27 Ocak 2015 Salı

Osmanlı Tarihi ve Tarihin Paradigmik ilkeleri -IV- (Mustafa Özcan, 27 Ocak 2015)

Osmanlı Tarihi ve Tarihin Paradigmik ilkeleri -IV-

Tarihsel paradigmalar için Osmanlı tarihinden çıkarılabilecek sonuçlara dair sürdürmekte olduğum bu deneme serisinin önceki bölümünde tarih yazımı okullarından söz ederek konunun bu boyutu hakkında kısa açıklamada bulunmuştum.

Şimdi bu bölümde ise, tarih araştırmaları ve tarih felsefesi ile ilgili olarak yaptığım çeşitli konuşmalarda tarih disiplini için yedi-T ifadesi ile belirttiğim araştırma yöntemini tanıtarak bunun paradigmik ilkeler ile olan ilişkisine değinen bazı görüşlerimi aktarmak istiyorum.  

Son derece akılda kalıcı olmasından dolayı severek kullandığım bu tanımlama insanlık tarihi içinde yedi sayısının ortaya çıkarmış olduğu “büyülü” algısal kavrayış durumu nedeniyle ayrıca çekici bir yana da sahiptir.

Ancak yedi sayısının çekiciliğinin bilimsel bir dayanağı olduğunu da vurgulamak gerekir.

Şöyle ki; bilindiği gibi, insanın kısa hafıza denilen çalışma belleğinin anlık olan şeyleri, örneğin, tek-tek farklı ardışık rakamların toplamı olan bir sayıyı çok kısa süre için akılda tutma kapasitesinin yedi adet rakam ile sınırlı olduğu bilimsel olarak bulgulanmıştır. Bu nedenle de telefon numaraları için kullanılan rakam sayısı genel olarak yedi karakter ile sınırlı tutulmaktadır.

Buradan çıkarak da daha karmaşık bir ortam olan proje ekiplerinde uyumlu bir işbirliği için gereken ortalama takım büyüklüğünün idealde yedi kişi olması sonucuna varılır ki pratikte de kanıtlanmıştır. Nitekim II. Dünya Savaşı sonrası Japonya’nın ekonomik gelişmesine en çok katkı yapan etmen olan toplam kalite anlayışının pratik uygulaması olarak sınaî işletmelerde oluşturulmuş olan kalite çemberleri denen iki milyonun üzerindeki proje takımının büyüklüğü için de ortalama yedi kişilik bir ekip önerilmiş ve uygulanmıştır.

Tanımlamadaki T ise, tespit (saptama), teşhis (tanı), tasnif (sınıflama), tetkik (inceleme), tahlil (çözümleme), terkip (bireşim), ve tefsir (yorum) şeklinde yürüyen tarih konusundaki araştırma sürecinin söz konusu aşamaları temsil eden bu yedi Osmanlıca sözcüğün baş harfini belirtmektedir.

Esasen yedi olan aşama sayısını, tefsiri ayrı tutarak altı olarak da vermek olanaklıdır. Ama bu durumda tarih araştırması teknik bir mahiyet kazanacak olduğundan yöntemin karakteri yorumcu (interpretif) paradigma yerine olgucu (pozitifist) paradigmik ilkelere dayanacaktır. Bu yorumcu/olgucu ayrımını belirten temel iki paradigmik ilke bir bakıma yeni/eski ayrımını da ortaya koymaktadır.

Tarihin paradigmik ilkeleri temelde hümaniter disiplinlerin geneli için de geçerli olan hiyerarşik bir yapı gösterir. Buradan da altta başka bilgi katmanlarının da bulunması gerektiği sonucu çıkar.  Böylece en tepede yorumcu/olgucu dikotomik ilkeler yer alırken hiyerarşinin bir alt düzleminde diyalektik kutupsal ikili ıradaki krıtik/realist paradigmik ilkeler vardır ki bu ikisinin bulunduğu katmanın bir spiral oluşturacak şekilde yukarı katmana eklemlenmiş olarak var olması gerektiğini söylemek herhalde yanlış bir saptama olmaz.

Öte yandan yukarıya aktardığım bu açıklama metnini logosantrik yerine yapısökümcü yönden, yani her iki düzeyin ikili (düal) yapıdaki her bir kavramını ayrık olarak değil de karşıtı ile birlikte ele alıp holistik bir yaklaşımla değerlendirmek gerektiğini, böylece de daha verimli sonuçlar alınacağını yeri gelmiş iken ifade etmek isterim.

Ayrıca da bu noktada şu hususa vurgu yapmadan geçmek istemiyorum.


Her hangi bir disiplini entelektüel yönlü çıkarımlar için irdeleyen denemelerde içerik konusu özgül kavramlar ilkin en genel iki dikotomik ulam olan ontik ve onun karşıtı epistemik, yani somut ve soyut bakımlardan ele alınmalıdır. Böylece doğaldır ki devamında yapılacak holistik (bütünsel) yaklaşımlı irdelemelerle söz konusu disiplinin paradigmik ilkelerinin ortaya çıkarılması için olanak sağlayacak bir durum yaratılmış olur.

Mustafa Özcan (27 Ocak 2015)

17 Ocak 2015 Cumartesi

Holizm (*)

Holizm  (*)

Holizm (λος Holos, tüm, bütün, toplam anlamına gelen bir Yunanca kelime), doğal sistemler (fiziksel, kimyasal, biyolojik, zihinsel, dil, sosyal, ekonomik, vb) ve özelliklerinin, parça derlemleri gibi değil, yapısal bir bütün olarak görülmesi gerektiği düşünüşüdür. Bu, genellikle sistemlerin bir şekilde bütünsel olduğu ve bütünün tam olarak anlaşılmasının sadece parçalarına, bileşenlerine bakılarak başarılamayacağı görüşünü içerir.[1] [2]

İndirgemecilik, genellikle holizm karşıtı olarak görülür. Bilimde indirgemecilik, karmaşık bir sistemin onun temel parçalarına indirgenmesi ile açıklanabileceğini söylüyor. Örneğin, biyoloji süreçleri kimyaya indirgenebilir ve kimya kanunları fizik tarafından açıklanmıştır.

Sosyal bilim adamı Dr. Nicholas A. Christakis "Son birkaç yüzyıl boyunca, bilimdeki Kartezyen görüş maddeyi anlamak için daha küçük parçalara bölmeye çalışıyor. Ve bu bir yere kadar iş görüyor. Ama onları anlamak için tekrar bir araya getirmek daha zordur ve genellikle bir bilim adamının gelişiminde ya da bilimin gelişiminde daha sonraları gelir."[3]

İçindekiler
1 Bilimde
 1 Genel bilimsel durumu antropoloji olarak
 2 Marka olarak
 3 Ekolojide
 4 Ekonomide
 5 Felsefede

2 Uygulamalar
1 Tarım
2 Mimarlık
3 Eğitim reformu
4 Tıp
5 Tarihi
3 Din
1 Yahudilik

4 Hegel'in holizmi
Sosyolojide
1 Algı psikolojisi içinde
 2 Teleolojik psikolojide
 3 Teolojik antropoloji olarak
 4 Teoloji olarak
 5 Nöroloji olarak

 5 Ayrıca bakınız
 6 Notlar
 7 Referanslar
 8 Daha fazla okuma
 9 Dış bağlantılar

Bilimde

Genel bilimsel durumu: 20. yüzyılın ikinci yarısında, holizm, düşünce sistemleri ve kaos ve karmaşıklık bilimleri gibi türevler şeklinde gelişmelere yol açtı.

Biyoloji, psikoloji veya sosyoloji sistemleri genellikle o kadar karmaşıktır ki, bunların isleyişi veya görüntüsü  "yeni" veya "doğmakta olan” şeklindedir. Bu sistemler, sadece elemanların özelliklerinden çıkarsanamaz.[4]

Holizm,  sonuçta çoğu kes bir slogan olarak kullanılmıştır. Bu durum, holizmin bilimsel yorumunun karşılaştığı dirence katkıda bulunmuştur. Bu yorum, ilke olarak indirgeyici modellerin, belirli sistem sınıflarındaki sistem davranışlarının tahmini için verimli algoritmalar sağlamasını önleyen ontolojik nedenlerinin olduğunda ısrarcıdır.

Bilimsel holizm, ne kadar veri mevcut olursa olsun,  bir sistemin davranışının mükemmel olarak tahmin edilemeyeceğini söyler. Doğal sistemler şaşırtıcı derecede beklenmeyen davranışlar üretebilir ve bunların hesaplamayla indirgenemeyebileceğinden şüphe edilmektedir; yani bu sistemlerin davranışında meydana gelen tüm olayların tam bir benzetimi olmadan sistemin durumunu yaklaşık dahi olsa anlamak mümkün olmaz. Bazı sistem sınıflarının üst düzeydeki davranışlarının kilit özellikleri, elemanlarının davranışındaki nadir "sürprizler" tarafından, bunlardaki iç bağlantı ilkesi nedeniyle, uzlaştırılabilir ki, sonuçta bu, kaba zorlama benzetimi hariç, tahminlerin içini boşaltır. Stephen Wolfram, basit hücresel otomata gibi örnekler vermiştir. Bunların davranışları, çoğu zaman basit olmakla birlikte, nadir durumlarda tahmin edilemez bulunmustur.

Kaos teorisi (aynı zamanda "karmaşıklık bilimi" olarak da adlandırılır), sistem düşüncesinin çağdaş bir varisidir. Hem hesaplamalı ve hem de holistik karmaşık adaptif sistemleri anlamadaki ilişkisel yaklaşımlarda ve özellikle ikincisinde, bunun yöntemleri, indirgeyici yöntemlerin kutup tersi olarak görülebilir. Genel karmaşıklık teorileri ileri sürülmüş ve çok sayıda karmaşıklik enstitüsü ve bölümleri dünyanin cesitli yerlerinde ortaya çıkmıştır. Santa Fe Enstitüsü belki de bunların en ünlüsüdür.

Antropolojide

Antropolojinin özünde holistik olup olmadığı konusunda devam eden bir tartışma vardır. Bu kavramı destekleyenler iki anlamda antropolojiyi bütünsel gürür. Birincisi, antropoloji tüm zamanlarla, yerlerle ve genelinde tüm insanlarla ilgilidir. Ve insanlığın (psikolojik, kültürel, ekonomik, sosyo-politik, biyo-fiziksel, evrimsel, vb) tüm boyutları ile ilgilenir. Ayrıca, bu yaklaşımı izleyen bir  çok akademik program, "dört alanı içine alarak", fiziksel antropoloji, arkeoloji, dilbilim ile kültürel ve sosyal antropolojiyi kapsar. [6]

Bazı önde gelen antropologlar bu görüşe katılmaz ve antropolojik holizmi, kültürel antropoloji üzerine uygunsuz bir biçimde bilimsel pozitivizm dayatılmış olarak 19. yüzyıl sosyal evrimsel düşüncesinin bir üretimi olarak görür.[7]

"Holizm" kelimesi ayrıca, sosyal ve kültürel antropoloji içinde, toplumun bir bütün olarak analizine işaret ederek toplumun parçalarının bileşenlerine ayrılmasının reddedilmesi olarak kullanılır.

Bir tanım der ki: "metodolojik bir ideal olarak holizm şunu ima eder; birinin kendi kurulu kurumsal sınırlarının (örneğin, siyaset, cinsellik, din, ekonomi arasındaki gibi) yabancı toplumlarda da mutlaka bulunabileceğine inanması için, kendine izin vermez." [8]
_______________________________

(*) Holizm konusunda genel bir fikir vermek üzere internetteki İngilizce Vikipedia, The Free Encyclopedia’nın https://en.wikipedia.org/wiki/Holism  başlığının bazı bölümlerinin Timur Otaran tarafından kısaltılarak yapılmış bir çevirisinin tarafımca bazı küçük değişiklikler yapılmış şeklidir. Referans numaraları ile verilen kaynaklar orijinal sayfaya girilerek görülebilir (Mustafa Özcan’ın bilgi notudur).


10 Ocak 2015 Cumartesi

Duyuru: KDP Bülten


Kadıköy Düşünce Platformu'nun tanıtımı ve çalışmalarının daha geniş çapta duyurulması amacıyla ilk KDP Bülten'i hazırlamış bulunuyoruz. 

KDP Bülten'nin ilgili çevrelere dağıtılması, KDP için yeni üyelerin kazanılması ve etkinliklerimizin sosyal medyada takibi ile ilgili olarak tüm KDP müdavimlerinin gayret ve katkıları beklenmektedir.

KDP Kurucu ve Moderatörü Sn. Mustafa Özcan'ın Holistik-Bilimsel Felsefe Seminerleri'nin tanıtımı ile ilgili yazısını içeren KDP Bülten 1'e aşağıdaki linkten ulaşılabilir.

http://tinyurl.com/pbxumdy