Bütünsel
Olguculuk
( Homo sapiens’in Kültürel Evrimi İçin Holistik Bir Model Çerçevesi -ıı-)
Materyalist
holizm (maddeci bütünsellik) olarak da bilinmekte olan bütünsel olguculuk (holistik pozitivizm) mekanistik
görüşün karşıtı olan epistemik bir tezdir. Diğer bir deyişle de, evreni anlamaya
yönelik olarak bilimsel temel oluşturmayı amaçlayan bir bilim felsefesidir.
Özellikle
yirminci yüzyılın başlarındaki bazı holizm biçimleri, özellikle de Almanya'da
Ludwig von Bertalanffy [1901-1971] ve Jakob von Uexküll [1864-1944] ile
Fransa'da Pierre Teilhard de Chardin tarafından ortaya atılanlar, idealist ve
mistik bir niteliğe sahip iken pozitivist (olgucu veya sağın bilimselci)
yaklaşımlı bütünsel olgucu (holistik pozitivist ) görüşler ‘60'lardan sonra
yaygın hale gelmiştir (*).
Bütünsel
pozitivist görüşe göre, organizmalar veya daha genel bir deyişle atomlar ve
molekülerden organizmalara ve popülâsyonlara dek karmaşık olan herhangi bir sistem,
gerçekten de yalnızca nesnel varlıklar şeklinde olsa da çok sayıdaki
karmaşıklık düzeyinde bulunan parçaların etkileşimi ile oluşan öz-örgütlenmeler
sonucunda beliren ve ancak parçalarda bulunmayan özgün bazı özellikler gösterir.
Bütünsel
düşünürlere göre mekanistik bakış ise herhangi bir sistemin bileşenlerinin
yalnızca izole edilmiş özellikleri yönüyle tanımlamakta, ancak parçalar
arasındaki etkileşim sonucu ortaya çıkan (beliren) özellikleri tanımlamamaktan
dolayı eksiktir.
Bu gibi
etkileşimlerde yeni türeyen özellikler "beliren
özellikler" olarak bilinir ve yalnızca tek tek parçalardan daha yüksek bir
organizasyon düzeyini, yani, parçalar arası etkileşimler ile ortaya çıkan daha
yüksek düzey bir karmaşıklık durumunu ifade eder.
Bir
hücre, izolasyonda (bir kültür tabağında) belirli işlevleri yerine getirebilir;
ancak bir dokunun parçası olarak yapılandığında birçok farklı işlevi (bir grup
benzer hücre grubu) olan daha yüksek bir organizasyon düzeyini temsil eder.
Örneğin
tekil sinir hücreleri uyardıklarında, yani aracı nöro-transmiterleri serbest bıraktıklarında,
sadece depolarize olur ve böylece işlevi olmayan nöronlar olarak kalır; ancak
bir sinir ağına entegre durumda iken ise, söz konusu karmaşık sistemde ortaya
çıkacak olan koordineli bir kas kasılması veya düşünce oluşması gibi özellikleri
olan karmaşık sonuçlara yol açan başka bir dizi nöronu uyarma işlevi görür.
Sonuç
olarak belirtmek gerekirse bütünsel olgucular doğaüstü veya metafiziksel
(fizikötesi) açıklamaları kabul etmez, sadece karmaşık sistemlerin kendi
parçalarının toplamından daha fazla olduğu konusundaki tezlerini ısrarla
savunurlar.
Mustafa Özcan (26 Eylül 2019)
______________