Osmanlı
Tarihi ve Tarihin Paradigmik İlkeleri -IX- (*)
Tarihin paradigmik ilkelerini ele aldığım dizinin bu bölümü ile
gelecek aydakinde, stigmerji (stigmergy)
kavramının tanıtımını yaptıktan ve önemini belirttikten sonra tarih ile olan
ilişkisini ortaya koymaya çalışacağım.
Esas olarak enformatikte bilişimin (enformasyonun) kendiliğinden
entegrasyonu ile ilgili algoritmaların
oluşturulması sırasında bilginin toplulaştırılarak entegre olması olgusunu sağlamak
ve bu işlemi tanımlamak için yakın zamanlarda kullanımı çok revaçta olan bir kavram, bir model (taslam) ve de bir yöntem
olmakla birlikte stigmerjinin kökeni
biyolojiye ve oldukça eskilere dayanmaktadır.
Stigmerji, evrim
kuramının iki görüngesi olan Darwinyanizm ve Lamarckizm’den kendine ikincisini
şiar edinmiş, toplam 52 cilt tutan zooloji
kitapları ile ün yapmış Fransız zoolog
Pierre-Paul Grasse’ın (1895-1985) termitoloji kapsamında yaptığı
çalışmalar sırasında 1959 yılında türettiği
bir terimdir. Bu bağlamdaki anlamı ile stigmerji,
sosyal hayvanlar olarak karıncaların genetiğine işlenmiş olan topluluk çaplı işbirliğinin dolaylı koordinasyonu
(eşgüdümü) davranışını tanımlar.
Böylece stigmerji, ajan (karınca) ve aksiyon’un (etken ve eylem veya amil ve
fiil diye de belirtilebilir), yani yuva yapmanın, dolaylı yolla koordine
edilmesi şeklinde kendiliğinden ortaya çıkan bu durumu ifade eden kavramdır.
Ayrıca bu kapsamda, bir öz-organizasyon biçimi
mahiyetiyle, “belirim”e (emergence)
ve “sürü zekası” (swarm
intelligence) paradoksuna açıklık
getirmeye yarayan bir olgu olarak da son derece yüksek bir öneme sahiptir.
Stigmerji terimi, 38 ciltlik “Zoolojinin Ele
Alınışı” adlı dev zooloji dersi serisinde entomolojinin
(böcekbiliminin) termitoloji (karıncabilim)
dalını işlediği üç ciltlik bölümünde Pierre-Paul
Grasse tarafından, anlaşılırlığı artırmak için benim yaptığım bazı ekleme
ve değişikler ile şöylece tanımlanmaktadır:
“Stigmerji, termit
yuvasının yapımında her bir karıncanın fiilen yaptığı ile en yakın çalışan
komşusunu ve kendisini, bütün yapıyı tamı tamamına çevreye uyumlu bir şekilde oluşturmak
üzere yönlendirmesi ile kendini gösteren içgüdüsel bir olgudur (**).”
Bilindiği
gibi, özellikle Afrika termitlerinin
(karıncalarının) yuva yapım mimarisi
sıcak çevreye uyum sağlamak için yer altına yönelmek yerine yer üstüne metrelerce
yükselme biçimindedir. Sadece barınak olmanın ötesinde, bu yolla oluşan serinletici
bir havalandırmayla çok sıcak olan çevreye uyum sağlanan bu mimari oluşuma, yani,
fazladan olarak ortaya çıkan bu ekstra duruma, sinerji, ortaya çıkan fiili yapısal biçime ise belirim (emergence)
denilmektedir.
Anlatılan sinerjik durum ile biçimsel belirime yol açan bu sosyal davranışın özündeki neden olan stigmerji, pek
çok diğer bilimsel ve teknolojik alanın yanı sıra “Occupy Movement” gibi yeni sosyal
hareketler bağlamında da kullanım bulmuş biyomimikrik bir modeldir
(***).
Bu bakımdan konuyu,
sosyal ve beşeri bilimler açısından tarih yapıcı bir süreç bağlamında irdelemek
21. Yüzyılda ortaya çıkabilecek küresel
gelişmeleri önceden öngörebilme çabası için bir gereklilik olarak karşımızda çıkmaktadır.
Bu yöndeki irdelemeleri
de, kendiliğinden ortaya çıkıp sosyal hareketleri tetikleyen insan-insan ilişkileri bağlamında, ancak,
şimdiye dek yapıldığı gibi tepeden
inerek değil de, tabandan, yani yerelden
başlayarak yapmak gerekir. Bu kapsamda ortaya çıkan işbirliği nişini ise, bırakılan
bir iz veya soyut bir işaret vasıtası ile kendiliğinden dolaylı olarak koordine
olan bir durum mahiyetindeki sosyal
stigmerjik sistem olarak ele almak gerekir.
Mustafa Özcan (25 Haziran 2015)
____________________________
(*) Devam
edecektir.