Osmanlı Tarihi ve Tarihin Paradigmik İlkeleri -xxvıı-
Bu ve bir sonraki denemede daha öncekilerden biraz farklı olarak tarihin paradigmalarını tabandan yukarıya gitmek şeklinde bir arayış olarak beşeri kaynakların özelliklerinde bulmaya çalışacağım. Dizinin öncekilerinde olduğu gibi şimdi de, ipuçları bulmak için konuyu Osmanlı ile Batı Avrupa’nın yeni bir karşılaştırması mahiyeti ile ilgili toplumların sosyo-kültürel özgünlükleri bağlamında Anadolu ve Batı insanının sosyal davranış tipolojilerindeki farklılıklarını kategorik düzlemde incelemeyi deneyeceğim. Ayrıca konuyu diyakronik olarak irdeleyerek böylece bütünsel (holistik) yaklaşım sağlamış olmakla da daha bilimsel olmayı umut ediyorum.
Farklı insan gruplarının davranışları, zaman/mekannın diyakronik parametresi bağlamında, diğer bir deyişle, tarih ve coğrafyayı temsilen zaman/mekan ikicil değişkeni bağlamında kronolojik akış ile karşılaştırmalı olarak incelenmesi yeni bir tarz olarak ortaya çıkmış bir tarihyazım yaklaşımıdır. Tarihyazımı, yöntemin sanatsala mı, yoksa bilimsele mi daha yakın olduğuna göre akademik camiada historiografi veya historioloji (metahistorigrafi) olarak adlandırılır (1).
***
Bu gibi sosyal tarih araştırmalarında en verimli tarihi belge kaynağı olarak halen özgün bir yazın türü haline gelmiş olan gezgin (seyyah) anısı izlenimleri kabul görmektedir. Tarihte gezginler olarak tanınan kişilerin geçmiş zamanlarda yapmış olduğu dış ülke gezileri esnasındaki gözlemlerinden oluşan bu tür anılar seyahat edebiyatı olarak adlandırılmaktadır. Böylece oluşmuş gezi yazınının sonuçta pek çok tarihsel-sosyal incelemeye konu olmuş olması da bunların ne denli verimli kaynak belgeler olduğunu kanıtlamaktadır.
Yazıya dökülmüş olsun veya olmasın bu gezilerin amaçları ağırlıklı olarak, İlkçağ’da Thales ve öğrencisi Pisagor için bilimsel bilgi, Ortaçağ’da Marko Polo için ülkesel ve teknik bilgi iken, Yeniçağ ile birlikte doğal kaynak sömürüsüne yönelmiş Batı Avrupalı fatihler içinse kolonizasyondur. Ve böylece bu hedef ile artık geziler edebiyat olmaktan çıkıp coğrafi keşiflere dönüşmüştür.
Sonuç olarak, tarihin derinliklerinden beri süre gelen inceleme gezisi olgusunun, yerküresel bütünleşme sürecinin, yani bugünkü ekonomi ve iletişime yönelmiş olan halinin tanımı ile küreselleşme diye adlandırılmaktadır. Bu şekli ile de gezi olgusunun, küreselleşmenin kökenindeki çığır açan, öteki bir deyişle de, seminal etmen olan husus olduğunu belirmekte yarar vardır.
***
Burada, bu doğrultudaki gezi yazınında incelenmek istenen insan davranışları olduğundan, anlatı metninden beklenen şey, ev sahibi ülke insanının konuk gezgin insan ile karşı karşıya geldiğinde iki farklı anlayışı açığa vuran diyalektik çelişkili insani davranışlara dair gözlemlere sahip olmasıdır.
Ancak bu nitelikteki bir örnek-olay (vak’a) incelemesi durumunda olması gereken şey belge kaynağındaki gezgin anlatısının, yeterince eski bir geçmiş zamana ait ve temasının da ziyaret edilen ülkedeki insan topluluğunun davranış özelliklerini temsile sahip olmasıdır. Bir saptama olarak ifade etmek gerekirse, burada sosyal davranışlara zemin oluşturan anlayışların karşılaştırılması söz konusu olduğundan ilgili yazının zamanda en az yüz yılı bulan bir geçmişe sahip olması kabulü uygun bir ölçüt olacaktır.
***
Şimdi burada, konunun incelenme bakımından yeterliliği içinse insan davranışları boyutunda diğer önemli bir yanı olan özgünlük hususunun da mercek altına almadan karşılaştırma yapmaya geçmemek gerekir diye düşünüyorum.
İnsan davranışları konusunun bilimsel ıra kazanması sürecinde bir yüz yıla varan geçmişine bakıldığında bilimler içinde ilk aşamada sosyal psikolojinin müfredatı olarak yer aldığı görülür. Sonraları kişilik psikoloji adı altında ayrı bir disiplin haline gelip ve ardından da sosyal kimlik boyutu konusunun ele alınması ile insan davranışları dalı olması, şimdilerdeyse en genel yanıyla etolojinin üst kimliği altında çoklu bir disiplin olarak görülmesi konunun değişim ve gelişim hızını göstermektedir. Bu durumun nedeni olarak ise, primat davranışı araştırmalarının insan davranışlarının açıklanmasına “Makyavelyan Anlık” gibi konular ile sağladığı bulgular ile yaptığı olağan üstü katkılar gösterilebilir (2).
Mustafa Özcan (2 Ocak 2017)
______________________
Not: Devam edecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder