Osmanlı
Tarihi ve Tarihin Paradigmik İlkeleri
-V- (*)
Dizideki
öncekinin devamı olan bu denemede, tarih
paradigmaların yapılanışının nasıl
bir hiyerarşi içinde olabileceği ve
son zamanlarda tarih anlayışındaki değişmelerin ne yönde olduğu konusuna kısa da
olsa değinmek niyetindeyim.
Tahmin
edileceği üzere belli bir disiplin için en geçerli olan paradigmalar tarihsel zaman içinde önemlerini yitirdiğinden böylece
bunların geçerli öncelik konumlarında da bir azalma, bir düşme olmasını
beklemek doğru olacaktır. Bu durumsa,diyalektik
veya diyakronik özelliği olan bu
tip süreçlerde bir paradigmalar
hiyerarşisinin oluşmasına neden olur ki giderekten zamanla sonuçta da genişleyen konik spiral tipli bir gelişme
eğrisine dayalı evrimleşme süreci oluşur.
Böylece, tarih felsefesi için seminal figür olan Giambattista Vico’un öncesinden itibaren gelerek devam eden böyle
bir süreçteki evrimsel gelişmeleri Derrida’nın
yapısökümsel görüngesi’nden hareketle
incelemek oldukça yararlı çıkarımların ortaya çıkmasına yol açar. Bu bakımdan, zaman
içinde evrimsel spiralin etkinlik düzeylerinin her bir katında şu ikisel paradigmik çiftlerin sıralandığı
üç katlı bir başatlık konumlar hiyerarşisi şeklindeki bir akışın yaşanmış
olabileceğini söyleyebiliriz:
1) Dogmatik-
Pozitivistik (18.
Ve 19. Yy’lar)
2) Kritik-Kurgusal
(19. ve 20.
Yy’lar)
3) Hermönetik-Pragmatik
(20ve 21.
Yy’lar)
Ayrıca
gene, üçüncü paradigmik ilke çiftinin egemenliğini ilan ettiği spiral gelişme sürecinin bu en son
döneminde karşımıza çıkan olgunun, önceki tarihte lider figürlerin biyografilerinin basit toplamı olan mikro tarih anlayışı yerine küresellik ve holizm, yani sinerji oluşturan makro tarih anlayışına bırakma eğilimi olduğunu
da söyleyebiliriz.
Bunlara
ilaveten, sürecin akışı içindeki hiyerarşik
düzeylerde metafiziksel anlamda somut
(ontolojik) ve soyut (epistemik)
denebilecek bir “dalgalanma”
dögüsünün varlığını da ayrıca saptamak
olanaklıdır. Şimdilerde somut, yani,
bulunulan ulusal entelektüel kültürel
ortama göre ampirik veya pragmatik veya otantik evrede olduğumuzu vurgulamata yarar vardır.
Öte
yandan, paradigmaların bu tarihi
seyrinin belirli dönemlerde ortaya çıkmış olan tarih anlayışına yönelik bireysel entelektüelliklerin düşünsel
temeldeki inançlarına ve kabul görmüş olgusal bağlama dayanmakta olduğunu
düşünürsek günümüz entelektüel pragmatizminin sanat olarak algılanan tarih
anlayışından bilim olarak kabul
edilen bir tarih anlayışına doğru geçiş içinde olduğunu belirtmek
yerinde olacaktır.
Nitekim
son bir-iki on yıldır Rusya-ABD kökenli bilimcilerin ortaklığı ile
ortaya konulan matematiksel temele
dayalı bir tarih bakışı görüngesinden artık söz edilir
olmuştur. Öncülüğünü Peter Turchin’in yaptığı Kliyodinamik (Cliodynamics) adı ile
sosyal bilimler literatürüne giren tarihi bilimsel-teorik
yönden anlayan bu akım giderekten hızla yeni taraftarlar kazanmaktadır.
Herhalde Kliyodinamik akımını küresel entelektüel kesimin tarihe
bakışında kısa bir süre sonra önemli değişiklikler ortaya çıkaracak bir olgu
olarak görmek yanlış bir bakış olmayacaktır sanırım.
Tarihi
diyalektik-evrimsel bir akış olarak
ele alıp matematiksel–istatistiksel
bir modele oturtan bu görüş tarihin
karakterini özgür sanattan bilime dönüştüren sürecin başlangıcını
ifade etmektedir.
Öte
yandan, yukarıda pek çok yönü ile ortaya konulan tarihi bir kesit yerine bir
süreç olarak görüp evirilmesinin irdelenmesi teorik bakış yerine bir de pratik
yönden ele alınarak yapılmak istendiğindeyse, bu konuda bireysel olan yerine artık sosyal evrimci yaklaşımın
benimsenmesi gerektiği doğrultusundaki kanımı daha baştan belirtmek isterim.
Mustafa Özcan (26 Şubat 2015)
__________________________
(*) Devamı gelecek yazıdadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder