Milenyum Problemleri ve Yeni Bir Matematiğin Gerekliliği
Clay Matematik Enstitüsü (*), 2000’nin başında Milenyum (Binyıl) Problemleri diye adlandırdığı matematiğin farklı dallarında hala çözülmemiş, zor yedi sorunu belirleyerek her birini çözene birer milyon dolar ödül vereceğini ilan etti. Böylece, bir bakıma, 21. Yüzyılda yapılacak çözülememiş problemler konusundaki matematiksel çalışmalar için bir asır boyunca sürecek olan yedi doruk hedefin ne olduğunu belirlemiş oldu.
Clay Enstitüsü'nün tespit ettiği problemler listesinin içeriği şöyledir:
1.
Birch-Swinnerton-Dyer Konjektürü
2.
Hodge Konjektürü
3.
Navier-Stokes Denklemi Problemi
4.
P=NP Denklemi Problemi
5.
Riemann Hipotezi
6.
Yang-Mills Kuramı Denklemi Problemi
7.
Poincaré Konjektürü
Ayrıca eğer Riemann
Hipotezi, P=NP Denklemi, Hodge Konjektürü
(kestirimi, tahmini varsayımı), Yang-Mills Kuramı, Poincare Konjektürü, Navier
Stokes Denklemi, Birch ve Swinnerton-Dyer Konjektürü problemlerden birinin çözümü
bulunduğunda Clay Matematik Enstitüsü'ne göndermeden önce ilkin muhakkak uluslar
arası kabul gören hakemli bir dergide yayımlatılması gerekmektedir (**).
Ödüllü Yedi Milenyum Problemi listesinde yüzyıl sonra dahi yer işgal ediyor olması bu sorunun ne denli çetrefil olduğu ve çözüm için derinlikli ve farklı bir algoritma gerektirdiğini göstermesi bakımından çok önemlidir diye düşünüyorum.
Bu matematiksel sorunun diğerleri gibi binyılı başlatan bu yüzyıl içinde çözümü bulunacak bir sorun değil de çözümü belki de tam binyıl tutacak bir sorun olarak kayda geçmesi gerektiği yönünde tarihe not düşülmesinin yerinde olacağına inanıyorum.
Çünkü yedi problemden biri olan Henri Pointcaré Konjektürü daha 2006
yılında resmi olarak teorem statüsüne yükseldi. Yani problem çözüldü. Çözüme
ulaşan kişi ise Rusya’daki Sen Petersburg Steklov Enstitüsü matematikçilerinden Grigori Perelman oldu. 2002 yılında yayımladığı kanıtın doğruluğu Dünya Matematikçiler Birliği'nce 2006
yılında yapılan kongrede resmen kabul edildi.
Diğer bir problem olan Navier-Stokes Denklemleri'nin de
çözüldüğü gene 2006 yılında duyurulsa da çözüm yeterince tatminkar görülmüş olmasa
gerekir ki konu ile ilgili değerlendirmelerin tamamlandığına dair henüz bir
bilgiye ben şahsen ulaşmış değilim.
Öte yandan deneyler ve bilgisayar destekli simülasyonları Yang-Mills Denklemleri’nin kuantum sürümlerinin çözümleri "kütlesel bir
boşluk"un var olduğunu düşündürmektedir. Ama bu özelliğin hiçbir kanıtı
bilinmektedir.
Doğaldır ki gerçek matematik
sevdalıları parasal ödül için değil matematik yapmayı sevdikleri için bu tür
uğraşlara girmekten kaçınmamaktadır. Bu da matematik sevdalıları sırf başarılı
olmak için zor ve karmaşık bu sorunları çözmeye yönelik böyle olağan üstü çabalar
göstermesi gerçekten de takdire şayan bir husustur.
Bu sorunların, uzun yıllar boyu çözülmeye
ısrarla direnen cinsten olmaları bunların aynı zamanda matematiğin standartlarını
değiştirecek nitelikte çözüm gerektirir olmalarından ileri gelmektedir. Diğer
bir deyişle de burada şimdikinden ayrı bir mantıksallığa oturtulmuş algoritmalar,
yani yeni bir tür mantıksallığı ortaya koyacak yeni kavrayış biçimlerinin
benimsenmesi gerektiği sonucu dahi çıkarılabilir.
Nitekim iteratif çözümlerde ve
benzetimlerde kullanılan bilgisayarlı tekniklerin olağan üstü gücünün desteğinde
dahi tatmin edici sonuçlara ulaşılamaması burada matematiğin standart yapısı
dışında bir yaklaşım gerektirdiği anlamına gelmektedir. Başka bir deyişle, mevcut
matematik kavrayışı, anlayışı ve yaklaşımı bu sorunların çözümü için yeterli kapasite
ve olanak sunamamaktadır.
Bu görüngeden bakıldığında Binyıl
Problemleri’ni anlamak için muhakkak üniversite matematiği tahsiline dayalı
matematik sahibi olmanın gerekli olmadığı da anlaşılmaktadır. Başka bir deyişle, burada ‘doğal mantıksallık’
yolu ile çözüme elveren yeni bir matematiksel düşünüş, kavrayış biçimi oluşturulduğunda
sonuca ulaşma koşullarının yaratılabileceği anlamına çıkmaktadır.
Örneğin Riemann Hipotezi sorununu
çözemeye çalışanın çoğunlukla şimdiye dek alışıla geldiği gibi sadece Fermat'ın son teoremini, Goldbach ya da İkiz Asallar Kestirimi’ni mevcut matematik standartları
çerçevesinde anlamaktan daha fazlasını ortaya koymanın gerekli olduğunu düşünüyorum.
Belki de bu konuda ABD’li
matematikçi Hugh Montgomery (****)
‘nin yaptığı gibi asal sayı dağılımındaki aralıkların örüntüsü ile atom
çekirdeği enerji düzeylerinin örüntüsü arasında benzeşim (analoji) kurmak
gerekmektedir.
________________
(*) ABD’nde Cambridge Massachusetts'de bulunmaktadır.
(**)
Daha ayrıntılı bilgi için www.claymath.org(***) Hilbert’in bir asal sayı olan 23’ü seçmiş olması oldukça manidardır. Bu daha pek çok önemli olguda olduğu gibi insandaki kromozon çiftinin de sayısıdır.
(****) http://en.wikipedia.org/wiki/Hugh_Montgomery_(mathematician)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder