Osmanlı
Tarihi ve Tarihin Paradigmik İlkeleri -VIII- (*)
Tarihin özü ve tarih felsefesinin kökü olarak paradigmik
ilkelerin arayışı konusunda yaptığım
inceleme ve irdelemelerde geldiğim bu noktada konu şimdi sosyo-psişik bir boyut
kazanma durumunda bulunmaktadır. Bu bakımdan, sosyal hareketlerin oluşum ve gelişme sürecini kısaca görmüş
olduğumuz yukarıdaki aşamadan sonra artık irdeleme sürecinin olmazsa olmazı bir
aşama olan kolektif kimlik ve toplumsal örgütleniş biçimleri konusundan da kısaca söz ederek olgunun çatışma (odağı) kaynağı ile birlikte bu üç
ana öğesine değinmiş olma işini tamamlamak istiyorum.
Bu kapsamda başvurulacak
makul bir anlıksal (entelektüel) algoritma
olarak, C. G. Jung’un derlemsel (kollektif) bilinçaltı kavramından yola çıkarak M. Halbwachs’ın kollektif belleğine, oradan
da ortak akıl (sosyal, sağduyusal, meta üst us) ve derlemsel kimliğe ulaşan
zihinsel iz sürme işini öneriyorum. Son derece doğru diyalektik bir akışı temsil
etmekte olduğu bilinç akışı ile konuyu
ele alarak irdeliyorum.
Yaptığım
irdelemelerin sonuçlarına göre, uygarlıklar,
devletler, gelenek ve görenekler
gibi bütünsel kültürsellikler v.b. şekillerde ortaya çıkmış olan toplumsal veya kültürel kurumlar mahiyetindeki yapılara karşılık gelen temsilci kollektif kimlik tiplerini
hiyerarşik olarak şu şekilde saymak olanaklıdır:
Toplum Durumu Kollektif
Kimlik
Uygarlıklar Dinsel Kimlik
Devletler Ulusal Kimlik
Etnisite Etnik Kimlik
Ekonomiler Mesleki Kimlik
Hümaniteler Entelektüel Kimlik
Ayrıca, sosyal hareket’in zaman içinde enformelden formele doğru evirilerek ilerleyişi incelendiğinde örgütleniş yapıları olarak beliren
aşamalarının şöyle bir yetkinlik sıralanışı
içinde olduğu görülür:
1) Çekirdek
oluşumlar (nişler),
2) Uzlaşı
grupları,
3) İlgi
grupları,
4) Çıkar
grupları (lobiler),
5) Tüzel
kişilikli örgütlenmeler
(siyasi partiler, sivil toplum girişimleri, odalar, birlikler vb).
Anlaşılacağı
üzere, çekirdek oluşum ile başlayan
bir sosyal hareket süreci ilerleyen yetkinleşmenin son aşamasında tüzel kişilikli bir kurumsallaşma durumuna erişmektedir.
Öte yandan,
tarihin oluşum sürecinde tarih yapıcı
sosyal hareketlerin etkililiğini soruşturmak son derece öğretici bir uğraş
olduğunu yeniden belitmeye gerek yoktur. Konu harekete katılanların sayısı,
örgütün formellik durumu, katılımcı sayısına göre etkinlik durumu gibi hususlar bakımından ele
alındığında çatışma grupları olarak çekirdek oluşumların kısa zaman içinde
her bir katılana göre yüksek bir
etkililik düzeyi göstermekte olduğu görülür. Buna karşın çekirdek oluşumlar yaşam sürelerinin kısalığı nedeni ile kolayca yok oluş şeklinde bir
olumsuzluğa sahiptirler. Nitekim bu açmazdan çıkma, tarihin diyalektik
sürecinde çelişkilerin neden
olduğu olayları başlatan durumlar
olarak benzer çatışma odağı sayısının (niceliğinin) belirli bir büyüklüğe erişmesi ile
ortaya çıkan ağlaşma şeklindeki nitel dönüşüm sonucunda oluşan tümleşme ile mümkün olabilmektedir.
Bu gelişmeyi terminolojik
olarak
etolojide “sürü
zekası” (İng.: swarm intelligence)
davranışını açıklamakta kullanılan Pierre-Paul Grassé’nin stigmerji
( İng: stigmergy) kavramı
bağlamında ele almak, bize yukarıda verilene benzer sosyal durumları doğru
yerden bakarak açıklama olanağı sağlayan bir bakış açısı kazandırmış olacaktır.
Mustafa Özcan (26 Mayıs 2015)
__________________________
(*) Devamı
gelecek ayki yazıda.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder