25 Haziran 2015 Perşembe

Osmanlı Tarihi ve Tarihin Paradigmik İlkeleri -IX- (*) (Mustafa Özcan, 25 Haziran 2015)


Osmanlı Tarihi ve Tarihin Paradigmik İlkeleri -IX- (*)

Tarihin paradigmik ilkelerini ele aldığım dizinin bu bölümü ile gelecek aydakinde, stigmerji (stigmergy) kavramının tanıtımını yaptıktan ve önemini belirttikten sonra tarih ile olan ilişkisini ortaya koymaya çalışacağım.

Esas olarak enformatikte bilişimin (enformasyonun) kendiliğinden entegrasyonu ile ilgili algoritmaların oluşturulması sırasında bilginin toplulaştırılarak entegre olması olgusunu sağlamak ve bu işlemi tanımlamak için yakın zamanlarda kullanımı çok revaçta olan bir kavram, bir model (taslam) ve de bir yöntem olmakla birlikte stigmerjinin kökeni biyolojiye ve oldukça eskilere dayanmaktadır.  

Stigmerji, evrim kuramının iki görüngesi olan Darwinyanizm ve Lamarckizm’den kendine ikincisini şiar edinmiş, toplam 52 cilt tutan zooloji kitapları ile ün yapmış Fransız zoolog Pierre-Paul Grasse’ın (1895-1985) termitoloji kapsamında yaptığı çalışmalar sırasında 1959 yılında türettiği bir terimdir. Bu bağlamdaki anlamı ile stigmerji, sosyal hayvanlar olarak karıncaların genetiğine işlenmiş olan topluluk çaplı işbirliğinin dolaylı koordinasyonu (eşgüdümü) davranışını tanımlar.

Böylece stigmerji, ajan (karınca) ve aksiyon’un (etken ve eylem veya amil ve fiil diye de belirtilebilir), yani yuva yapmanın, dolaylı yolla koordine edilmesi şeklinde kendiliğinden ortaya çıkan bu durumu ifade eden kavramdır. Ayrıca bu kapsamda, bir öz-organizasyon biçimi mahiyetiyle, “belirim”e (emergence) ve “sürü zekası” (swarm intelligence) paradoksuna açıklık getirmeye yarayan bir olgu olarak da son derece yüksek bir öneme sahiptir.

Stigmerji terimi, 38 ciltlik “Zoolojinin Ele Alınışı” adlı dev zooloji dersi serisinde entomolojinin (böcekbiliminin) termitoloji (karıncabilim) dalını işlediği üç ciltlik bölümünde Pierre-Paul Grasse tarafından, anlaşılırlığı artırmak için benim yaptığım bazı ekleme ve değişikler ile şöylece tanımlanmaktadır:

“Stigmerji, termit yuvasının yapımında her bir karıncanın fiilen yaptığı ile en yakın çalışan komşusunu ve kendisini, bütün yapıyı tamı tamamına çevreye uyumlu bir şekilde oluşturmak üzere yönlendirmesi ile kendini gösteren içgüdüsel bir olgudur (**).

Bilindiği gibi, özellikle Afrika termitlerinin (karıncalarının) yuva yapım mimarisi sıcak çevreye uyum sağlamak için yer altına yönelmek yerine yer üstüne metrelerce yükselme biçimindedir. Sadece barınak olmanın ötesinde, bu yolla oluşan serinletici bir havalandırmayla çok sıcak olan çevreye uyum sağlanan bu mimari oluşuma, yani, fazladan olarak ortaya çıkan bu ekstra duruma, sinerji, ortaya çıkan fiili yapısal biçime ise belirim (emergence) denilmektedir.

Anlatılan sinerjik durum ile biçimsel belirime yol açan bu sosyal davranışın özündeki neden olan stigmerji, pek çok diğer bilimsel ve teknolojik alanın yanı sıra “Occupy Movement” gibi yeni sosyal hareketler bağlamında da kullanım bulmuş biyomimikrik bir modeldir (***).

Bu bakımdan konuyu, sosyal ve beşeri bilimler açısından tarih yapıcı bir süreç bağlamında irdelemek 21. Yüzyılda ortaya çıkabilecek küresel gelişmeleri önceden öngörebilme çabası için bir gereklilik olarak karşımızda çıkmaktadır.

Bu yöndeki irdelemeleri de, kendiliğinden ortaya çıkıp sosyal hareketleri tetikleyen insan-insan ilişkileri bağlamında, ancak, şimdiye dek yapıldığı gibi tepeden inerek değil de, tabandan, yani yerelden başlayarak yapmak gerekir. Bu kapsamda ortaya çıkan işbirliği nişini ise, bırakılan bir iz veya soyut bir işaret vasıtası ile kendiliğinden dolaylı olarak koordine olan bir durum mahiyetindeki sosyal stigmerjik sistem olarak ele almak gerekir.

Mustafa Özcan (25 Haziran 2015)
____________________________

(*) Devam edecektir.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder