Fikri Hür, Vicdanı Hür ve İrfanı Hür Nesil Olmak
Bugün 10 Kasım 2017.
Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının 79. Yıldönümü nedeni ile alıntıladığım Cumhuriyet kuşaklarının “Fikri Hür, Vicdanı Hür ve İrfanı Hür” olmasını dileği için söylediği bu veciz sözün verdiği derin anlamını irdeleyen kısa bir deneme mahiyetindeki bu yazı ile O’nu yâd etmek istiyorum.
Değerli dostlar hür, yani özgür sözcüğünün ne anlama geldiğini herhalde aramızdaki her yetişkin bilmektedir. Gene fikir, yani düşün denen zihni süreçler sonucunda elde ettiğimiz duygu dışı soyut ifade çıktısının ne anlam içerdiği de her yetişkinin malûmudur.
Ama her yetişkinin erginliğe ulaşamadığının bilindiği bizim dünyamızda vicdan (törel toplumsal ortak bilinç) ve irfan (gerçeğe ulaştıran bireysel derin sezgi) sözcüklerinin gösterip de iletmekte olduğu anlamı derinlerde içselleştirerek anlayabilmiş olduğumuzu kabul etmemiz gerçekten olanaklı değildir.
Çünkü her iki sözcüğün de gösterdiği kavramsal “öz içlem”, bireyde ödemonik (haz dışı ve özgeci (diğerkâm)) duygulanımlardan kaynak alıp toplumda derin sosyal bir boyut kazanmış olmasını zorunlu bir olgu olarak gerektirmektedir. Yani, böyle bir olgusal varlığı toplumsal olarak içselleştirmiş olmamız gerekmektedir ki bunun var olduğunu söyleyememiz mümkün değildir.
Öte yandan, vicdanın toplumda kazandığı “pratik-adil-ortak-sosyal” boyut (yani kurallılık) uygulamada kendini hukuk olarak kurumlaştırırken, irfan da, önceleri maarif diyerek bu sözcüğün anlamını içeriklendirdiğimiz toplumsal-kurumsal eğitimin öz anlamını verir.
Yani bu durumda, gerçeğe ulaştıran yüksek sezgiye iye insan toplumuna ulaşma hedefi ile sosyal derin boyut olarak eğitsel bir kurumsallığın kurulmuş oluşması ereği ortaya koyulmuş olur ki böylece de “erginleşmiş toplum” olma yolu da açılmış olur.
Atatürk’ün ölümünden bu yana her iki sözcüğün de ifade etmekte olduğu anlam içeriğinden ve kamusal alandaki boyutlanmasından, diğer bir deyişle sekülerleşmeden giderek uzaklaşmış ve uzaklaşmakta olduğumuzu maalesef üzülerek görmekteyim. Diğer bir deyişle toplumumuz, yetişkinleşmeye (ortalama yaşa doğru yaş almaya ilerleyiş) yol alırken, maalesef erginleşme (derin gerçeklik sezgisine iye olma) konusunda zayıf bir karne getirmeye devam etmektedir.
Bu açmazı kırmak için her öz bilinçli yetişkin bireyimizin “ergin” olma yolundaki toplumsal çabaları sonuna dek destekleyecek olan derin yurttaşlık ödevini yerine getirmek üzere kendini kendini eğiterek bu yolda donanımlandırması gerekmektedir.
Mustafa Özcan (10 Kasım 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder