Koordinatlandırma ve Mikrokozmosda
Dikotomi ve Diyalektik
Bu yazı da dahil olmak
üzere son yazılarımda kozmosun dikotomik
(daimi tümleşik karşıt çift) özellikli iki temel varloluşsal görünümü olan özdek (madde) ve erkenin (enerjinin) uzayzamanda
matematiksel olarak gösterilebilmesi amacıyla yapılacak koordinatlandırma
işleminde araç görevi görecek koordinat
(eşgüdem) dizgesinin kurgusunu
oluşturmayı amaçlamaktayım.
Öte yandan ayrıca konunun
zihnen biçimselleştirmesiyle ortaya çıkacak kurgunun kuram-kılgı bütünselliğini
sağlaması amacı ile diyalektik (eytişimsel) düşünce bağlamında ele alınmasının yerinde
ve doğru bir yaklaşım olduğunu da düşünüyorum.
Amacım hakkındaki meramımı
başka bir sözceleme ile belirteyim. Bilindiği gibi, matematikte koordinatif
(eşgüdümsel) gösterimlerde somut ortam olarak dört boyutlu olan uzamsal bir süreyin (ekstansiyonel kontinum; vüsat-ü mütemadiyye) varlığı
kabul edilir. Devamında ise, burada var olan kinetik-özdeksel özellikli bir noktanın ortamdaki işlevlerinin
tanımlanmasında başvuru (referans) çerçevesi görevini üstlenecek olan biçimsel bir konumlandırma dizgesinin (sisteminin) gerekli olduğu açıktır.
İşte şimdi bu dizgenin öncelikle zihni oluşumu için gerekli olan algısal kurulumunu dizgenin nasılını irdeleyerek
bulmayı deneyeceğim.
Böyle bir kurulum kurgusu
ile nesnel büyüklüklerin biçimsel özelliklerinin
koordinatif gösterimi için gerekmekte olan imkan yaralatılmış olacağından doğa
bilimleri ile biçimsel (formel) bilimler arasında süren yakınlaşma sürecinde tümleşme
aşamasına doğru önemli bir köprünün atılmış olacağını düşünüyorum.
Şimdi irdelemeyi hazırlayıcı
bir sorgulama olması için konuya zihinlerde algısal kurulumun oluşmasına
yönelik olarak daha önce ortaya konulan görüşlere kabaca göz atarak gireyim.
Anımsanırsa; bir önceki
denemede salt (mutlak) izotrop (her
yönü ve yeri ayni olan; özdeşyönlü) özdeksel boşluk neliği (mahiyeti) ile uzayzamanı
koordinasyon (eşgüdüm) ortamı olarak kabul etmiştik. Böylece bu ortamda tanecik ve dalga özelliklerini eş zamanlı olarak bir arada bulunduran
dikotomik ıradaki bir fotonu (ışıncığı) başkaca hiçbir şeye
gereksinim duymaksızın sonsuza dek hareket edecek şekilde tanımlayarak
(karakterde) ele alıp incelemiştik. Bu kapsamda da diyalektiğin (eytişimin) “sınırlı olma zorunluluğu” ilkesinin gereği
her olgunun sadece belirli bir dizge (sistem) sınırları içinde var
olabileceğinden söz ederek bunu rölativistiğin (göreselciliğin) temel olgusu diye
tanımlayıp deneysel olarak kanıtlanmış olan ışık hızı sabitliği bağlamında temel
bir ilke neliğiyle (mahiyetiyle) geçerliliğini
kanıtlamıştık.
Ayrıca, mikrokozmik konulara rölativistik (göreselci) mekanik temelinde yaklaşılması
gerektiğini vurgulayarak özdek ve erkenin dikotomik özellikteki bir fotonda tek veya çift özlü olma şeklindeki iki farklı durumsallığı olabileceğinden
de söz etmiş ve bunu daha sonra irdeleyeceğimizi belirtmiş idik.
Şimdi sıra bunun anlamının
ne olduğunun üzerinde kısaca durmaya geldi.
Önce ilk aşamada manyetik ve elektrik kutuplar örneğinde
bu durumu görünürleştirmek uygun
olacaktır.
Manyetik kuzey ve güney kutuplar
diye tanımlanan fiziksel gerçeklik bütünsel dikotomik kip neliğiyle her zaman
ve her yerde birlikle var olma (eşvaroluş, coexistence) şeklinde bir özellik
sergiler.Öte yandan artı ve eksi diye tanımlanmış elektriksel kutupların birlikte
var olmak gibi bir zorunluluklarının olmadığını biliyoruz. Yani manyetik kutuplar
daimi olarak birlikte var olabilirken elektriksel kutuplar birbirinden ayrı
olarak var olmakta ve bir araya geldiklerinde yansızlaşmakta, yani bu
özelliklerini yitirmektedirler.
Bu durumun diyalektik
görüngeden bakıldığında ne anlama geldiğini anlamaya çalışalım.
İlkin terimlerle anlatmak
gerekirse manyetik kutupların dikotomik bir ıra (karakter) sunmakta olduğunu
belirtmeliyim. Yani, her hal-ü karda iki kutup daima ve her zaman birlikte var
olurlar. Oysa elektriksel kutuplar her zaman sadece ayrık olarak var
olabilmektedir. Bir araya geldiklerinde ise nötrleşmekte ve zıt yüklü
özelliklerini yitirmektedirler. Başka bir deyişle birbirini ortadan
kaldırmaktadırlar. Eytişimsel bakışla anlatırsak parçacıklar tez-anti tez
aşamasından senteze geçerek ortaklaşa olarak nötr, yüksüz denilen farklı bir karaktere
(ıraya) bürünmektedir. Ama proton ve elektronun birleşmesi örneğinden gene de
biliyoruz ki yük bakımından nötr
olan nötronda yükler varlıklarını saklı da olsa bir şekilde sürdürmekte ve nötronun
çekirdekten bağımsızlaşmasından, yani serbest hale geldikten 15 dakika sonra
meydana gelen ayrışmada yeniden belirmektedirler.
Bunun anlamı ise bütünün
parçalarından farklı bir özelliğe sahip olarak varlığını diyalektik (eytişimsel)
bir ıra ile belirli yer ve durumda sürdürebiliyor olmasıdır. Manyetik kutuplar
ise sözünü ettiğimiz gibi sentez aşamasına geçemeyen, yani tez-anti tez
aşamasında kalan bir durumla daimi olarak birlikte var olabilen zıt kutuplu
ikilidirler; terminolojik deyişle dikotomiktirler.
Dikotomik ve sentetik
olma, yani eytişimin bu iki hali bize çok şey öğretme potansiyeline sahiptir.
Yeter ki biz doğru şekilde gözlemleyip yorumlayalım…
Mustafa Özcan (5 Mayıs 2012)
İlk kez bir yazınızı birden fazla okudum.
YanıtlaSilOkuması öncekilere göre daha az açık ve netti.
Yazı başından sonuna doğru bir soru için üç kere farklı noktalara getirdi-götürdü beni.
Bunu paylaşmak ve de belki de genişletmenizi rica etmek durumundayım.
İkinci paragrafı okuyunca "dikotomik olan diyalektik de değil midir?" (zaten) diye sorma gereği duymuştum.
Yazının devamında (kuzey / güney kutuplar) öyle olmadığı yönünde cevabımı aldım sanmıştım.
Yazının bitimindeki son cümle ise diyalektiğin iki halinden (dikotomik ve sentetik) bahsedince, durmak ve sorma durumunda kaldım yeniden:
"Dikotomik olma durumu diyalektik olmasını gerektirmiyor ama dikotomiklik eytişimin safhalarından biri midir?
Dikomotikleşen birşey, yani karşıtların daimi pozisyonlarını almış tümleşik duruşu, artık diyalektişleşebilir mi?
Olamazsa, son cümledeki dikotmik ve sentetik hallerinden bahsederken aslında ne demek istedik?