5 Mayıs 2012 Cumartesi

Koordinatlandırma ve Mikrokozmosda Dikotomi ve Diyalektik (Mustafa Özcan, 5 Mayıs 2012)


Koordinatlandırma ve Mikrokozmosda Dikotomi ve Diyalektik             

Bu yazı da dahil olmak üzere son yazılarımda kozmosun dikotomik (daimi tümleşik karşıt çift) özellikli iki temel varloluşsal görünümü olan özdek (madde) ve erkenin (enerjinin) uzayzamanda matematiksel olarak gösterilebilmesi amacıyla yapılacak koordinatlandırma işleminde araç görevi görecek koordinat (eşgüdem) dizgesinin kurgusunu oluşturmayı amaçlamaktayım.

Öte yandan ayrıca konunun zihnen biçimselleştirmesiyle ortaya çıkacak kurgunun kuram-kılgı bütünselliğini sağlaması amacı ile diyalektik (eytişimsel) düşünce bağlamında ele alınmasının yerinde ve doğru bir yaklaşım olduğunu da düşünüyorum.

Amacım hakkındaki meramımı başka bir sözceleme ile belirteyim. Bilindiği gibi, matematikte koordinatif (eşgüdümsel) gösterimlerde somut ortam olarak dört boyutlu olan uzamsal bir süreyin (ekstansiyonel kontinum; vüsat-ü mütemadiyye) varlığı kabul edilir. Devamında ise, burada var olan kinetik-özdeksel özellikli bir noktanın ortamdaki işlevlerinin tanımlanmasında başvuru (referans) çerçevesi görevini üstlenecek olan biçimsel bir konumlandırma dizgesinin (sisteminin) gerekli olduğu açıktır. İşte şimdi bu dizgenin öncelikle zihni oluşumu için gerekli olan algısal kurulumunu dizgenin nasılını irdeleyerek bulmayı deneyeceğim.  

Böyle bir kurulum kurgusu ile nesnel büyüklüklerin biçimsel özelliklerinin koordinatif gösterimi için gerekmekte olan imkan yaralatılmış olacağından doğa bilimleri ile biçimsel (formel) bilimler arasında süren yakınlaşma sürecinde tümleşme aşamasına doğru önemli bir köprünün atılmış olacağını düşünüyorum.

Şimdi irdelemeyi hazırlayıcı bir sorgulama olması için konuya zihinlerde algısal kurulumun oluşmasına yönelik olarak daha önce ortaya konulan görüşlere kabaca göz atarak gireyim. 

Anımsanırsa; bir önceki denemede salt (mutlak) izotrop (her yönü ve yeri ayni olan; özdeşyönlü) özdeksel boşluk neliği (mahiyeti) ile uzayzamanı koordinasyon (eşgüdüm) ortamı olarak kabul etmiştik. Böylece bu ortamda tanecik ve dalga özelliklerini eş zamanlı olarak bir arada bulunduran dikotomik ıradaki bir fotonu (ışıncığı) başkaca hiçbir şeye gereksinim duymaksızın sonsuza dek hareket edecek şekilde tanımlayarak (karakterde) ele alıp incelemiştik. Bu kapsamda da diyalektiğin (eytişimin) “sınırlı olma zorunluluğu” ilkesinin gereği her olgunun sadece belirli bir dizge (sistem) sınırları içinde var olabileceğinden söz ederek bunu rölativistiğin (göreselciliğin) temel olgusu diye tanımlayıp deneysel olarak kanıtlanmış olan ışık hızı sabitliği bağlamında temel bir ilke neliğiyle (mahiyetiyle) geçerliliğini kanıtlamıştık.

Ayrıca, mikrokozmik konulara rölativistik (göreselci) mekanik temelinde yaklaşılması gerektiğini vurgulayarak özdek ve erkenin dikotomik özellikteki bir fotonda tek veya çift özlü olma şeklindeki iki farklı durumsallığı olabileceğinden de söz etmiş ve bunu daha sonra irdeleyeceğimizi belirtmiş idik.

Şimdi sıra bunun anlamının ne olduğunun üzerinde kısaca durmaya geldi.

Önce ilk aşamada manyetik ve elektrik kutuplar örneğinde bu durumu görünürleştirmek  uygun olacaktır.

Manyetik kuzey ve güney kutuplar diye tanımlanan fiziksel gerçeklik bütünsel dikotomik kip neliğiyle her zaman ve her yerde birlikle var olma (eşvaroluş, coexistence) şeklinde bir özellik sergiler.Öte yandan artı ve eksi diye tanımlanmış elektriksel kutupların birlikte var olmak gibi bir zorunluluklarının olmadığını biliyoruz. Yani manyetik kutuplar daimi olarak birlikte var olabilirken elektriksel kutuplar birbirinden ayrı olarak var olmakta ve bir araya geldiklerinde yansızlaşmakta, yani bu özelliklerini yitirmektedirler.

Bu durumun diyalektik görüngeden bakıldığında ne anlama geldiğini anlamaya çalışalım.

İlkin terimlerle anlatmak gerekirse manyetik kutupların dikotomik bir ıra (karakter) sunmakta olduğunu belirtmeliyim. Yani, her hal-ü karda iki kutup daima ve her zaman birlikte var olurlar. Oysa elektriksel kutuplar her zaman sadece ayrık olarak var olabilmektedir. Bir araya geldiklerinde ise nötrleşmekte ve zıt yüklü özelliklerini yitirmektedirler. Başka bir deyişle birbirini ortadan kaldırmaktadırlar. Eytişimsel bakışla anlatırsak parçacıklar tez-anti tez aşamasından senteze geçerek ortaklaşa olarak nötr, yüksüz denilen farklı bir karaktere (ıraya) bürünmektedir. Ama proton ve elektronun birleşmesi örneğinden gene de biliyoruz ki  yük bakımından nötr olan nötronda yükler varlıklarını saklı da olsa bir şekilde sürdürmekte ve nötronun çekirdekten bağımsızlaşmasından, yani serbest hale geldikten 15 dakika sonra meydana gelen ayrışmada yeniden belirmektedirler.

Bunun anlamı ise bütünün parçalarından farklı bir özelliğe sahip olarak varlığını diyalektik (eytişimsel) bir ıra ile belirli yer ve durumda sürdürebiliyor olmasıdır. Manyetik kutuplar ise sözünü ettiğimiz gibi sentez aşamasına geçemeyen, yani tez-anti tez aşamasında kalan bir durumla daimi olarak birlikte var olabilen zıt kutuplu ikilidirler; terminolojik deyişle dikotomiktirler.

Dikotomik ve sentetik olma, yani eytişimin bu iki hali bize çok şey öğretme potansiyeline sahiptir. Yeter ki biz doğru şekilde gözlemleyip yorumlayalım… 


Mustafa Özcan (5 Mayıs 2012)

1 yorum:

  1. İlk kez bir yazınızı birden fazla okudum.
    Okuması öncekilere göre daha az açık ve netti.

    Yazı başından sonuna doğru bir soru için üç kere farklı noktalara getirdi-götürdü beni.

    Bunu paylaşmak ve de belki de genişletmenizi rica etmek durumundayım.

    İkinci paragrafı okuyunca "dikotomik olan diyalektik de değil midir?" (zaten) diye sorma gereği duymuştum.

    Yazının devamında (kuzey / güney kutuplar) öyle olmadığı yönünde cevabımı aldım sanmıştım.

    Yazının bitimindeki son cümle ise diyalektiğin iki halinden (dikotomik ve sentetik) bahsedince, durmak ve sorma durumunda kaldım yeniden:

    "Dikotomik olma durumu diyalektik olmasını gerektirmiyor ama dikotomiklik eytişimin safhalarından biri midir?

    Dikomotikleşen birşey, yani karşıtların daimi pozisyonlarını almış tümleşik duruşu, artık diyalektişleşebilir mi?

    Olamazsa, son cümledeki dikotmik ve sentetik hallerinden bahsederken aslında ne demek istedik?

    YanıtlaSil