Nuriye Ulviye Hanım ve Türk Kadın Hareketi
8 Mart Dünya Kadınlar Günü olarak
kutlanmakta olan bir tarihtir. Türkiye’de
son zamanlarda kadına yönelik olarak ortaya çıkan olaylara bakınca kadınlarla ile
ilgili, onların durumunu irdeleyen veya sadece bir kadın hakkında yazı yazmak
artık her eli kalem tutan için bir görev oldu sanırım. Hal böyle olunca 8 Mart tarihi bende böyle bir yazı
hazırlamaya yönelik bir uyarıcı haline büründü.
Bu nedenle Dünya Kadınlar Günü’nü fırsat bilerek günün anlam ve önemine uygun
bir konu olması açısından Türk Kadın
Hareketinin öncülerinden olup da bir türlü hak ettiği ilgiyi ve
tanınmışlığı bulamamış tarihsel bir kişilik olan Nuriye Ulviye Hanım’ı tanıtmanın
yerinde bir seçim olacağını düşünerek konuyu ele alıyorum.
Kendisi Türk
Kadın Hareketi’nin başlatıcısı bir avuç
kadından biri olarak literatüre geçmiş bir kişiliktir. Ancak buna rağmen tarihi
bir kişi mahiyeti ile yeterince yaygın olarak bilinmemesinin nedeni onun
önemsizliğinden ileri gelmemektedir. Buradaki bilinmezlik durumunun kökeninde Türk insanının gelenek olmuş alışkanlığının
etkisi vardır. Çünkü kadın söz konusu olduğunda elitten olmaları nedeniyle Saray ve din kökenli kadınlardan dahi sadece bazılarına kültürel olarak ilgi
göstermekteyiz. Yani bu durum, toplumsal-kültürel faaliyetlerde öncü ve önder kadınlarca
yapılanlara tamamen ilgisiz kalan bir yapımızdan kaynaklanıyor olsa gerekir.
Aradan geçen beş yılın ardından 1913 Nisan ayına gelindiğindeyse önemli bir olay olarak hareketin içine yeni girmiş olan 20 yaşındaki Nuriye Ulviye, savaşlar nedeni ile kesintili de olsa yayımlanması 1921 yılına dek sürecek olan “Kadınlar Dünyası” adlı dergiyi imtiyaz sahibi sıfatı ile çıkarmaya başladı. Bu olay yazar ve yayıncı kadrosunun tümü kadınlardan oluştuğu ve içinde doğrudan kadın odaklı yazılar bulunduğu için ilk feminist süreli yayın olarak nitelenen bu dergiyi çıkarmakla Nuriye Ulviye Hanımı Türk Kadın Hareketi’nde istisnai bir yere yükseltti.
Derginin hemen ardından da Nuriye Ulviye Hanım, 1913 Haziran ayında Müdafaa-i Hukuk Nisvan (Kadın Haklarının Savunulması) adlı Cemiyeti kurarak Osmanlı’da sivil kadın girişimi alanında üçüncü olan bu dernekle harekete kurumsallaşma yönünde önemli bir boyut kazandırdı.
Bu iki başarı Nuriye Ulviye Hanım’ı radikal kadın hareketinin önde gelen siması haline getirdiğini belirtmek herhalde yanlış olmaz. Şimdiyse, Nuriye Ulviye Hanım’ın yaşam geçmişinden kısaca söz ederek yazıyı bitirmek istiyorum.
Nuriye Ulviye Hanım’ın ailesi 19. Yüzyıl ikinci yarısında Çarlık Rusyası’ndan zorla göç ettirilen Çerkeslerden olup Trabzon üzerinden gelip iskân yeri olarak gösterilen Balıkesir Gönen Hacıvelioba Köyü’ne (şimdilerde idari olarak mahalledir) yerleşmiştir. 1893 yılında bu köyde doğan Nuriye Ulviye (*) daha sonra Çerkes geleneğince Saray’a verilerek yaşam kariyerine sokulmuştur. Gene Saray geleneğinden olaraktan gerçekleşen çocuk yaşta kendinden yaşça çok büyük biri ile olan evliliği ile erkenden yetişkin yaşamına katılmıştır. Yaşadığı bu vuruğun (travmanın) O’nda yarattığı bu erken dönüşümle ortaya çıkan olgunluk daha 20 yaşındayken Kadın Hareketinin öncüleri arasına girebilme cesaretini sağlamış olmalıdır.
1962 yılında yaşama gözlerini yuman Nuriye Ulviye Hanım’ın mezarı doğup büyüdüğü Anadolu coğrafyasının öteki köşesi Hatay’ın Kırıkhan ilçesindedir.
Mustafa Özcan (12 Mart 2015)
_________________
(*) Hikmet Küçükköse’nin aracılığıyla temin edilen bilgilerin kaynağı Nuriye Ulviye’nin ikinci kuşaktan yeğeni
olan Hasan T. Özgenkan’dır. Babasının adı Mahmut
Yediş, annesinin adı ise Safiyedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder