Diyalektiğin Gücü
Diyalektik, asıl olarak göreli olanların birbirlerine göre sistematik
devinmelerine imkan verdiğinden şimdi bu devinimin entropiye göre pozitif uçlarının
linear yönü gelişme olarak kabul edilir. Hareketin kendisi olguların ve
olayların arkasında kaldığından şeylerin ve süreçlerin yorumlanması buna
(harekete) göre yapılmaz.
Diyalektik en yüksek gücünü dinsel alanda göstermiştir
örneğin; Hegel’in diyalektik tanımlamalarında varılan son noktada Tanrı dünyaya
inmek için kendini olumsuzlamalıydı ama o tek olduğundan ve göreli olmadığından
bunu kendi kendisi ile karşıtlık içinde yapmalıydı ve öyle yaptı (bunun nasıl
olduğu bizlere kapatıldı). Önce bu ilk olumsuzlama ile aslını sakladı (sublate etti)
sonra oğul olarak 30 sene dünyada kaldı (ve İsa bu yüzden babasız doğdu). Bu
Hegel’e göre birinci olumsuzlama idi, sonra İsa göğe yükselerek ikinci olumsuzlamayı
gerçekleştirdi ve kutsal ruh olarak Hristiyan
gönüllere yol gösterici olarak kaldı. Üçüncü olumsuzlama ise insanlık adına doğada
gelişen saltık tin tarafından gerçekleştirilmeli ve olumlu olmalıydı çünkü o artık
olumsuzlamanın olumsuzlamasıydı ama henüz
gerçekleşmedi. Bu üçleme din adamlarına Hegel tarafından bildirildi ve tanrıya
ait bu kutsal diyalektik olgular dizisi inanışsal bir varsıllık değil dinsel
bir başlangıcın gerçekliği olarak kabul gördü.
Diyalektiğin bu pekiştirme etkisi,
onun mantık üzerinde eklektik olarak bulunmasını başarmış olmalı ki bu eklektik
olanın töz yani cevher olanı ele geçirmesi bu şekilde gerçekleşebilsin. Hareketten
başlayan bu diyalektik sürecin etkisinde kalan ilerleme, dünyada sonsuz çeşitlilik
gösterdiği halde karşıtların izole olma şartı nicelik yani çokluk, onların evrime
bağlı değişime uğraması da nitelik yani belirlilik olarak var olur ve süreç
açısından diyalektiğin nitelik ve nicelikle doğrudan ilgisi vardır. Diyalektik
olsun olmasın dünyada nitelik ve nicelik tanımına uymayan hiçbir şey yoktur.
Erdoğan Merdemert (10 Mayıs 2013)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder