Kasım Ayı deneme yazımı öncekilerden farklı olarak ayın sonu yerine erkenden daha ayın ortasında yazmaya karar verdim. Nedeni ise denemelerimi bazen ayda ikiye çıkarma gereği üzerinde karar vermiş olmamdır. Bakalım bu yeni yaklaşım izleyenler üstünde beklediğim olumlu sonuçları doğurabilecek mi?
Gelelim bu ayki denemeye...
Dizgeleri (sistemleri), en genel anlamıyla (yani derin bir soyutlukla ele alarak), somut dünyanın şeyler şeklinde bütünsel neliğiyle algıladığımız varlıklarının özellik ve ilişkilerinin anlığımıza (zihin, İng.: intellect) eşevresel (İng.:coherent) biçimde yansımış olan ussal-düşünsel ‘örüntüleri’ (İng.:pattern) olarak tanımlayabiliriz.
(Yeri gelmiş iken, bu tanımda da ötekiler gibi en genel olma amaçlandığı halde gene de tanımların tanımı gereği olarak eksik olma özelliğinin var olduğunu vurgulamakta yarar vardır diyorum!)
Öte yandan düşünce sözcüğünün bir tanıma gereksinim duymayacak den de yaygın bir anlam taşımakta olduğunun kabulü ile irdelemeyi sürdürelim: Şimdi “dizge” (sistem) ve “düşünce” sözcüklerinin tek tek anlamları hakkında açık ve seçik düzeyde bilgili olduğumuz şeklindeki durumdan hareket ettiğimizde iki sözcüğün bize özellikle bir arada kullanımı halinde hiç de yeni ortak anlama yönelik bir şeyi ifade etmediğine hayretle tanık olmaktayız.
Ancak seziyoruz ki bu yanyana geliş özünde örtülü olarak yepyeni bir anlamın doğuşunu barındırmaktadır. İşte bu ortaklıktan doğan yeni anlam iki sözcüğün tek tek anlamlarının toplamından daha fazlası olan, yani durumun sinerjik bir ırası (karakteri) olarak ortaya çıkan özanlamdır.
Sinerjik bir süreç ile oluşan bütüne yönelik bu fazladan anlamın özünü irdelemek bu ayki denememizdeki amacımızdır.
Bütün ile parçaları arasındaki ilişkiler hakkında tarih boyunca yapılan çeşitli irdelemelerde sürekli olarak dile getirilen bu durum daha önce de belirttiğim gibi ilk kez Aristo tarafından veciz bir biçimde bütün parçalarından fazladır şeklindeki ifadeyle anlaşılırlık yönüyle “tereddüte mahal” bırakmayacak şekilde vurgulanmıştır.
İşte bu ifade ayni zamanda sistem düşüncesinin tanımıyla verilmek istenenin özanlamın en kısa yollu bir açıklamasıdır. Başka bir deyişle, sistem düşüncesi bütünün parçalardan daha fazla olması ile ortaya çıkan bir öte (meta) özelliği anlatan kavramdır. Her kavram gibi başka en az iki kavramın biraraya gelişiyle ortaya çıkan yepyeni bir anlamı ve böylece de öğelerinden fazlasını anlatarak bütünü temsil etmektedir.
Eytişimsel düşüncenin de temeli olan bu ussal “mekanizma” insani, felsefi, bilimsel, sanatsal ve diğer benzeri anlılıksal süreçlerin tamamına egemen olan en özdeki düşünsel özelliğimizdir diyebiliriz.
Bir sonraki denememde dizge düşüncesinin öteki bir boyutunu ele alarak KDP-CST’nda ayrıntısıyla işlemeye başladığımız bu konuyu irdeleme işini sürdüreceğim.
Mustafa Özcan (16 Kasım 2011)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder