Karmaşıklık Kapsamında Seçim Teorisi
Seçim teorisi
Bireylerin seçim yapmasının ardında kaynaklarının rasyonel kullanımı ve seçimin tatmin oluşturması yatar. Seçim teorisi bireylerin nasıl seçim yaptığını iki ayrı model ile açıklar: Rasyonel (öznel) model ve davranışsal (nesnel) model. Rasyonel seçim teorisi bireylerin mükemmel düzeyde bilgisi olduğunu ve bu bilgi çerçevesinde kendi mantık ve akıl yürütme süreçleri ile seçim yaptığını varsayar. Ancak, sınırlı bilgi ile alınan kararın geçersizliği ve günümüzde belirgin şekilde kritik edilmeye başlanması seçim teorisini farklı bir modele taşıyor: Karmaşık ve belirsiz gerçek dünya koşullarında, bireylerin sosyal, kültürel ve çevre koşullarına uygun seçim yapması için psikoloji ağırlıklı nesnel (davranışsal) seçim modeli.
Şekil 1. Seçim Teorisi. Temel olarak seçim eylemi iki şekilde yapılabilir. Rasyonel (öznel, objektif, dışşal) bilgilere dayalı ya da davranışsal (nesnel, subjektif, içsel) olarak. Kaynak: Systems Innovations.
Rasyonel (öznel) seçim.
Rasyonel seçim teorisi, ekonomik bireylerin uzay ve zamanda mükemmel bilgiye sahip olduğunu varsayar. Örneğin, yatırımcının getirisi yüksek diye bir hisse senedini diğerine tercih etmesi rasyonel bir seçimdir. Bireyler piyasada mevcut olan tüm fiyatları ve ürünleri bilirler. Geçmiş olayların tüm bilgilerine ulaştıklarından olasılık hesapları ile geleceğe dair bilgileri sınırsız hesaplama kapasitesi sayesinde tutarlı seçim yapabilirler. Bu, temelde bireylerin bilgileri çerçevesinde, davranışlarının sistematik olarak yanlış veya rastgele olamayacağını söyleyen rasyonel beklentiler hipotezidir. Aslında klasik ekonomi bireylerin hata yapabileceğini kabul eder ve toplamda bilgi hataları (gürültü, parazit) birbirini götürerek doğru sonuca ulaşır. Bu varsayım sadece doğrusal sistemler için söz konusudur. Bir bireyin yanlış bilgisi diğer bireyin doğru bilgisini götürdüğünden, ortalama hesaplama doğru sonuç verecek ve bir çeşit denge oluşacaktır. Bu özellik sınırlı durumları olan kapalı sistemlerin özelliğidir. Geçmişe ilişkin yeteri kadar örnek ele alındığında sistemin gelecekteki durumu için modelleme ve hasaplama yapabilmek mümkün olur. Birinci bölümde bahsettiğim gibi Newtonyan deterministik anlayışa göre sistem doğrusal olduğundan girdisinin bilinmesi hâlinde çıktısı her zaman hesaplanabilir. Newtonyan fiziğine göre evren mükemmel bir makine ya da saat gibi çalışır. Zaman ileriye doğru akar ve her şey tanımlıdır. Geçmiş bilgiye de ulaşılabildiğinden teorik olarak zaman geriye bile çevrilebilir. Yani, geçmiş ve gelecek tanımlıdır, dolayısıyla hesaplamalar sonrasında her şey bilinebilir. Belirsizlik ise bilgi eksikliğinin bir fonksiyonu olarak kabul edilir. Bu anlayış ekonomi ve finans uygulamalarında ergodicity olarak bilinir. Ergodicity terim olarak matematik ve fizikten alınmıştır, karmaşık hesaplanma yöntemleri vardır ama basit anlamda ifade edilirse; herhangi bir sistem tekrar tekrar çalıştırılırsa eninde sonunda hatalar birbirini götüreceğinden daha önceki durumuna dönecektir. Ergodicity sonucunda sistemde yine de bir belirsizlik kalır ki gerçek dünya da bu belirsizliğe risk diyoruz. Günümüzde geçerli olan klasik model her tür bilgiye erişildiği ve bireylerin bağımsız seçim yaptığı fikrine dayalıdır ama gerçek dünyada her türlü bilgiye ulaşabilmek her zaman mümkün olmayabilir. Nitekim bireyin karar vermek için eldeki bilgi, inanç ve arzularını nasıl birleştirdiği ve sonrasında nasıl hareket ettiği, rasyonel seçim teorisi ile büyük ölçüde çözümsüzdür. Rasyonel seçim teorisinin sınırlamaları uzun zamandır bilinmesine rağmen günümüzde daha fazla kritik yapılmaktadır. Karmaşık ortamlarda çok daha fazla seçim imkânı olduğundan birey doğru seçimi kolay yapamaz ve bu nedenle mükemmel bilgiye dayalı modelleme yetersiz kalır. Son zamanlarda rasyonel seçim teorisine karşı birey bazlı modellemeye (agent base modeling) dayalı yeni bir seçim anlayış öne çıkıyor; davranışsal seçim.
Davranışsal (nesnel) seçim.
Davranışsal seçim, bireylerin kaynak tahsisinde nasıl seçim yaptıklarının incelenmesidir. Birey seçimlerini ekonomik bağlamda yorumlamaya yönelik klasik yaklaşım, yukarıda rasyonel seçim teorisi olarak tanımlanmıştı ve basit ortamlarda makul sonuçlar elde edilebilse de karmaşık sistemlerde ciddi sınırlamalarla (bireyin sınırlı bilgisi ve zamanı) karşılaştığını belirtmiştim. Günümüzde nesnel seçim bilişsel çalışmalardan destek alıyor. Birey, çeşitli seçim olasılıkların olduğu gerçek dünyada yetersiz bilgi sıkıntısını aşmak ve doğru seçim yapabilmek için sezgi, alışkanlıklar ve zihinsel kısa yol tercihi gibi bilişsel davranışlar sergiliyor.
Belirsizliğe karşı seçim yapma kararı döngelliği olmayan yaklaşımdır. Döngellik sadece, saat gibi çalışan Newtonyan evren modeli gibi doğrusal sistemler için geçerli olduğundan doğrusalsız sistemlerde işe yaramaz. Bu anlayış ilk kez fizik alanında kaos teorisi ile gözlendi. 20. yüzyıl sonuna doğru klasik fizik sorgulanmaya başlandığında klasik fiziğin doğrusalsız sistemlere çözüm getiremediği anlaşıldı. Sistem girişinde çok ufak bir farklılık sistem çıktısında kestirilemeyen kaosa kadar giden çok farklı sonuçlara yol açıyor. Çok ufak geri bildirimlerin sistem çıkışını üstel olarak büyütmesi kelebek etkisi olarak bilinir Doğrusal olmayan sistemler hiç bir zaman aynı çıktıyı vermediklerinden geleceğe ilişkin tahminleri çok kısıtlıdır ve kestirilemezler. Ayrıca, doğrusalsız sistemlerin önemli özelliği olan faz geçişleri sistemin yapısal değişimine neden olur (Bkz. s. 43). Yapısal değişim öncesi ve sonrası sistemin uzay durumları aynı olmadığından ve kapalı bir iz oluşturmadıklarından kıyaslanmaları mümkün değildir. Doğrusalsız sistemler normal istatistiksel dağılım yerine güç yasalarına tabidir. Doğrusalsız sistemlerin bu çeşit özellikleri ekonomideki belirsizliklerin anlaşılmasına yönelik ümit vadetmekle birlikte nesnel seçim mümkün değildir. Davranışsal seçim teorisi davranışsal psikoloji ya da ekonomiden pek farklı değildir. Seçim yapabilmek, birden fazla seçeneğin yararını yargılamak ve bunlardan birini eylem için seçmek zihinsel düşünme sürecini içerir. Psikiyatrist William Glasser’in tanımıyla seçim teorisi, genlerimize gömülü beş temel ihtiyacı karşılamak üzere hiç bitmeyen bir arayışla sevmek ve ait olmak, güçlü olmak, özgür olmak, eğlenmek ve hayatta kalmak üzere motive olduğumuzu ifade eder. Davranışsal seçim teorisi, her an arzu ettiğimiz şey tarafından motive edildiğimizi, iyi bir yaşam ve ortak bir vizyon oluşturmak için başkalarıyla olumlu ilişkiler kurmanın ve sürdürmenin önemini vurgular. Davranışsal seçim teorisi bazı psikolojik kavramlar olarak şu konuları ele alır; ihtiyaçlar, iyi yaşam, gerçeklik, duyular, bilgi, değerler ve davranış. Şekil 2.1.3. Tüm bu davranışlar amaca yöneliktir, genlerimize gömülü temel ihtiyaçları karşılama arzusuyla motive edilir. Elbette, ihtiyaçlar kişiden kişiye değişir.
Örneğin, bazıları daha çok sevme ve ait olma ihtiyacı ile yönlendirilirken, diğerleri daha çok özgür olma ihtiyacını önemserler. İhtiyaçlar, genetik diğer biyolojik faktörleri (nature) temsil ederken, iyi yaşam dış faktörlerin etkisini (norture) temsil eder. Yaşamı sürdürürken başkalarıyla etkileşime gireriz ve her birimiz bireyler olarak önemsediğimiz diğer insanları, etkinlikleri, değerleri ve inançları içeren kavramları iyi yaşamın gereği olarak görürüz ve iyi yaşam yolunda birçoklarını siler yenilerini benimseriz. Gerçeklik ve duyular, hepimiz, gerçek dünyada yaşıyor olsak da davranışsal seçim teorisi, önemli olanın gerçeklik algımız olduğunu iddia eder. Doğru ya da yanılgı olsa bile davranışımız gerçeğin algılanmasına göre değerlendirilir. Davranışsal seçim teorisi, gerçeklik algımızı yaratırken bilginin üç farklı filtreden geçtiğini ifade eder, duyusal filtre, bilgi filtresi ve değer filtresi. Bu filtreler sayesinde iki veya daha fazla kişi aynı olaya şahit olabilir veya aynı faaliyete katılabilir ama tamamen farklı algılar edinebilirler. Örneğin, Biden’in ABD başkanı olduğunu hepimiz kabul ederiz ama dünya için iyi mi yoksa kötü mü olduğu konusu kişiye göre farklı algılanır ya da bir futbol takımının taraftarı ile konuştuğunuzda değer filtreleri nedeniyle olguların çok farklı algılandığı hemen anlaşılır.
Kıyaslama alanında beynimiz sürekli olarak iki görüntüyü karşılaştırır: Gerçeklik algımız ve o anda iyi yaşam için ne istediğimiz. Tüm davranışlarımızın amacı, algıladığımız ve istediğimiz şey arasında bir uyum sağlamaktır. Bu uyum sağlandığında benimsediğimiz davranışları sürdürür, uyum sağlanmazsa, aradığımız uyumu sağlayacak yeni davranışları otomatik olarak ararız. Örneğin, bir mağazanın satış müdürünün hedefi vardır ve elemanlarına öğrettiği satış teknikleri olumlu sonuç veriyorsa algısı ve istekleri uyumludur, davranışlarını değiştirmeyebilir ama satışlar hedefi karşılayamazsa yeni kaide ve önerilerle davranışını değiştirebilir.
Seçim teorisi ve makroekonomik dengeler.
Bir sosyo-ekonomik bilim metodolojisi olarak rasyonel seçim teorisine göre toplumun davranışı bireyler tarafından yapılan seçimlerin toplamıdır. Her birey, kendi tercihleri ve kısıtlamaları çerçevesinde seçimlerini yapar. Metodolojik bireycilik olarak bilinen bu yaklaşımda, tüm ekonomik sistemin birey seçimlerinin toplamından başka bir şey olmadığı anlaşılır. Tüm ekonomik sistem indirgemeci yöntemle birey seviyesine kadar izlenebilir. Dolayısıyla, mikro birey seçimlerinin cebrik toplamı sinerjik değildir, ekonomik sistemde fazlası olmaz ve sonuçta makro düzeyde bir denge ekonomisinden bahsedilir. Rasyonel seçim teorisinin önemli bir özelliği, bireylerin seçimlerini tek başına (izolasyonda) yapmasıdır ki bu makro düzeyde dengenin nedenidir. Oysa gerçek dünyada bireyler çok defa başkalarının seçiminden etkilenirler ve davranışları senkronize olduğunda davranışsal seçim ortaya çıkar. Bireylerin seçimleri senkronize olduğunda, her şey tek yönde pozitif geri bildirime dönüşür. Klasik bir örnek olarak borsalarda sürü faaliyetleri sonrasında borsa balonlarının oluşması. 1990’lı yılarda internet ve Silikon Vadisi’nde teknoloji patlaması Nasdaq borsasında dotcom şirketlerinin fiyatını aşırı yükselmişti ve yükselen fiyata katılmak üzere yeni yatırımcılar (pozitif geri bildirim) fiyatı daha da yükselterek Nasdaq endeksini tarihi yüksek seviyeye taşımışlardı. Burada bireylerin etkileşimi ve sürü psikolojisinin fiyatı yükseltmesi makro düzeyde dengeyi engeller.Ateşan Aybars (18 Haziran 2021)
1 Döngellik, İngilizcesi ergodicity, doğrusal sistemlerin +/- çıktı hatalarının eninde sonunda birbirini götüreceği ve sistemin uzun vadede hatasız kabul edilebileceğini ifade eder.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder