Mantık, Epistemoloji ve Siyah Kuğu -II- (*)
Konuya epistemolojilerin çeşitliği açısından bakarsak bu alanın çok
verimli olduğu hemen görülür. Bunun nedeni ise zaten epistemoloji
incelemelerinin olanaklı olduğu ölçüde bilgi edinme sınırlarımızın nereye
erişebildiği konusuna açıklık getirmektir. Bu görüngeden bakıldığında neredeyse
bilimin ana alanlar olarak doğa, toplum ve mantık alanları başta olmak üzere
sanat ve hümanitelerde farklı bilgi edinim biçimlerinden söz etmek olanaklıdır.
Öte yandan elde edilen bilginin doğrulanmasının şekilleri de epistemolojinin
en tartışmalı ve sıcak alanını oluşturduğu dikkate alındığında işin boyutunun
nerelere varacağı kolayca tahmin edilebilir.
Bu denli hızla çeşitlenebilmesinin bir sonucu olarak da konu Yeniçağ
felsefesinin bir disiplinine dönüşmeden önce Eskiçağ’ın metafiğinde de,
Ortaçağ’ın teolojisinde de temel bilim kimliği ile düşünürlerin gündeminin en
başında daimi olarak yer tutmuştur. Ama bugünkü anlamdaki bilgi kuramının
kurucusu John Locke’tur. En tanınmış yapıtı olan “İnsan Anlayışı Üzerine bir
Deneme”yi çağdaş epistemolojinin ilk kitabı olarak görmek olanaklıdır.
Nasıl ki 2700 yıl önce Anadolu İyon düşünürleri bilgiyi mitolojik
kaynaklar yerine ilk kez laik bir anlayış ile arke kavramı bağlamında fizik
doğada aramaya başlamışlarsa Locke da doğaüstüne başvurmadan bilgiye nasıl
erişileceği anlamak istedi. Bunun için insan denen varlığın bilgi kazanan
yapısı olan anlayış yeteneği üzerine düşünmeye başlayarak bu tanınmış yapıtını 1690
yılında ortaya çıkardı.
Locke’un mantık ile epitemoloji arasında bilginin ele alınışındaki temel
farklılığı dilsel formu yerine içeriksel olan yönüne odaklaması oluşturmatadır.
Bu kapsamda Locke bilginin köken, doğruluk ve sınırları üzerinde araştırmaya
koyularak bugün de kullanılmakta olan bilgi kuramının çerçevesini belirlemiştir.
Ancak Locke’un başlattığı görgül (ampirist) bilgi kuramında zihnin eksik
bir yaklaşımla “tabula rasa” (boş levha) olarak kabul edildiğini de anımsamakta
yarar vardır. Oysa bugün dıştan gelen duyusal bilginin zihin içinde entegratif
tarzda işlenmeksizin kazanılamadığı artık apaçık deneysel bir gerçeklik olarak
kanıtlanmıştır.
Düşüceyi temsil eden özne ile varlığı temsil eden nesne arasındaki
ilişki sürecine beliren, ortaya çıkan şey bağlamından olarak bilginin
kazanımına yaklaşım için tanımlanmış epistemik kuramların kapsayıcı başlıklarının
adları şunlardır:
1.
Agnostizm
2.
Realizm
3.
Nominalizm
4.
İdealizm (Ampirizm, Rasyonalizm)
5.
Yeni pozitivizm
6.
Pragmatizm
7.
Yansıtıcı kuramlar
Bunların kendi içlerindeki çeşitlenmelerde dikkate alındığında onlarca,
hatta daha fazla sayıda olan kuramdan söz etmek olanaklıdır. Ancak bu
görüngeden bakıldığında bilgi kuramları yerine bilgi sorunlarından söz ediyor
olmak daha yerinde bir anlatım olur sanırım.
Mustafa Özcan (20 Nisan 2014)
____________________
(*) Bir üçleme olan makalenin ilk bölümü daha önce yayımlanmıştı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder