Us, Bilim ve Yortu
Her şeye rağmen
us çağının büyük insanları hem bilimi hem Us'u (Feyerabend hariç) ve hem de İnancı (Nietzsche hariç) bir arada kendi varlıklarının sebebi olarak kabul
ettiler. Feyerabend bilimle alay
ederek akla veda dediğinde kendisinden geriye doğru baktı, Nietzsche ağladığında kendisinden ileriye doğru baktı, Hegel sistemi öyle bir kurdu ki tinin
gelişmesini, eksi değerleri hesaba katmadan artan ve yükselen bir olgu olarak gördü.
Einstein bilim ve tanrı ile ilişki
kurmadı ama herkes öyle olduğunu sandı, Oscar
Wilde yaşamı boyunca edebiyatın naif sokaklarında dolaştı, bilimi ve gerçek
dinsel inancı hiç önemsemedi. Aldous
Huxley “burası başka bir dünyanın cehennemi” derken, kendi distopik
karakterinden daha fazla bir şey demek istemiş olmalıydı.
Bugün gelinen
noktada da Us ve onun ortakları yani mantık, zeka ve sağduyu hala kolkola ve
hala gözde. Onların yeri beyin dokusu ve bu doku bugün vücudun geri kalanından
artık daha fazla kan talep edemeyecek kadar gelişmiş (hakkını kullanmış)
durumda. O zaman artık bir yere gelmiş olduğumuzu ve artık orada öylece duracağımızı
da kabul etmemiz gerekir ama alt birimlerin yatay gelişimini hesaba katarsak
daha gidecek çok yol olduğunu bilmemiz, onu kabul etmekten daha farklı olmalıdır.
Buna göre ya da
bana göre kalp ve baş hizasından geçen yatay iki düzlemin zahiri ufku ussal
destek alanının ekseni olarak varsayılmalıdır, böyle iki boyutlu bu yatay düzlemler
herhangi bir hedefe erişme misyonu taşımadıklarından sonsuzdurlar ve sonsuz
olmaları iki boyutlu yatay mantık
düzleminin saltık zeminidir. İki boyutlu olanın hem uzay/zamanda
bulunması ve hem de onun bir uzamının bulunması ve onun düşünceye böyle iki
boyutlu gelmesi usun kendi soyut alanından doğrudan yansıdığı anlamına gelir, eğer
öyle olmasaydı o yalnızca özdeksel veya görüngüsel olanı bilebilir ve yalnızca
onu düşünebilirdi. Yatay iki boyuta yüklenen soyut us edimselliğinin kalp ve baş
hizasında tasavvur edilmesinin sebebi bu bölgelerin önemli sayılmalarından
kaynaklanır.
Aklın işleyiş
mekaniği oldukça karmaşık, içgüdüler, tutkular, korkular ve duygular onun çarkının
dişlerine takılıp onu sürekliliğini aksatıyor, sağduyu ise genç güzel bir kız
edasında ve o en çok gerektiği yerde bir görünüp bir kayboluyor. Bugüne kadar yeryüzünde
doğal ecel ile ölenlerin sayısı, şiddet kullanılarak öldürülenlerin sayısından
kat ve kat fazla değil ve bunlara yaşamaya devam ettiği halde hayatı zindan
edilenlerin sayısını da eklersek Huxley’in
haklı olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. O zaman sorun nerede olmalı?
Karşılıklı
duran iki güç var ki bunlardan birisi insanlık adına değil ve bunun diyalektik
olması da adil değil çünkü onların çıkış noktalarının özdeşliği aynı zamanda başlangıcın
da özü olduğundan farklılığı koyan etkinin ayrımı kendi içinden kendini kemiren
ussal bir olgu gibi. İyiliğin ve kötülüğün aynı ussal noktadan çatallaşması
onun işlevsel niteliği değil ama ona ait öz nitelik olmalı ki tetiklenmesi için
sadece basit bir dürtü yeterli olabilsin. Bu dürtü bilimsel değil ruhsal ya da
dinsel olmalı ve onu kutlama adına yortular (yortuyu tüm dinsel ritüeller için
kullanmak uygun olabilir) düzenlenmeli.
Erdoğan MERDEMERT (28 Ekim 2012)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder