Bütünsel Bilim Açısından “Bilinç” İçin Bir Deneme - Bölüm 2
Bilinç konusu felsefe tarihinde en fazla Edmund Husserl
tarafından ele alınmaya çalışılmış, onu fenomen kategorisinde inceleyen Husserl
yaşamı boyunca kendisini bir düğümler yumağını çözmeye adayarak ve bu konuda
onun hakkında binlerce sayfa yazarak konuyu felsefe alanında daha da zor
anlaşılır hale getirmiştir. Husserl'in amacı; fenomen sınıfına aldığı diğer
kavramlar gibi bilinci de askıya alarak (epokhe), bu yolla enine boyuna
inceleyip, işte bu da bir fenomendir (görüngüdür, görünüşe çıkmış olandır) yani
görünüşünden başka herhangi bir yerinde, herhangi bir gizemi bulunmamaktadır,
her açıdan ve her yönden bilinmesi ve anlaşılması mümkündür demek idi. Husserl
ve daha sonraki dönem felsefeciler bilinç konusunu Dennet'e kadar gizemini çok
da fazla çözemeden taşıdılar, Dennet, felsefi yaklaşımı Nöron bilimi ile
desteklemekten ziyade onu kendi uslübunda TED konuşmalarına yalnızca dramatize
anlatımlarının esin kaynağı olarak kullanmayı tercih etti ve o şekilde halen
devam etmektedir.
Eric Kandel ve Daniel Dennet gibi bilimcilerin bilinç
konusundaki tercihleri tamamen nöron fizyolojisine ve bu bilimin teknik
açımlamalarına dayanmaktadır ancak nöronlarda hafıza fizyolojisi konusunda
nobel ödülü almış olmasına karşın Kandel, uzun süreli hafızanın insan
beynindeki sabit veya süreli yerlerinin ilerideki bilimsel çalışmalarda bile
tespit edilebileceğinin garantisini verememektedir.
Bilincin varlığının hafıza
ile çok yakından ilgisi vardır, bizler hafızamız olmadan bilinçli varlıklar
olamayız. Şu anda başlayan, yani geriye doğru “anı” içermeyen bir bilinçlilik
durumu, hem insan varlığı açısından, hem de her tür bilim araştırması ve konusu
açısından, mümkün değildir.
Hafıza ve “bilme” aynı yönde/çizgide ilerleyen
bilinç koşulları olmasa da onlar bu konuda en etkin tamamlayıcılık görevini
üstlenmişlerdir. Bilme'nin bil kökünden bilince temel olduğu etimolojik yapısı,
sözel olarak bilinci tarif eder ama bil kökü bir emir kipi olarak alındığında
bilinci anlama konusunda daha etkindir, daha verimlidir.
Bilmeden bilinçli
olunamayacağı gibi hatırlamadan da bilinçli olunamaz, lakin bilinç konusu
sadece iki argumanlı ya da iki kavramlı değildir, o bütünsel, holistik ve bir o
kadar da sistematiktir. Aztek geleneğinde bir sunakta kurban edilen yetişkin
bir kızın aynı zamanda çok saçma bir inanca da kurban edildiğini tartışmak
gereksizdir ama acaba bu sapkın bilinçler dönemsel olarak mı normal kabul
edildiler yoksa bilinç olgusunun dönemsel olmadığını söylemek doğrumudur? Bugünlerde
Aztekler zamanında olduğu gibi olmasa da en azından kitle imha silahları
üretmek ve hatta onları üçüncü dünya ülkelerine satmak ne ölçüde normal bilinç
işidir? Bilinç konusu tamamen fizyolojik ya da tamamen DNA temelli olsaydı
bugün bu tip normal olmayan bilinç durumları belki de sağaltılabilirdi, ama
gerçekten hiç umut yok.
Erdoğan Merdemert (29 Nisan 2017)
Devam edecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder