EVRENSEL VE YEREL HER TÜR FİKİR VE DÜŞÜNCENİN OLUŞTURUMUNUN VE DEĞİŞİMİNİN ÖZGÜRCE YAPILDIĞI AVRASYASAL-ENTELEKTÜEL MERKEZ. Kadıköy Düşünce Platformu, günlük yaşamın bilim, kültür, politika, sanat, ekonomi, devlet ve yönetişim konularının sorunlarına disiplinler arası ve ötesi anlayışla holistik ve evrimselci bir yaklaşım ile çözüm arayışı çabası içindedir. ~~~~~~~~~~~~~~~~~~"KDP BÜTÜNSEL BİLİMİN ARAŞTIRMA MERKEZİ"~~~~~~~~~~~~~~~~~~
29 Aralık 2018 Cumartesi
Duyuru: Vefat
Kadıköy Düşünce Platformu müdavimlerinden ve KDP Sekretarya grubu üyesi Sn. Dursune Vural'ın kayınpederinin vefat etmiş olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz.
KDP ailesi olarak Sn. Dursune Vural ve yakınlarına başsağlığı dileriz.
Not: Cenazesi yarın (30 Aralık 2018) Emirgan Camiinde kılınacak öğle namazı sonrası defnedilecektir.
20 Aralık 2018 Perşembe
Holistik Karakter Eğitimi (Mustafa Özcan)
Holistik
Karakter Eğitimi (Mustafa Özcan)
Bir önceki
kısa yazımda geniş bir başlıklı yazı ile aktardığım (1), bütünsel ıralı eğitim diye de ifade edilebilecek olan konuyu bu kez
yukarıdaki kısaltılmış başlıkla daha açıklayıcı olabilmesi için bir defa daha içeriğini
genişleterek ele almayı deniyorum.
Bu makale, bireyin
toplumsal ortamda tehditlere karşı dış destek
almadan kendini koruyabilmesi için hangi öğrenme sürecinden geçmiş olması
gerektiğini anlamasına yönelik olarak gereken eğitsel sürecin irdeleyicisi olan
deneme yazısını içerir.
Diğer bir
ifade ile denemede ele alınan şey, yaşamda
karşılaşılabilecek olumsuzlukların ve tehditlerin bertarafı için bireyin edineceği
öz-öğrenimsel zırh ile donanmış olaraktan bunlarla savaşımda yetkinleşmesinin
nasıl bir olması gerektiği yönündeki düşüncelerdir.
Ama ilkin anlaşılmayı
artırmak için önceki yazıdan önemli bir bölümü yaptığım bazı küçük değişikler
ve düzeltmeler eşliğinde aktarmak istiyorum:
“Abraham Maslow’un “Gereksinmeler Hiyerarşisi Kuramı” (2) holistik eğitsel bir amaç
doğrultusunda ele alınıp irdelendiğinde en belirgin olan şey, bireyin özerkleşmiş
öğrenme istemi için gerekli olan holistik-yaklaşım-tabanlı “kendi-kendine-öğrenme”
stratejisi için yepyeni bir açılım bulunduğunun görülmesidir.
Bu
amaç için öğrenilmesi gereken bu öz-eğitsel edinim tarzı ve bunun sağladığı yeni
holistik bilgilenmişlik durumu ve de sonuçta elde edilen yaşamsal bazlı teorik-pratik
bütünsellikli bilgi temelli savaşım birikimi öğrenen bireyin özerkleşmesine,
aydınlanmasına, erginleşmesine ilkeler ve değerler kökenli bir karakter
oluşumunu ortaya koyar ki böylece de hayatını toplumsal olumsuzluk ve
tehditlere karşı koruyabilecek yaşamsal bir açılım ve kazanım sağlamaktadır.
Böyle
bir öz-öğrenme tarzının bireylerce kazanılması hedefinin yerine getirilmesinde gereken
güdülenmenin sağlanması yönünde olabilecek en önemli bir katkı ise Amitai Etzioni’nin tanımladığı karakter
eğitimi konusundaki yaklaşımıdır.
Böylece;
özerkleşme amacı için anlatılan bu öz-eğitsel yolu seçen bireyler, Maslow güdülenme hiyerarşisi kapsamında
ortaya çıkan değerlerden ve Etzioni’nin
karakter eğitimine uygun ilkelerden hareketle öz-öğrenme davranışı kazanmış
olaraktan holistik yaklaşım temelli yaşamsal süreç akışını kendini toplumdan
gelen tehditlere karşı korumuş olarak yürütme olanağı elde eder.”
Şimdi de bu
noktada Etzioni’nin karakter
eğitiminden ne anlaşıldığı konusuna aşağıda referansı verilmiş olan Almanca Wikipedia’dan alıntılanmış paragrafı Türkçeye
aktararak kısaca da olsa değinmekte yarar var (3):
“Özellikle İngilizce konuşan bölgelerde karakter eğitimi altında
·
özdenetimin
·
esnekliğin,
·
sürekliliğin,
·
öz-güdülenmenin,
·
takdir
beklentisizliğinin,
·
iyi iş alışkanlıklarının
·
özgeciliğin ve
·
sosyal yetkinliğin
gelişimini
ve teşvikini ön planda tutan bir eğitim konsepti mevcuttur.
Bugün artık İngilizce konuşan bölgelerde „karakter“den „Büyük Beş“ diye bilinen ana kişilik
özellikleri anlaşılmamaktadır.
Bilakis, Amitai
Etzioni’nin mecazi olarak „insanın
psişik kasları“ diye yukarıda betimlediği psikolojik yetkinlikler demeti anlaşılmaktadır ki bu öfke kontrolü kazandırıp ödül beklentisini ortadan kaldırarak başarı, performans ve ahlaklı
davranış için temel sağlamaktadır.”
Ancak ayrıca
bu noktada bireyin kendi kendine öğrenme
özelliğinin en yüksek düzeyli kata varabilme potansiyeline sahip olabilmesi için
öğrenen olarak öğrenmeye en verimli biçimde yatkınlık kazanmış olması
gerektiğini de vurgulamakta yarar vardır.
Bunun için de
birey kendini, sürekli derinliğine merak
edicilik, bilgiyi ve bilmeyi öz-gerçekleştirim
motivasyonunu aşarak sorgulayıcılıkla değer
oluşturma hiyerarşisinde “ne ve
nasıl” sorgusu düzeyinden de öte ”neden” sorusunu sorma aşaması olan öz-nedenselliği arayış durumuna getirmiş
olmalıdır.
Diğer bir
deyişle, bireyin bu tür bir anlayış yapısını temellendirmekte olan sosyal algı, mantalite ve toplumu temelden
değerlendirme yetisini kendince
kurgulayarak kazanmış veya başka bir
kaynaktan öğrenerek edinmiş olması
gerekmektedir.
Toparlayarak
kısaca belirtmek gerekirse, bireyin öz-öğrenen
sürekliliğini kazanmış olması için yaşamsal gereksinmelerde fizyolojik, güvenlik, aidiyet, saygınlık ve beşinci düzey öz-gerçekleştirimin
anlama ve estetik aşamalarını geçmiş ve bilgisel
öz-kazanım aşamasına ulaşmış olması gerektiğini bu noktada belirtmenin yerinde
olduğunu düşünüyorum.
İşte Etzioni’nin Karakter Eğitimi ve Maslow’un
Gereksinmeler Hiyerarşisi yaklaşımlarının
uygun bir şekilde entegrasyonundan öz-organizasyonu
bir holistik karakter eğitimi düşüncesi
belirip ortaya çıkmaktadır.
____________
(3)http://www.wikizero.co/index.php?q=aHR0cHM6Ly9kZS53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvQ2hhcmFrdGVyZXJ6aWVodW5n linkinde bulunan Almanca Wikipedia‘nın „Charaktererziehung“
adlı maddesinin ilk paragrafının anlaşılmayı artırmak için küçük değişiklikler
yapılmış Türkçesidir.
13 Kasım 2018 Salı
Atatürk / Geometri (Yavuz Özler, 11 Kasım 2018)
Konu ATATÜRK olunca, yazılacak, anlatılacak o kadar çok konu var ki hem çok kolay hem de çok zor,
GEOMETRİ
ATATÜRK, yaşamış olduğu 57 yıllık ömürde, cephelerde ve Osmanlının kalıntılarını temizlemede, Cumhuriyeti kurma faaliyetleri yanında vakit yaratarak, okuduğu dört bin kitabın yanında kitap da yazmıştır. Zamanın acımasızlığı, durmadan akıp gidişi yanında ona dur diyerek ayırdığı süreler içinde NUTUK'a ilaveten yazdığı Geometri isimli kitaptır.
ATATÜRK bu kitabı, ölümünden bir buçuk yıl kadar önce, 3.Türk Dil Kurultayından hemen sonra 1936-1937 yılı kış aylarında Dolmabahçe Sarayı'nda kendi eliyle yazmıştır.
Geometri, eski terimle ''hendese'', eğitim örgütümüzde önemli bir yer tuttuğu halde, bunun terim düzeni çok ağdalı ve çapraşıktı. Arapça ile Farsça okul programından kaldırılmış, fakat Arapça üzerine kurulmuş olan terimler kalmıştı.
İşte bu küçük 44 sayfalık kitaptaki terimler ATATÜRK tarafından türetilip konmuştur. Terimler, boyut, uzay, yüzey, düzey, çap, yarıçap, kesek, kesit, yay, çember, teğet, açı, açıortay, içters açı, dışters açı, taban, eğik, kırık, çekül, yatay, düşey, dikey, yöndeş, konum, üçgen, dörtrgen, beşgen, köşegen, eşkenar, ikizkenar, paralelkenar, yanal, yamuk, artı, eksi, çarpı, bölü, eşit, toplam, oran, orantı, türev, alan, varsayı, gerekçe gibidir.
ATATÜRK mükemmel Fransızca bilirdi. Haşet Kitabevi'ne Nazmi Kal ve Süreyya Anderiman'ın birlikte giderek aldıkları Fransızca bir geometri kitabından, ATATÜRK tarafından, yeni terimler yaratılmıştır.
Yazdığı kitap, Askerlik çağından gelen Atatürk'ü siyaset olayları büyük devlet adamı yapmış olduğu gibi, yurdun kültür sorunları da O'nu büyük bir eğitimci durumuna getirmiştir. GEOMETRİ bu konuda kitap yazacaklara kılavuz olarak Kültür Bakanlığı'nca neşredilmiştir.
Kitapta önsöz, Türk Dil Kurumu Başuzmanı A.Dilaçar tarafından Ankara, 10 Kasım 1971 tarihinde eklenmiştir.
ATATÜRK bir Deha idi. Kendini gerçekleştirmiş, yaşamında maske kullanmamış, yaşamında Yaratıcı Olmak basamağına ulaşmış, içinde bulunduğu yüz yılın ADAMI seçilmiş olan ATATÜRK, Tarih ve Ülkemiz için bir nimettir, adını, bulunduğu yerlerde, yaşatmaya çalışalım.
Geometri Kitabını bana hediye eden Sayın Naci Nart' a teşekkür ederim.
Yavuz Özler (11 Kasım 2018)
29 Ekim 2018 Pazartesi
Stephen Hawking'in son bilimsel makalesi: Bilgi Paradoksu! (HBT Sayı 135 - 26 Ekim 2018)
Stephen Hawking'in son bilimsel makalesi: Bilgi Paradoksu!
Geleneksel karadelik modellerinde, karadeliğin çekimine kapılan bir nesneden geriye en ufak bir bilgi kırıntısı dahi kalmaz. Ancak “Enerjinin Korunumu” yasasına göre, enerji ne yok olur ne de yoktan var edilir; sadece enerjinin türü değişebilir. Bu durum bilgi paradoksu olarak adlandırılıyor.
Makalenin yazarlarından teorik fizikçi Malcolm Perry (Cambridge Üniversitesi), bilgi paradoksunun 40 yılı aşkın bir süredir “Hawking’in yaşamının merke- zinde” olduğunu belirtti. Paradoks bu makale ile çözülmemiş olsa da, buna giden yolu açtıklarını uman Perry, bu çalışmanın evrenin gizemlerinden biri hakkındaki anlayışımızı nasıl geliştirdiğini The Guardian’da yayınlanan yazısında anlattı:
“Fizik, nesnelerin şu anki durumuna bakarak geleceği tahmin edebilme işidir. Örneğin, bir topu atarsanız, ilk pozisyonunu ve hızını öğrendikten sonra gelecekte nerede olacağını bilebilirsiniz. Bu tür akıl yürütme, klasik fizik dediğimiz alanda geçerlidir, ancak atomlar ve elektronlar gibi küçük şeyler için bazı değişikliklere ihtiyaç duyar. Burada devreye giren kuantum mekaniğinde, kesin sonuçları belirlemek yerine olasılıklar hesaplanır.
Stephen, karadelik fiziğinde kuantum mekaniğine oranla daha büyük bir belirsizlik olduğunu ortaya çıkarmıştı. Ancak bu tür bir belirsizlik, fizik yasalarının birçoğunu ortadan kaldırdığından kabul edilemez gibi görünüyordu.
Bir karadeliğin geleceğini tahmin etmek önemli olmayabilirdi ancak karadelikler gerçek fiziksel nesneler. Birçok galaksinin merkezinde büyük karadelikler var. Gözlemlerimiz galaksimizin merkezinde, güneşin birkaç milyon katı büyüklüğünde bir yoğun kütle olduğunu gösteriyor. Bu büyüklükte bir kütle yoğunlaşması sadece bir karadelik olabilir. Kuasarlar, çok uzak galaksilerin merkezlerindeki son derece parlak nesnelerdir ve karadeliklere düşen maddelerle güçlenir. Gözlemevi Ligo, karadeliklerin çarpışmasıyla ortaya çıkan yerçekimi dalgaları keşfetti.
İnsanları genellikle saçlarından ayırt edebiliriz ancak karadelikler bu açıdan tamamen kel gibi görünüyordu. “Karadeliklerin saçı yok” ifadesi buradan geliyor. 1974’te Stephen, kara deliklerin kusursuz emiciler olmaktan ziyade “karacisimler” gibi davrandığını keşfetti. Bu karacisimlerin ayırt edici özelliği sıcaklıkları.Ve sıcaklığa sahip tüm cisimler termal radyasyon üretir.
Sıcaklığa sahip tüm cisimler bir entropiye sahiptir. Entropi, mikroskopik bileşenleri kullanılarak bir nesnenin, aynı görünmek kaydıyla kaç farklı şekilde yapılabileceğinin ölçüsüdür. Örneğin, sıcak bir metal parçasının atomları, farklı düzenlerde bir araya gelerek aynı şekilde görünen bir metal parçası oluşturabilir. Stephen’in karadelik sıcaklık formülü, kendisine bir karadeliğin entropisini bulabilme imkanını verdi.
Sonraki soru şu oldu: Bu entropi nasıl ortaya çıktı? Bütün kara delikler aynı gözüktüğü için, entropinin ana kaynağı bilgi paradoksunun merkezindeydi.
Matematikte, karadeliklerin tamamen kel olduğu fikrine yol açan bir boşluk olduğunu ortaya çıkardık. 2016 yılında karadeliklerin “hafif saç” olarak adlandırdığımız sonsuz bir koleksiyonuna sahip olduğunu gördük. Bu keşif, karadeliklerin, fizik yasalarında bir bozulmaya yol açtığı fikrini sorgulamamıza imkan veriyor.
Stephen, hayatının sonuna kadar bizimle çalışmaya devam etti ve şimdi konuyla ilgili şu andaki düşüncelerimizi anlatan bir makale yayınladık. Bu makalede karadeliklerin entropisini hesaplamanın bir yolunu ortaya koyuyoruz. Temel olarak entropi, bir karadelik hakkındaki, kütlesine veya dönüşe ek olarak, niceliksel bir ölçüdür.
Bu makale bilgi para-doksunun bir çözümü ol-masa da, bu yönde önemli bir katkı sağladığına inanıyoruz. Daha fazla çalışmaya ihtiyaç var ve bu alandaki araştırmamıza devam edeceğiz. Bilgi paradoksu, bir yerçekimi teorisi bulma arayışımızla yakından bağlantılı.
u
14 Mart 2018’de hayatını kaybeden Stephen Hawking’in, son bilimsel makalesi Black Hole Entropy and Soft Hair (Karade-lik Entropisi ve Hafif Saç) yayınlandı. Teorik fizikçilerin “bil-gi paradoksu” olarak adlandırdıkları konuyu ele alan çalışma, Hawking’in ölümünden önce tamamlanmıştı.
Geleneksel karadelik modellerinde, karadeliğin çekimine kapılan bir nesneden geriye en ufak bir bilgi kırıntısı dahi kalmaz. Ancak “Enerjinin Korunumu” yasasına göre, enerji ne yok olur ne de yoktan var edilir; sadece enerjinin türü değişebilir. Bu durum bilgi paradoksu olarak adlandırılıyor.
Makalenin yazarlarından teorik fizikçi Malcolm Perry (Cambridge Üniversitesi), bilgi paradoksunun 40 yılı aşkın bir süredir “Hawking’in yaşamının merke- zinde” olduğunu belirtti. Paradoks bu makale ile çözülmemiş olsa da, buna giden yolu açtıklarını uman Perry, bu çalışmanın evrenin gizemlerinden biri hakkındaki anlayışımızı nasıl geliştirdiğini The Guardian’da yayınlanan yazısında anlattı:
“Fizik, nesnelerin şu anki durumuna bakarak geleceği tahmin edebilme işidir. Örneğin, bir topu atarsanız, ilk pozisyonunu ve hızını öğrendikten sonra gelecekte nerede olacağını bilebilirsiniz. Bu tür akıl yürütme, klasik fizik dediğimiz alanda geçerlidir, ancak atomlar ve elektronlar gibi küçük şeyler için bazı değişikliklere ihtiyaç duyar. Burada devreye giren kuantum mekaniğinde, kesin sonuçları belirlemek yerine olasılıklar hesaplanır.
Stephen, karadelik fiziğinde kuantum mekaniğine oranla daha büyük bir belirsizlik olduğunu ortaya çıkarmıştı. Ancak bu tür bir belirsizlik, fizik yasalarının birçoğunu ortadan kaldırdığından kabul edilemez gibi görünüyordu.
Bir karadeliğin geleceğini tahmin etmek önemli olmayabilirdi ancak karadelikler gerçek fiziksel nesneler. Birçok galaksinin merkezinde büyük karadelikler var. Gözlemlerimiz galaksimizin merkezinde, güneşin birkaç milyon katı büyüklüğünde bir yoğun kütle olduğunu gösteriyor. Bu büyüklükte bir kütle yoğunlaşması sadece bir karadelik olabilir. Kuasarlar, çok uzak galaksilerin merkezlerindeki son derece parlak nesnelerdir ve karadeliklere düşen maddelerle güçlenir. Gözlemevi Ligo, karadeliklerin çarpışmasıyla ortaya çıkan yerçekimi dalgaları keşfetti.
İnsanları genellikle saçlarından ayırt edebiliriz ancak karadelikler bu açıdan tamamen kel gibi görünüyordu. “Karadeliklerin saçı yok” ifadesi buradan geliyor. 1974’te Stephen, kara deliklerin kusursuz emiciler olmaktan ziyade “karacisimler” gibi davrandığını keşfetti. Bu karacisimlerin ayırt edici özelliği sıcaklıkları.Ve sıcaklığa sahip tüm cisimler termal radyasyon üretir.
Sıcaklığa sahip tüm cisimler bir entropiye sahiptir. Entropi, mikroskopik bileşenleri kullanılarak bir nesnenin, aynı görünmek kaydıyla kaç farklı şekilde yapılabileceğinin ölçüsüdür. Örneğin, sıcak bir metal parçasının atomları, farklı düzenlerde bir araya gelerek aynı şekilde görünen bir metal parçası oluşturabilir. Stephen’in karadelik sıcaklık formülü, kendisine bir karadeliğin entropisini bulabilme imkanını verdi.
Sonraki soru şu oldu: Bu entropi nasıl ortaya çıktı? Bütün kara delikler aynı gözüktüğü için, entropinin ana kaynağı bilgi paradoksunun merkezindeydi.
Matematikte, karadeliklerin tamamen kel olduğu fikrine yol açan bir boşluk olduğunu ortaya çıkardık. 2016 yılında karadeliklerin “hafif saç” olarak adlandırdığımız sonsuz bir koleksiyonuna sahip olduğunu gördük. Bu keşif, karadeliklerin, fizik yasalarında bir bozulmaya yol açtığı fikrini sorgulamamıza imkan veriyor.
Stephen, hayatının sonuna kadar bizimle çalışmaya devam etti ve şimdi konuyla ilgili şu andaki düşüncelerimizi anlatan bir makale yayınladık. Bu makalede karadeliklerin entropisini hesaplamanın bir yolunu ortaya koyuyoruz. Temel olarak entropi, bir karadelik hakkındaki, kütlesine veya dönüşe ek olarak, niceliksel bir ölçüdür.
Bu makale bilgi para-doksunun bir çözümü ol-masa da, bu yönde önemli bir katkı sağladığına inanıyoruz. Daha fazla çalışmaya ihtiyaç var ve bu alandaki araştırmamıza devam edeceğiz. Bilgi paradoksu, bir yerçekimi teorisi bulma arayışımızla yakından bağlantılı.
Einstein’ın genel görelilik kuramı, büyük ölçeklerde uzay-zamanı ve yerçekimini tanımlamakta son derece başarılıdır, ancak dünyanın küçük ölçeklerde nasıl çalıştığını anlamak kuantum teorisini gerektirir. Parçacık fiziğinin “standart modeli” ile açıklandığı gibi, doğanın yerçekimsel olmayan kuvvetleri üzerine olağanüstü başarılı teoriler var. Bu tür teoriler kapsamlı bir şekilde test edildi ve Cern’de Büyük Hadron Çarpıştırıcısı'nın Higgs parçacığının keşfi, bu fikirlerin olağanüstü bir teyidi.
Ancak yerçekimi hala bu resme dahil edilmiş değil. Stephen, kara delikler üzerindeki çalışmalarının yanı sıra, Einstein’ın fikirlerini kuantum teorisi ile birleştirecek şekilde, yerçekimi ve doğanın diğer kuvvetleri arasında bir birleşmeye öncülük etmeyi umuyordu. Kara delikler üzerindeki çalışmalarımız aslında bu diğer bulmacaya ışık tutuyor.”
Murat Altaş
@TercumeOdasiOrg
https://www.theguardian.com/science/2018/ oct/10/black-holes-and-soft-hair-why-stephen-haw-kings-final-work-is-important
(Herkese Bilim Teknik, Sayı 135 - 26 Ekim 2018)
Ancak yerçekimi hala bu resme dahil edilmiş değil. Stephen, kara delikler üzerindeki çalışmalarının yanı sıra, Einstein’ın fikirlerini kuantum teorisi ile birleştirecek şekilde, yerçekimi ve doğanın diğer kuvvetleri arasında bir birleşmeye öncülük etmeyi umuyordu. Kara delikler üzerindeki çalışmalarımız aslında bu diğer bulmacaya ışık tutuyor.”
Murat Altaş
@TercumeOdasiOrg
https://www.theguardian.com/science/2018/ oct/10/black-holes-and-soft-hair-why-stephen-haw-kings-final-work-is-important
(Herkese Bilim Teknik, Sayı 135 - 26 Ekim 2018)
6 Ekim 2018 Cumartesi
Duyuru: Toplantı saatlerinde değişiklik
KDP Cumartesi Sohbet Toplantıları'nın toplantı saatlerinde değişiklik yapılmıştır. Yeni düzenlemeye göre 6 Ekim 2018 tarihinden itibaren sonbahar - kış dönemi boyunca saat 15.30 - 17.30 saatleri arasında yapılacaktır.
26 Eylül 2018 Çarşamba
Maslow'un Gereksinimler Hiyerarşisi Kuramının Holistik-Karakter Eğitimi Bağlamındaki Genel Çerçevesi (Mustafa Özcan, 26 Eylül 2018)
Maslow'un Gereksinimler Hiyerarşisi Kuramının Holistik-Karakter Eğitimi Bağlamındaki Genel Çerçevesi
Abraham Maslow’un “Gereksinmeler Hiyerarşisi Kuramı”nın (*) eğitsel amaç çerçevesinde kullanımı holistik eğitim bağlamında ele alındığında bunun bireyin öğrenme işlevine yönelik olarak en önemli katkısı “kendi-kendine-öğrenme” istemi için gereken holistik-bilgisellik kapsamında konuya özde yepyeni olan bir açılım getirmesidir.
Öğrenilen yeni holistik bilgi ve bunun edinim tarzı ve de sonuçta elde edilen yaşam için gerekli teorik-pratik birikim öğrenen için ilkeler ve değerler kökenli bir karakter eğitimi ortaya koyabilmek ve böylece de hayatını olumsuzluklara karşı koruyabilmek için yepyeni bir açılım sağlamaktadır.
Bu hedefin yerine getirilmesinde önemli bir etmen güdülenme bağlamında uygulanması gereken Amitai Etzioni’nin (**) tanımladığı karakter eğitimidir. Öğrenenler bir Maslow’a göre güdülenirken öte yandan da Etzioni’nin tanımına uygun karakter eğitimini almış olaraktan holistik yaklaşımlı bir öz-öğrenme sürecinin akışı içinde yaşam sürdürme olanağına kavuşmuş olurlar.
Bu yaklaşım 21. yüzyıl eğitim sistemi üzerinde en büyük etkisi olan bir çözüm olacaktır.
Ancak kendi kendine öğrenenin en yüksek düzeyli öğrenme potansiyeline ulaşma yeteneğine sahip olması için öğrenenin öğrenmeye en verimli biçimde yatkınlık kazanmış olması gerekmektedir. Bunu için de merak eden, bilgi ve bilmeyi öz-gerçekleştirim statüsüne yükseltmiş olmayı en yüksek değer olarak gören bir anlayışı (karakteri) edinmiş olması gerekmektedir.
Diğer bir deyişle öz-öğrenen olmak için yaşamsal gereksinmelerde fizyolojik, güvenlik, aidiyet, saygınlık, bilme-anlama ve estetik aşamalarını geçmiş olaraktan bilgisel öz-gerçekleştirim aşamasına ulaşmış olmanın gerektiğini de bu vesile ile aktarmanın yerinde olacağını düşünüyorum.
Mustafa Özcan (29 Eylül 2018)
____________
(**)http://www.wikizero.co/index.php?q=aHR0cHM6Ly9kZS53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvQ2hhcmFrdGVyZXJ6aWVodW5n
25 Eylül 2018 Salı
SİSTEM TANIMI ve GENEL SİSTEM TEORİSİ (Tarık Akın, 25 Eylül 2018)
SİSTEM
TANIMI
Sistem kelimesi,
kullanıldığı bilim dalına göre değişik anlamlar içerir. Örneğin termodinamik
biliminde enerji-güç bağlantılarını tanımlamak ve reel sistemlerin verimini
ideal sistemler yardımıyla belirlemek, bütün çevrimleri fizik ile kimya
yasalarına dayandırarak girdiler ile çıkan ürün arasındaki bağlantıları tarif
etmek amacıyla sistem kabulleri yapılır. Elektronikte ise girdilerin ve
çıktıların sinyallerden ve bilgilerden oluştuğu sistem tarifleri yapılır.
Fiziksel sistemler dışında; felsefede dizge anlamında kurulmuş sistemler,
sosyoloji ve ekonomi alanında ise insan gruplarını veya işletmeleri, çevresiyle
ilişkiler bağlamında tarif eden ve bu etkileşimi irdeleyen sistem tarifleri
vardır.
Hangi bilim
dalına göre olursa olsun genel olarak sistem kavramı; içinde bulunduğu ortam
ile ilişki içerisinde, kendini oluşturan elemanların birbirleri ile etkileşim
içinde olduğu, sonuç olarak dışardan alınan materyal, enerji, sinyal veya bilgi
ile bir ürün ortaya çıkaran ve bunu kendi başına (otonom) yapan
mekanizmalardır.
ŞEKİL: SİSTEM
YAPISI VE BİLEŞENLERİ
GENEL SİSTEM
TEORİSİ
Sistem
kavramının bu kadar geniş kapsamda kullanılması ile; tüm sistemlerin ortak
özelliklerinin belirlenerek bir temele oturtulması ihtiyacı doğmuş ve
Avusturya’lı biyolog Bertalanffy tarafından “Genel Sistem Teorisi” ortaya
çıkarılmıştır.
Bu teoriye göre
önce sistemler varoluş şekline göre “doğal sistemler” ve “soyut sistemler”
olarak, sonra da işlevsellik özelliklerine göre “statik” ve “dinamik” olarak
sınıflandırılmıştır.
GENEL SİSTEM
TEORİSİNE GÖRE SİSTEMİN ANA UNSURLARI
Genel
sistem teorisine göre bir sistemde olması gereken asgari yapısal ve işlevsel
unsurlar, her bir sistemin sahip olması gereken ortak unsurlar olarak aşağıda
sıralanmıştır:
ŞEKİL:SİSTEMİN
ANA UNSURLARI
a)
Her
bir sistemin içinde bulunduğu ortam ile sınırları vardır ve bu sınırlar
üzerinden ortam ile materyal, enerji, sinyal ve bilgi alışverişi sağlanır.
b)
Sistemler
sınırlar üzerinden aldıkları girdileri sistem bünyesinde operasyona tabi tutup,
operasyon ile ortaya çıkan ürünü yine sistem sınırları üzerinden içinde
bulundukları ortama verirler. Girdiler ve ürün de dahil çıktılar arasında
matematiksel ilişki vardır, çıktılar girdilerin fonksiyonlarıdır.
c)
Sistem
içerisinde elemanlar bulunur. Bu elemanlar arasında da matematiksel ifade
edilebilen ilişkiler ve etkileşimler vardır. Çekirdek elemanlar olarak
adlandırılma, bir önem sırasını değil,
bu elemanlar arasındaki ilişkinın basit matematiksel bağıntılar ile
ifade edilebileceğini, diğer elemanların ilişki ve etkileşimlerinin, dolaylılık
nedeniyle ancak üst dereceden matematiksel bağıntılar ile ifade edilebileceğini
vurgular.
d)
Sistemler
otonomdur, yani yürütmekte oldukları; girdiler, çıktılar ve sistem elemanları
arasındaki ilişki ve operasyonları tamamen dışardan müdahale olmadan , bağımsız
olarak gerçekleştirirler. Sistemler otonom olmalarına karşılık autark
değildirler, yani devamlılık ve sürdürülebilirlik için kendi başlarına yeterli
olmayıp, içinde bulundukları ortama bağımlıdırlar.
e)
Sistemlerdeki
her bir operasyon, süreçlerin kayıpsız geri dönüşlü (tersinir) olmamasından
dolayı, sistemde entropi artışına neden olur ve bu yüzden tüm sistemlerin
etkinlik süreleri sonludur. Sistemlerdeki etkin olma durumunun olabildiğince
uzun olması ve yıkıcı dış etkilere karşı koyması için. Tolerans mekanizmaları
geliştirilmiştir. Toleranslar genelde iki aşamalı çalışır. Birinci aşamada,
sistemi tehlikeye düşürecek yıkıcı güçleri elimine etmek için rezerv olarak
saklanan; materyal, enerji ya da mekanizmalar devreye sokularak savunma
yapılır. Ancak bazı durumlarda yıkıcı güçleri elimine etmek için mevcut
rezervler yeterli olmazlar. Bu durumda ikinci aşama tolerans mekanizması
devreye girer ve tolerans rezervlerinin yükseltilmesi işlevi başlar. Bu yapısal
bir değişim anlamına gelir. Ancak canlılarda tüm yapı mevcut DNA kodları ile
belirli ve değişmez olduğu için, ikinci aşama tolerans mekanizması sistemi
kurtaramaz ve doğal seçilim devreye girerek tolerans seviyesi yüksek olanların
hayatta kalmasını ve böylece sistemin evrimini sağlar.
f)
Sistemlerin
içinde bulunan elemanlar da çoğu zaman bir alt sistemdir. Bu durumda üst
sistem, alt sistemlerin bir toplamı olarak ve alt sistemlerin karakterlerinden
bağımsız olarak, operasyonları yürüten otonom bir yapı olarak kendini gösterir.
Örneğin insan; beden ve zihin alt sistemlerine eleman olarak sahip olan bir üst
sistemdir. Beden ve zihin insan sisteminin alt sistemi olmalarına rağmen; beden
solunum, dolaşım, üreme vs alt sistemlerinin üst sistemi; zihin de algı,
düşünme, hissetme vs. alt sistemlerinin üst sistemidir.
Sistemlerin
içiçeliği artıkça kompleks yapısı ve karmaşıklığı daha üst seviyelere doğru
artış gösterir.
Tarık
Akın (25 Eylül 2018)
6 Eylül 2018 Perşembe
Holistik Düşünce (Yavuz Özler)
Holistik Düşünce
Yaşadığımız günlere dikkatle baktığımızda, gördüklerimizin gerçek olmadığı, sadece birer görüntüden ibaret olduğu, olayların altında yatan ana sebepleri anlayabilmek, ona göre yaşantımıza, davranışlarımıza yön verebilmek, herhangi bir kayıp yaşamamak, keşke dememek durumunda olmalıyız. Bu durumda olabilmenin, bir bilgi birikimi ile yaşanabileceğini biliyoruz.
Ezoterik öğretinin ne olduğuna, simgeler ile verilişinin sebeplerine, yaratacağı düşünce zenginliğine dikkat, bizlerde farklılık yaratacaktır. İnsanlar, başlangıçta hiç yoksa fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçlarından kurtulup, bir basamak yükselip, ait olma - sevgi ve saygınlık ihtiyaçlarını gidermelilerdir. Bu seviyeye ulaşabilmek için çok emek vermemiz gerekmektedir.
Buraya kadar olan bölgede tutunabilmek için fiziksel ve ruhsal yönlerde yapılacak çalışmalar ile sırasıyla mizaç - karakter ve kişilik özelliklerimizi gelişerek bilinçaltı - bilinç bölgelerimizde, denge içinde olmamız, iç ve dış yaşantımızın birbirine uyumlu olmasını sağlamamız, sağlığımız açısından faydalı olacaktır.
Büyüklerimizin söylediği gibi '' sağlam kafa sağlam vücutta bulunur '' , '' olduğun gibi görün veya göründüğün gibi ol '' da belirtilmek istendiği gibi yaşamalı, denge halini kaybederek MASKE takmak durumunda kalmamalıyız.
Problemlerimizi, tatminsizliğimizi, denge ortamı içinde çözümlemek için durumumuzu holistik bir gözle inceleyerek, boşluk - endişe - öfke - intihar sürecinden uzaklaşmak becerisinde bulunabiliriz.
Yapılacak HOLİSTİK TERAPİ her adımda sosyal, fiziksel, zihinsel, duygusal ( psikolojik ) bölümleri ihtiva edecektir.
BOŞLUK ve tatminsizlik ile başlayıp, oluşan ENDİŞE den kurtulup, iyileşmeye geçerek HUZUR'u bularak, düşünme ve hareketlenme ile ihtiyaçlarımızın son seviyesi olan HOLİSTİK YARATICILIK'a ulaşmak mümkün olacaktır.
Kadıköy Düşünce Platformu ile ulaştığım Holistik - Bütünsel Bilgi ÖZETİ'nin bana verdiği sonuç; hastalık yoktur, hasta vardır sözü örneği.
HOLİSTİK, maddiyattan başlayıp, özgerçekleştirme ( bireysel psikoloji ) ye olan süreç, Sibernetik, Sistem Teorisi, Sistem Bilim ( hiyerarşi ) , Sosyal Teoriler ve Karmaşık Sistemler Akışı içinde HOLİSTİK DEVRİM ini, BÜTÜNSEL YARATIM'ını yaratarak sürdürecektir,
Sözlerimin bir kehanet olmadığını, araştırarak bazı yazıtlarda görmeniz mümkün olacaktır.
Tarafıma gelen Pazar Sabahlarını aktarıp, birkaç söz ekleyerek huzurlarınızdan çekileceğim,
- Çatışma ile diyalektik doğar,
- Detaya girince TEZ / ANTİTEZ i kaybedersin,
- Maneviyatınız, miras alınmamalı, keşfedilmelidir,
- Diyalektik insanı geliştirir,
- Eğitimin %80 i tekrardır,
Yaratıcılık Dolu Günler Dilerim,
Yavuz Özler
30 Ağustos 2018 Perşembe
DPT’li Güngör Uras...(Selçuk Maruflu) (*)
DPT’li Güngör Uras...
Biz Devlet Planlama Teşkilatı mensupları uzmanlar olarak 35 yıldır İstanbul’da her ayın ilk Cuma günü muntazaman toplanır, yemek yer ve ayni zamanda dünya ve Türkiye sorunlarını konuşuruz. Bu toplantılarımızın son on-onbeş yıldır en müdavimi Güngör Uras ve zarif eşi Mülkiyeli-DPT’li Nuran Uras’tır. Güngör Üstat Mülkiye’yi bitirdikten sonra DPT’ye intisap etti. Orada yıllarca birlikte çalıştık. Çok zor bir sınavla girilen, herkese nasip olmayan DPT bizler için adeta ikinci bir Mülkiye idi. DPT uzmanlarının büyük çoğunluğu 1980’lerin öncesine kadar Mülkiye kökenli idi. DPT’nin 1980 öncesindeki ilk etkin döneminde Orel, Torun, Müezzinoğlu, Özal, Aytür, Cantürk, Kuruç; asaleten müsteşarlarımız idiler.
Ancak bilinir ki, Devlet Planlama Teşkilatı’nda en önemli makam ve unvan “Sektör Uzmanlığı”dır.
Biz sektörlere bakan uzmanlar olarak konularımızı herkesten iyi bilir, öyle çalışırdık. DPT Planlama Uzmanı Güngör Uras’ın kalkınma planlarının, yıllık programların hazırlanıp uygulanmasında büyük katkıları olmuştur. “Devlet Sektörü”nü çok iyi gözlemlemiştir. Daha sonra intisap ettiği, özel sektörde [TÜSİAD/Sabancı Holding], bu sektörü de çok iyi tanıdı. Ardından gazeteciliği ve öğretim üyeliğini sürdürdü. Güngör Uras, birçok kişiyi tanır, birçok kurum ve kuruluşla temas içinde olurdu. Herkesin sevgisini kazanmıştı. Ancak, kendisini, en rahat, samimi ortamda hissettiği yer “Planlamacılar Toplantıları” idi. Biz bu toplantılarda her şeyi konuşur, fikir ve öneriler geliştiririz. Güngör Üstat son olarak 2018 Nisan ayındaki toplantıda muhteşem bir sunuş yapmıştı. Üstat basın ve medyada ifade edemediklerini “Plancılar”ın samimi ortamında anlattırdı. Güngör’ün vasıfları konusunda birçok kişi basın/medyada yazı yazdı. Güngör gerçekten de fevkalade zor konuları basite irca ederek nefis olarak anlaşılabilir bir üslup ile anlatırdı. Rahatsızlandı; ancak bizler ona ölümü hiç yakıştıramadık. 19 Ağustos 2018 günü takdir-i ilahi ile Hakk’a yürüdü... Cenazede kendisi ile çalışan bir TV’ci Bayan Güngör ile ilgili olarak birçok kişiye mikrofon tuttu. Ne yazık ki, Güngör’ün en fazla önem verdiği kendisini mesut ve bahtiyar hissettiği DPT’lilerden görüş, intiba almadı. Oysa Güngör Üstadın en çok iftihar ettiği unvan, “Planlama Uzmanlığı” idi.
“BizPlancılar” son yıllarda kaçınılmaz kayıplar verdik: Prof. Besim Üstünel, Prof. Atila Karaosmanoğlu ve Prof. Güngör Uras. Anayasal bir kuruluş olarak Türkiye’de Planlı Kalkınma dönemini başlatan, yürüten Devlet Planlama Teşkilatı için son yıllarda uygun görülen muamele hüzün ve hicap vericidir. DPT önce sıradan bir Bakanlığa dönüştürülmüş, ardından da “Cumhurbaşkanlığı Sistemi”nde kurum olarak tümüyle kaybolurken 70 yıla varan bir birikim ve deneyim heba olup gitmiştir. ”Biz Plancılar” bundan büyük yeis duyuyoruz. Eminim ki, DPT mensubu olan Güngör Üstat da ebedi istirahatgahında bu durumdan muazzep oluyordur!
Selçuk Maruflu
Selçuk Maruflu
___________
(*) DPT Eski Mensubu
13 Ağustos 2018 Pazartesi
Okumak ve düşünmek (Doğan Kuban, HBT 124. Sayısı)
Okumak ve düşünmek
Sevgili okurlar: Bazı HBT okuyucuları, tavsiye edebileceğim 10 kitap adı vermemi istemişler. Yaşı 92’ye gelmiş ve kitaplığında 10-15 bin kitap bulunan benim gibi bir yazar için yanıt vermesi olanaksız bir soru. Okuyan kaç yaşında, ne kadar okumuş, mesleği ne? Bu okuyucuların her birine değişik listeler yapmak gerekir.
Bu soruyu ‘Kuban neler okuyor?’ biçimine çevirirsek on yazar adı verebilirim. Kitapların adlarını hatırlayamam. Fakat arayınca bulabilirim. Bir başka soru daha var: Neleri severek okumuş, şimdi ne okuyor? Bunun yanıtı başka; eğer ‘Bana şimdi faydalı olanları tavsiye etsin!’ denirse yanıtlar başka.
Bunları düşününce, benim vazgeçmediğim başucu kitaplarımı ve son okuduğum kitapları düşündüm. Fakat bir başka engel de önerilerimi zora soktu. Çünkü genelde yabancı dillerde kitaplar okuyorum.
Bütün bu karışık düşünceleri aklımdan geçirdikten sonra okurlara belli bir yaştan sonra, her zaman okumaktan hoşlanacakları on kitap seçmelerini öneriyorum.
Burada kimleri öneriyorum
Burada önerilen bütün yazarlar, çok zeki, güzel yazan ve okuru genelde çok olanlar.
Önce Filozoflar: Bunlar çok eski tarihlere uzanmamalı: Arthur Schopenhauer, Ludwig Wittgenstein, Hanna Arendt, Montaigne...
Yazarlar: Yaşar Kemal, Tolstoy, Stefan Zweig, Arthur Koestler, Camus, James Joyce, André Gide, Robert Musil.
Türkiye’nin yakın geçmişi için: Ahmet Hamdi Tanpınar.
Osmanlı düşünsel geçmişi için: Adnan Adıvar,
Cumhuriyet dönemi çağdaşlaşması için: Niyazi Berkes.
Bu kitaplara yüzlercesi eklenebilir. Fakat bir kitabı okumak çeşitli amaçlarla olur. Öğrenmek için okuyorsanız elinizde bir defter ve kalem olur. Kitabın içeriğini ve yazarın amacını, kendi yazdığından öğrenin. Çünkü kitabın adı sadece bir işarettir. Her kitapta yazarın vurguladığı konularla, okurun ilgi duyduğu konular aynı değildir. Yazar sizi burnunuza zincir bağlayıp çekmemelidir.
Kitapları anlayarak ve düşünerek okumak bir sistematiğe bağlanırsa, o zaman, içindeki bazı kavramlar, tanımlar size bütün yaşamınızca arkadaş olur. Bu ilgili konularda başka kitaplar okuduğunuz zaman bir şeyi yapmaya hazır olacağınız anlamı taşır.
Yaşamınız aldığınız her kitabı okumaya yetmez. Fakat tecrübeniz arttıkça bir kitabın içeriğini kavramak kolaylaşır. Kitap sizin bahçenizin çiçeği olduğu zaman ondan koparılacak çiçeklerle yapacağınız buketlerin sayısı artar. Ve çiçek bahçeniz yaşamınızın en önemli bileşeni olabilir.
Makinenin ansiklopedik özeti
Sevgili okurlar, Son zamanlarda cebinizdeki telefonun ya da internetinizin en büyük kitaplığı bile içerdiği, istediğiniz kitabın tümünü orada okuyabileceğiniz yazılı. Böyle bir şey hiç yapmadığım için bu konuda deneyimim ve tavsiyem yok. Fakat bu konuya telefon ve internetin kapasitesi açısından değil, çocukluğumdan bu yana alıştığım bir ilişki bağlamında bakarsam, bu yeni araçlar bende sempati uyandırmıyor.
Günümüzde, Tokyo’ya gitmek uçak yerine at ya da deve kervanı tercih etmiyoruz. Fakat Marco Polo gibi kervanla Kubilay Han’ın başkentine gitseydiniz, dünyayı ve Asya bozkırlarını bin kez fazla öğrenirdiniz. Başkalarının gezilerini de internette okuyarak ve resimlere bakarak öğrenirsiniz. Bunlar başka yaşam deneyimleri. Çağdaş insan, elektronik dünyada belki yaşam deneyimini artırıyor. Fakat arada bir araç olunca o deney sizin deneyiniz değil, makinenin size sunduğu bir ansiklopedik özet oluyor.
Louvre Müzesini de, Floransa’yı da, Mona Lisa’yı da Michelangelo’nun David’ini de internette görebilirsiniz. Eskiden fotoğraf da bu ödevi görüyordu. Bunun büyük bir kolaylık olduğu açık. Fakat bu, David’in heykelini Floransa’da görmek değil.
Montaigne’nin “Denemeleri”
Genç yaşımdan bu yana Michel de Montaigne’nin “Denemeleri” başucu kitabımdır. Param olsaydı onun daha eski baskılarını da alırdım. Ünlü kitaplar, büyük bir zekanın insan davranışları ve doğa karşısında insan düşüncesini aydınlattığı ışıklardır. O düşüncenin varlığı, genelde onu öğrenenden daha üst algı basamaklarındadır. İnsanlar eskiden ünlü bir Aziz’in sözlerini dinlemek için yollara düşerlerdi. Geçen yüzyıllarda tasarlanan bazen altından yazılı, sultanlar için minyatürlerle bezenmiş, sanat yapıtı kitap ciltleri, kitaba değil düşünceye saygının işareti idi. Şimdi, öğretim bir ticarethane, hocalar bakkallara dönüştü. Bilgiyi kese kâğıdına doldurmuyorlar, ama internette çok ucuza satıyorlar.
Yazı, insanoğlunun varlığının hayvanlardan daha yetenekli olduğunu kanıtladı. Onu kullanmasını daha iyi öğrenen toplumlar da ötekilerden daha uygar oluyor. Türkiye dünya istatistiklerine bakınca, internetin üniversite öğretimine eşit olduğu ülkelerden biri olacak. Biz öncü sanayileri üretecek güçte olmadıkça, internet cebimizde taşıdığımız kurtarıcı olacak. İnternet bizim için bilim sınırı ise, çağdaş teknik ve düşüncenin beynini yıkayarak kendisine köle yapmak isteyeceği toplumlar bizim gibiler olacak.
Kitap, dünyayı tanımakta size bir adım fazla artıracak tek araçtır. Fakat bunu kitap olduğu için değil, yazarı dünya ile sizin aklınıza gelmeyen bir ilişkiyi aydınlatan bir düşünce içerdiği için yapar. Böyle bir düşünce kitaba da basılabilir, internette de olabilir.
Fakat derin ve güzel bir yaşam analizinin saat gibi cebinize duran bir alet içinde değil, sizinle sohbet eden estetik bir ortamda olması uygar insana daha yakışan bir konumdur. Bu ortam kitaptır.
Yaratılan sadece bir hayal
Uygarlık bugün kaypak bir düzeyde. Sömürücü üreticilerin, insanlığın uygarlık gösterisi olarak yüzyıllardır taçlandırdığı bir etkinliği telefona sıkıştırması, bilinçsiz kalabalıkta bilginin ayağına geldiği imgesini yaratıyor. Köyden gelen az düşünüre, birden çağdaş bilginin sahibi olduğu kanısı veriyor. Onlar da düşünce topalı olarak dünya ile yarışa girdiklerini sanıyorlar.
Türkiye’de özel üniversitelerin kitaplıklarında, en iyilerinde, öğrenci başına 40 kitap düşüyormuş. En yüksek kitap sayısı 40 bin civarında. Bazı tabela üniversitelerinin kitaplığında sadece 2000 kitap var. Bunları YÖK yayınladı.
Wittgenstein bir aforizmasında ‘İnsan, beynini boş şeylerle doldurmamalı’ der.
Burada ‘boş şey’ nedir? Dünya istatistiklerinde en az kitap okuyanlar arasında başı çeken Türkiye var.
Sevgili okurlar, çağdaş iletişim, internet harika buluşlar. Dünya kalabalıklaştıkça insanın hayatta kalması için her etkinliğin (öğrenmek de dahil) basitleşmesi gerek. İnsanların değil, aletlerin gelişmesi daha önemli.
Sonunda şimdi yaratmaya başladıkları insan robotları düşünmenin en aşağı derecesine indirdikleri zaman, bildiğimiz dünya ve insan yok olacak. Belki doğa da, insanlığı ve canlı hayatı ısıtarak, kaynatarak yok eder.
Fiziksel olarak kitaba, bir nostalji olarak bakmayın. evrimin yaşama koyduğu sınır içinde, kitap gibi insanın yarattığı en güzel ürünün sanat eseri gibi korunmasının bir uygarlık jesti olduğunu düşünebilirsiniz.
Sevgili okurlar,
Kitap sadece bir araç değildir. Kitap binlerce, yüzlerce yıl önce yaşamış bir zekâ ile birlikte yaşamaktır.
Doğan Kuban
(Herkese Bilim Teknoloji Dergisi, 124. Sayısı)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)