“Bir” için felsefi vargı: Soyut ya da somut ama ne düşünsel ne de özdeksel parçalardan oluşmamış, çok küçük ya da çok büyük, ölçülemeyen, niteliği ve niceliği olmayan, uzay/zamanda olan veya uzay/zamanda olmayan, elektriksel bir yükün çevresindeki uzayda bir elektriksel alanı olmayan veya kendisi böyle bir alan içinde bulunmayan, titreşmeyen, herhangi bir dönüşü/spini bulunmayan, tamamen duraduran, ne kendisi ve ne de başka bir şeyin etrasında dönmeyen, bir çekim alanına hiç girmemiş, bir uzay zaman bükülmesine hiç maruz kalmamış ve kalmayacak olan, etrafı, kenarı, içi, dışı, çevresi olmayan, kavramının nesnel olması gerekmeyen çünkü bir kavramı da olmayan ve nihayet kendisine kısaca “bir” dediğimiz dolaysız şey (şey sözü kavramı olmayanı imlediği için burada kullanıldı). Şimdi düşünün ki o şey; yoğunluğunu oluşturan bütünlüğünün yapısında, bölünemeyen bilinmez/aşkınsal bir özellik taşıyor, onun bilinmezliği öznel bilememe etkinliği yani daha açık olarak us dışılığı, us'a gelmeme, us'un yeteneklerinin ötesinde olma, usta gömülü bir sezgisinin bulunmaması şeklinde. Şimdi onun bu tarifinin ancak varlık tarafından ele alınmasının dışında başka bir yol olmadığından, zorunlu olarak o yüklemine karşılık gelen şekilde özne, ama tüm nesnelerin nesnesi olması gerektiğinden de salt nesnel olması gerekir (dilbiliminin başka çaresi olmadığından). Tüm zamanların felsefesinde ve tüm dünyanın felsefelerinde, dinde, meditasyonlarda, nirvanada, püritenlikte, sufizmde aranan “bir” bu bir'dir. Böyle tözsel bir “bir” güç içerir mi, o gücün kendisi midir, maddenin ve enerjinin ilk varlığı o mudur, o yaratır mı veya yaratılmamış olanın kendisi de o mudur, yaratılmamış olmak onu bilememenin kesin şartı mıdır ya da bilinemez olarak sonsuzlukta kalması kendisini tüketmeme anlamına mı gelir?
Erdoğan Merdemert 04.12.2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder