellikler
bulunur. İnsan tüm tutkularından
arınmalıdır. Çünkü tutku demirin üzerindeki pas gibidir, onun parlaklığını gerçek yüzünü
örter. Gerçek her yaprağın
altında, her gülüşte, her göz yaşında, duygularında, düşüncelerindedir. Çünkü
yaşamın kendisi koşulsuz farkındalıktır. Onu gizleyen örtüyü kaldırırsak kendimizi keşfederiz. İnsanlığın diğer canlılardan farkı
gördüklerinin ardına geçebilmesidir. Sekiz yaşındaki inançları ile otuz yaşında
kendini hala iyi ve mutlu hissedebiliyorsa ömrünü boşa harcamış demektir. Yaşamın kendisi de farkındalık sürecinde sürekli öğrenmek,
öğrendiklerini yaşayıp yayabilmektir.
Farkındalık katılımcı anlamındadır. Katılımcı
anlamının metodu bütüncüldür.
1-Birinci düzey bilgi,
2-İkinci düzey sezgi,
3-Üçüncü düzey anlayıştır.
Bu da farkındalık sayesinde olur. Bilge kişinin en önemli özellikleri bağlantısız olmaları ve olaylara, üstten, tarafsız olarak bakabilmeleridir. Tarafsız olmak tümüyle liberal olmak demek değildir. Tarafsız kişinin görüşü “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” de değildir. Tarafsız kişi taraftar değildir yani konuya ve görüşe fanatik olarak bağlı değildir. Ayrıca hiçbir ideolojinin savunucusu da değildir. O sadece bütünün hayrına düşünür, bütünün hayrına olanların aynı zamanda kendi hayrına da olacağını bilir.
Erol Erbirer (4 Mayıs 2013)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder