Neuron biliminin en zor soruları ve bunlar
için sinir bilimcilerin bulanık çözümleri:
1-Belirli bir nöron tarafından gönderilen
sinyalin zamanının ayarı ve hassasiyeti (zamansal hassasiyet) nasıl yapılır?
2-Sayısız postsinaptik hedef nöronların hepsi
birden aynı sinyali (bilgiyi) mi alırlar? Eğer öyle değilse bir nöron kendisine
ait olan bilgiyi (sinyali) nasıl saptar?
3-Postsinaptik nöronlar bilgiyi nasıl okurlar?
4-Nöronal devreler için gerekli hassas
zamansal kodlar hangi yöntem (processes) ile üretilir?
Bellek, bilinç, öğrenme otonom sistem için
gerekli bu bağlantı uygulamaları esas olarak nöronlar arası sinapslarda
kuvvetlendirilen connectionlar tarafından yapılır, yeri ve tekniği tam olarak
belirlenememiştir. Yukarıdaki sorulara cevaben bu açıklamada olduğu gibi neural
decoding ve encoding konusunda açık bir belirsizlik olduğu kabul ediliyor. “Implicit about the decoding hypothesis is the assumption
that neural spiking in the brain somehow represents stimuli in the external
world. The decoding of neural data would be impossible if the neurons were
firing randomly: nothing would be represented. After varying the range of
stimuli that is presented to the observer, we expect the neurons to adapt to
the statistical properties of the signals, encoding those that occur most
frequently. (Horace Barlow cambridge University Department of Physiology,
Development and Neuroscience former research professor).
En
son verilere ve araştırmalara göre dış dünyaya ait uyarı sinyallerinin, örneğin
göz hücrelerinden gelen uyarıların beyinde ayırdedilebilmesi için ilgili
sinapslarda zamana bağlı ateşleme sayısı, ateşlemelerdeki dalgalanmalar,
ateşlemenin süresi, yüksek frekanslı ateşleme değeri ve en sonunda bir dizi
nöronun ortak aktiviteler ile uyarıları temsil etme yeteneği gibi metodlar
geçerli kabul ediliyor. Ama bunların hiçbiri birinci sorudaki bir nöronun kendi
kendine bunu nasıl yaptığını açıklamıyor. Bir nöron stabil, yani durgun
olduğunda -70 milivolt gibi bir (resting potential) dinlenme geriliminde
bekler, eşit değer ise -55 milivoltdur ve ancak +10 depolorirazyon geriliminden
sonra +30 milivoltta aksiyon potansiyeli başlar. Bütün bu değerlere göre
skalamız veya diğer bir deyişle herşey bu toplam 100 milivoltluk bir değer
aralığında vuku bulur yani dünyayı görüp algılamamız, değerlendirmemiz ve
hafızamızda tutmamız bu değerlere ve bunları gerçekleştiren sodyum, potasyum ve
karbon v.b. iyonlarına bağlıdır ve bu sadece ve sadece bir tek nöron için elde
edilen doğru ölçümlerdir. Bazen bu bir tek nöronda (örneğin purkinje
hücresinde) üç veya dörtbin bağlantı (sinaps) vardır ve bu sianpslar çok çok
kısa aralıklarla hep birden veya gurup halinde aktif olurlar, tabii bunu nöron
gurubu için (bir modül en az iki milyon kadar) düşünürsek durum iyice
karışacaktır ve daha kötüsü yine birinci sorunun cevabından iyice uzaklaşmış
oluruz çünkü artık o tek nöronun bunu -yani gönderdiği sinyalin hassasiyetini
ve süresinin zamanını ayarlama aktivitesini- artık diğerlerine “göre” de
yapması gerekecektir. Bunun anlamı şudur: bir nöronun bir bilgiyi iletmek için
o bilginin kapsamına ait kendine düşen kısmı anlayıp az veya çok oranda
ateşleyerek ya da kısa kısa peşpeşe ateşleyerek veya uzun veya kısa sürelerle
ateşleyerek o bilgiyi kodlaması gerekir dahası bunu bağlı olduğu gurup ile de
organize olarak da yapmalıdır ve daha daha ilginç olan ise o hücrenin veya
hücrelerin buna kendileri karar vermeleri (söz konusu beyin ve onun işlevsel
parçası olduğundan) ve bu süreleri ve sıklıkları kendileri belirlemeleri ve hep
birlikte konuşarak ve anlaşarak yapmaları lazımdır.
İkinci
soruda alıcı nöronların gelen sinyalleri seçebilme sorunu vardır ki burada farz
edildiği üzere eşzamanlı binlerce, milyonlarca farklı uyarı sinyalinden (eğer
bu mümkünse) kendisi için gelmiş olanı tanıyıp alan nöronun bunu nasıl
başardığının zorunlu anlaşılmazlığıdır çünkü bir uyarı sinyali iki tabanlı sayı
sistemi gibidir yani ya uyarır ya da bastırır, kuvveti sahip olduğu voltaj
değerine bağlıdır ki bu milyonlarca farklı kombinasyon oluşturmaya yetmez ama
değişik sinaps kapılarının binding moleküllerinin çok karmaşık yapısı ve
ürettikleri proteinler de devreye girdiğinde bunlara farklı
neurotransmitterleri de eklediğinizde istemli ya da istemsiz hareket
aktiviteleri üretmek mümkün olabilir. Bir örnek olması açısından şöyle bir
deney yapmak ve sonucunu tahmin etmek hiç zor değildir: Çok etkili ses ve ışık
yalıtımı olan ısısı stabil bir tecrit odasında hareketsiz duran birinin doğal
olarak beynine hiçbir fiziksel uyarı dış dünyadan gelmez yani ne ses ne ışık ne
dürtü ve ne de ısı farklılığı ama bu kişinin düşünce etkinliği burada tam
olarak çalışır yani tamamen kendiliğinden ve hatta daha iyi düzeyde. Bu örneği
anlamanın kolay ama açıklamanın imkansız olduğunu bilim de kabul etmelidir çünkü
uyaran olmadan çalışan kapalı bir sistem için çok özel yetenek gerekir ki bu
yetenek aslında bir yetenek olarak da kabul edilmemelidir bu ancak tin
olabilir, özgür tin.
Erdoğan
Merdemert (23 Kasım 2013)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder