8 Mayıs 2012 Salı

SANAT (Erol Erbirer, 8 Mayıs 2012)


SANAT

Sanat, zamanımızda yaşamımızı sürdürmenin ilk koşuludur. Günümüzde anamalcı düzen gereği mekanikleşen insan, bir şey durumuna düşmüş maddeye yönelik uğraşıları sonucu sanatı gereksiz bir durum olarak algılamaya başlamıştır. Oysa sanat insanın kendini ifade etmesi, evreni yorumlaması, tek düzelikten, çok hücreli basit bir canlı olmaktan kurtulması için ekmek su gibi gerekli temel bir maddedir.

Yaşamımız neden yetersiz? Araştırıcılar sonuçta şu gerçeği ortaya çıkarıyorlar. İnsanoğlu kendini aşmak istiyor, ayrı bir birey olmakla yetinmeyip, her zaman olabileceğinden daha ötede birşeyler istiyor. Yaradılışının sınırlarını aşmaya çalışarak, sezip özlediği bir doluluğa, daha doğrusu daha anlamlı bir dünyaya geçmek için çabalıyor. Kapanık yaşantısı içerisinde kendini tüketmek zorunluluğuna baş kaldırarak ölümsüzlüğe ulaşmak için çabalıyor.

İşte bu başkaldıran insan, bilincine vardığı güçsüzlük duygusunu güçlülüğe, doğa korkusunu doğaya egemen olma yeteneğine dönüştürmeye  çalışmış, hala da çalışmaktadır. İnsanlığın oluşumundaki bu çalışmada rehber sanat ve bilimdir.

İnsan gerçeklikten sıyrılmak, yaşamın güç koşullarından ve gerçekliğin ağırlığından birazcık kurtulabilmek için de sanatlara sığınabilir.

Dünya insanlar için zorlaştıkça bizler de kaçınılmaz olarak sanatçıların yarattıkları ve bizim özlediğimiz soyut imgeler alanına, örneğin klasik müziğin gizemli duygular dünyasına sığınırız.

Sonuçta sanatın işlevini dört bölümde inceleyebiliriz:

1- İletişimsel İşlevi: Sanat insanların birbirleriyle karşılıklı olarak bir düşünce, duygu ve özlem alışverişinde bulunabilmelerinin bağlayıcı kanalıdır.

2- Aydınlatıcı – Yapıcı İşlevi: Sanatın herşeyden önce yaşam üstünde belirli bir bilgiyi kendi içinde taşımasından ileri gelir.

3- Eğitimsel İşlevi: Doğrudan doğruya insanlara yaşantı vermeleri üzerine kuruludur. Konsere giden, sergi gezen, dünyaya sanatçı gözüyle bakmaya ve değerlendirmeye başlar. Bir başka deyişle dünyayı algıladığı gözlüklerin kalitesini arttırmıştır.

4- Haz Verme İşlevi: Bir yaratının sanat eseri sayılabilmesi, bütün diğer özelliklerinin yanı sıra, estetik bir değeri olmasına da bağlıdır. Estetik değerler insana güzellik getirir, güzellik insanda bir sevinç kaynağı oluşturur.

Bir resim, belli bir doğa parçasına aittir, veya belli bir insanın portresidir. Bir şiir ya da müzik parçası aynı şekilde doğadan, ya da insan ruhundan, duygulardan bir anlatımdır. Kısacası her sanat yapıtı bize varlığı anlatır ve yorumlar.

Sonuçta sanatta dile gelen, somutlaşan her şey bütün gerçek düşünsel ve ideal ilgileri içinde insandır. Sanat insan içindir ve bunlar nedeniyle “sanata saygı duymak insana saygı duymaktır” denir. Ve yine sanat, insanı aklıyla hareket edebilen kendi kararlarını bağımsız davranış içinde verebilen doğan Cüceoğlu’nun deyimiyle “Kalıplaşmış İnsan” kişiliğinden çıkıp “Çağdaş İnsan” kişiliğine sokar.

Çalışarak insan olan insan, doğalı yapaya dönüştürerek hayvan dünyasından kurtulan insan, bu yüzden yeryüzüne ateş getiren Promete, müziği ile doğayı bütünleştiren Orpheus olacaktır.

İnsan ölmedikçe sanat ölmeyecektir.

Sözlerimi değerli dostum Üstün Gökmen’in bir şiiri ile bitiririm.

Yola çıkınca her sabah,
Bulutlara selam ver,
Taşlara kuşlara,
Atlara, otlara,
İnsanlara selam ver,
Ne görürsen selam ver,
Sonra çıkarıp cebinden aynanı,
Bir selam da kendine ver,
Hatırın kalmasın el gün yanında,
Bu dünyada sen de varsın,
Üleştir dostluğunu varlığa,
Bir kısmı da seni sarsın.

Erol Erbirer (8 Mayıs 2012)






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder