Değerlerin Yayılması
Heidegger’e göre, Insanın yaşamını şekillendiren şeyler, dertlenerek ilgilendikleri ve gerçekten umursadıklarıdır. Hayatın anlamını, kendinden daha büyük bir amaç bulup, kendini ona adamakta bulanların farklı duygularını bir arada tutan şey, dünyanın belirli bir şekilde kabul edilmesini sağlayan değer yargılarıdır.
R.Dawkins’in, bir kültür veya davranış sistemine ait bir öğenin (Yazılı metin parçası, video, görüntü, vd.) taklit ve tekrar üretim yolu ile, özellikle internet üzerinden, değişerek hızlı yayılması için önerdiği kavram mem (İng. – meme) biyolojik dünyadaki virüslerin özelliklerini gösterir. Virüste, bir nükleik asit dizisi nasıl bir yönelim kazanmış ise, benzer bir tavrı olan bilgi paketi (mem), kendini kopyalayarak yayılır. Bu mikrobik tekrarda belirleyici olan, yararlı/zararlı/yaratıcı/ yenilikçi, vs. nitelikler değil, yayılma içgüdüsüdür.
Özgürlük, adalet, barış, gerçeklik, komunizm, islam gibi fikirlerin yayılmasının, canlıların evrimindeki neslin çoğalması kadar güçlü olmasının nedeni, yayılma arzusu kadar (değerlerin gücü), ortamın (medya/internet) elverişliliğidir.
Batı’nın, güzellik, dans ve evlilik yarışmaları, moda defileleri, sanal şiddet ve pornografi gibi kendi kültürünün değersiz öğelerine karşı kazandığı bağışıklık ve özgürlük ortamı, onlarla bir arada yaşamasını mümkün kılmıştır. Diğer taraftan, medya/internet üzerinden değişerek ve özellikle beynin duygusal merkezlerini harekete geçirerek yayılan bu kültürel öğelerin (mem) diğer kültürler üzerine etkisi, J.Diamond’un, silah, mikrop ve çelik üçlüsü içinde en yıkıcı olarak gördüğü mikrobun etkisi ile özdeştir.
Bu gibi etkilerin diğer toplumlar üzerindeki etkileri ile ortaya çıkan toplumsal bağların çözülmesi ve ahlaki çöküş korkusu belirgin hale geldiğinde, kökten dinciliğin bu duruma karşı önerdiği çözüm, Batı’nın zehirli fikirlerini yasaklamak ve savaşmak olmuştur. Halbuki, mikroplardan olmadığı gibi, zehirli fikirlerden de sonsuza kadar tamamen kurtulmak diye bir seçenek yoktur. Zehirli memler için bizim bir çözümümüz var mı?
Timur Otaran (16 Aralık 2016)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder