Duygular - Değer Yargıları
Dışarıdan verilen adrenalinin yarattığı fizyolojik uyarılma hissinin ortaya çıkardığı duygunun korku veya kızgınlık olması çevrenin nasıl değerlendirildiğine bağlıdır. Değer yargıları, kinestetik veya estetik kararlarla oluşan duyguları da belirler.
Yakın/uzak, etkin/edilgen, sorumlu/sorumsuz ve iyi/kötü gibi yargıların teker teker etkisinden çok, bir matriks üzerinde çok boyutlu ve karmaşık etkilerle belirlenen duygular vardır. Örneğin, kızılana bir mesafe koyan ve edilgen olmayan kızgınlık duygusunda da, utanma, suç, mahçup olma ve pişmanlık duygularında da ortak olan değer yargısı, sorumluluk kararıdır.
Değer yargılarının aynı olduğu farklı yerlerde, ne duygular ne de sergilenişleri aynıdır. Bütün insanlarda varlığı nedeniyle temel sayılan korku ve kızgınlık duyguları farklı toplumlarda farklı olmakla kalmaz, farklı sergilenir. Kaldı ki, her duyguya, her yerde rastlanmaz.
Duyguların ön koşulu olan değer yargıları, ortaya çıkan duyguyu da şekillendirir. Bundan daha önemli ve belirleyici olan ise, nasıl bir duygusal durum içinde bulunulduğunun bilgisidir. Duyguların yaptığı değerlendirme ve duygular üzerine yapılan değerlendirme, olumlu/olumsuz, sağlıklı/sağlıksız ve yararlı/yararsız gibi kıstaslarla yapılır. Fakat, bunlar da diyalektik bir yapıda oluşur. Olumlu bir duygu olan aşk, kıskançlık ve kızgınlık gibi olumsuzluklar barındırır. Yararsız görülen öfke, haksızlıklarla mücadelede yararlı olabilir.
Sonuçta, duyguların değerlendirilmesi, etik, geçerli kurallar, iyi yaşam, mantık, yararlılık ve bunların hepsinin kararına bağımlı olur. Yetiştirilme ortamına ve şekline göre, gurur, istenen veya istenmeyen bir duygu olarak algılanır ve ona göre sergilenir. Dolayısıyla, olumlu/olumsuz gibi basit bir değerlendirmeden daha derin ve karmaşık bir süreç vardır.
Duygular - Us
Madem bu kadar akıllısın, neden zengin değilsin sorusuna benzer bir şekilde düşünülen, eğer duygular ussal ise, neden bu kadar aptalca sonuçlarla karşılaşıyoruz sorusu, duyguların aşırıya kaçarak insanın kendine zarar verdiği durumlara işaret eder.
Duyguların mantıktan yoksun olduğu örnekler, mantık ile ilgisiz olanlar (baş ağrısı vb. fizyolojik durumlar) dışarıda bırakılarak irdelenmelidir. Doğru mantık kullanılmasına karşın (öfkelenilecek bir olgunun varlığı) algının hatalı olmasının (yanlış kişiye öfke) yarattığı durumun, dayanaksız olmaktan çok mantıksız olarak algılandığı durumlar da ayıklanmalıdır.
Aşkın akılsız olduğu durumlar, yaşam kalitesinin düştüğü örneklerdir. Bebeklere veya trafiğe öfkelenmek mantıksızdır. Diğer yandan, Aristo’ya göre, haklı bir davada öfkelenmemek insanı aziz yapmaz ama, mantıksız yapar. Sonuçta, aklın buradaki rolü, hayatın kalitesine yaptığı etki ile ölçülür. Hayata olumlu bakan insanların daha mutlu olmalarına karşılık, tersi ruh halindekilerin dünyayı daha karamsar fakat daha gerçekçi kavradıkları görülmüştür.
Tamamen mantık dışı duyguya örnek olarak düşünülen haset, yedi ölümcül günah içinde sayılır. İnsan evrimi içinde günümüze kadar yaşayabildiğine göre neslin devamında bir yararı olduğu düşünülebilse bile, daha iyi bir yaşama katkısı olduğu düşünülmez.
Timur Otaran (29 Ocak 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder