EVRENSEL VE YEREL HER TÜR FİKİR VE DÜŞÜNCENİN OLUŞTURUMUNUN VE DEĞİŞİMİNİN ÖZGÜRCE YAPILDIĞI AVRASYASAL-ENTELEKTÜEL MERKEZ. Kadıköy Düşünce Platformu, günlük yaşamın bilim, kültür, politika, sanat, ekonomi, devlet ve yönetişim konularının sorunlarına disiplinler arası ve ötesi anlayışla holistik ve evrimselci bir yaklaşım ile çözüm arayışı çabası içindedir. ~~~~~~~~~~~~~~~~~~"KDP BÜTÜNSEL BİLİMİN ARAŞTIRMA MERKEZİ"~~~~~~~~~~~~~~~~~~
22 Aralık 2013 Pazar
21 Aralık 2013 Cumartesi
"Kadıköy Düşünce Platformu-Kitap" bloğu
Kadıköy Düşünce Platformu-Kitap bloğu http://kadikoydusunceplatformu-kitap.blogspot.com adresinde yayına başlamıştır.
Sn. Mustafa Özcan'ın "Holistik Düşünceye Yönelik 20. Yüzyıl'ın En Önemli 10 Kitabı" başlıklı makalesini KDP-Kitap bloğunun ilk makalesi olarak okuyabilirsiniz.
İlgilenenlerin üye olması ve yazıları ile katkıları beklenmektedir.
Holistik Bilim ve Bilişim (Prof. Dr. Fuat İnce)
KDP Sonbahar Paneli’ne konuşmacı olarak katılan Prof. Dr. Fuat İnce’nin Panel konuşma notlarını da içeren, Holistik Bilim ve Bilişim başlıklı makalesi aşağıda sunulmaktadır. Makale,
holistik bilim ile bilişim alanını, karmaşık sistemlerin sorunlarına yönelik
olarak bilgisayar tabanlı çüzüm yollarının bir derlemesi
olarak aktarması yönü ile son derece başarılıdır. Kendilerine
KDP Sonbahar Panel’ine katılımı ve bu makalesi için tekrar teşekkür ederiz.
Mustafa Özcan (22 Aralık 2013)
* * *
Holistik Bilim
ve Bilişim
Holizm veya bütünsellik
biraz da katı bilimsel yaklaşıma tepki olarak gelişmiş. Doğa olayları, veya beşeri
olayların anlaşılması konusunda pozitif bilimin dar ve katı (katı sözcüğü
burada bana aittir) yaklaşımın bizi tatmin etmemiş. Birçok ekolojik, ekonomik,
sosyal konular bu dar bakışlı ve katı yaklaşımlarla yeterli anlaşılamıyor. Özetle
söylenirse bunlar holistik bir bakış açısı gerektiriyor.
Sadece somut
deneylerle kanıtlanabilir, analitik ve sayısal matematiksel ifade edilebilir
gerçekler, yaşamı anlamamız, onu yaşamamız, haz almamız, iyi-kötü değişik
durumları doğru anlamamız ve doğru tepki verebilmemiz için yeterli olmuyor.
Onun için bilim yanında, içgüdüsel duygular, estetik, felsefe, din ve diğer
etik anlayışlar da gerekli oluyor.
Yalnız bunun,
bilimin katkısını küçüksemek anlamına gelmediğini vurgulamak isterim. Belki de mühendislik
kökeninden, yani matematik, fizik, elektronik, bilgisayar ve son yılların popüler
deyimiyle bilişim konularından geldiğim için olacak, bugün bunların, daha doğrusu
ve özellikle bilişimin holistik düşünceye katkısının sanılandan fazla olacağını
düşünüyorum.
Bilimsel yaklaşım
aslında katı da olsa yumuşak da olsa aydınlanmayla birlikte Dünya uygarlığını
bugünkü düzeye getiren insanlık tarihinin en büyük fikri gelişmesidir. Pozitif
bilimsel yaklaşım dediğimiz zaman işin içinde indirgeme (reduction) ve kesin
kanıtlama var. İndirgeme, bir doğa olayını parçalara ayırma, mümkün olduğunca dış
koşullardan yalıtılmış olarak, mümkünse laboratuar koşullarında inceleyip
sonuca varmak, yani işi basitleştirmek, daha rahat anlaşılabilir biçime sokmak
oluyor. İnsan beyninin anlama kapasitesi sınırlı olduğu için indirgeme gayet doğal
bir yaklaşım.
Çoğu doğa olayı için
indirgemeci yol, fevkalade geçerli ve doğrudur. Bir sürü keşif ve teknolojik
ilerleme bu yolla yapılmıştır. Fakat bir sürü doğa olayı da indirgemeci yöntem
için fazla karmaşık ve bir yere
varamıyor. Bir kere insan beyni belirli kapasitesi ile çok sayıda değişkeni,
gerçeği ve olayı bir arada değerlendirip sonuç çıkarma yeteneğinde sınırlı kalıyor.
Bu yeteneğin kişiden kişiye çok değişebildiğini de ayrıca belirtmek gerekir. İnsanoğlu
çoğu kez çevresindeki olaylardan doğru sonuç çıkarabiliyorsa da, bunları çevresine
anlatıp kanıtlamak ve inandırmakta zorluk çekiyor.
Pozitif bilim çevrelerinde,
bazı sistemlerin klasik sınırlayıcı ve indirgemeci yollarla yeterli anlaşılamayacağından
hareketle son 40-50 yılda “Karmaşık
Sistemler” denen yeni bir bilim alanı ortaya çıktı. Karmaşık sistemler
(complex systems) başlığı, ayrı bir bilimsel uğraş alanı olarak birçok üniversitede
ders programı, bölüm ve enstitüye adını vermiş bulunuyor.
Karmaşık sistemler enstitüleri,
multidisipliner uzmanlardan meydana gelmektedir. Matematik, fizik, kimya,
biyoloji, bilgisayar ve elektrik mühendisliği hocaları yanında sosyoloji,
psikoloji hatta sanat dallarından da hocalar bir araya gelerek karmaşık diye
tanımlanan sistemleri incelemektedirler. Onlar belki yaklaşımları için holistik
demese de ben arada çok örtüşme görüyorum.
Karmaşık sistemleri
incelediğinizde bazı özellikler görürsünüz. Nedir bunlar:
- Karmaşık
sistemler “kaotik” olabilir. Kaotik sistemlerin bir özelliği, küçük girdilerin
büyük ve beklenmeyen sonuçlar doğurabiliyor olmasıdır. Örneğin bir kalabalıkta
sadece “YANGIN” diye bağırmak büyük başka olaylara yol açabilir. Bazı akademik çevrelerde
kaotik sistemler kendi başına ana başlık olup karmaşık sistemler onun altına
konmaktadır.
- Karmaşık
sistemler “adaptif”tir. Yani duruma uyabilen, öğrenerek davranış değiştirebilen
sistemlerdir. En başta insan davranışları olmak üzere, borsa, bağışıklık
sistemi, politik sistemler hep adaptiftirler.
- Karmaşık
sistemler “nonlinear”dir. Yani doğrusal olmayan, analitik matematiksel analizi
zor veya olanaksız olan sistemlerdir. Girdiler verilince çıktılar matematiksel
yöntemlerle kolay kolay hesaplanamayabilir.
- Karmaşık
sistemler kendi içinde başka karmaşık ve bağımsız sistemleri barındırır. Örneğin
ekonomi, sosyal sistemler iç içe olduğu gibi her iki grup da insan gibi başka
karmaşık sistemlerden oluşur.
- Karmaşık
sistemlerde geri besleme ve ileri besleme mekanizmaları yaygın var. Yani iç değişkenler
girdileri ve çıktıları doğrudan etkiler. Bunların olayları frenleyici veya daha
da alevlendirici etkileri olur.
- “Emergence”,
yeni oluşumlar ortaya çıkıyor. Karmaşık sistemin parçalarında veya ilk durumlarında
hiç bulunmayan yeni oluşumlar vücut buluyor. Örneğin tek tek karıncalara
bakarak büyük labirent gibi karınca yuvaları yapılabileceği başlangıçta düşünülemez
ama bunlar oluşuyor. Mafya, yoksulluk, diğer benzer örnek oluşumlar.
- Karmaşık
sistemlerde kendi kendine örgütlenme (self organization) görülüyor. Bir lider veya
merkezi yönetim olmadan, kendi kendine bir organizasyon ve kollektif davranış
ortaya çıkıyor. Bir konser sonucu seyircilerin tempolu alkışı buna güzel bir örnek.
Bence en güzel toplumsal örneğini de Gezi Parkı hareketi ile gördük.
Karmaşık sistemlerin
incelenmesinde en çok kullanılan yöntemlerden bir modelleme, daha doğrusu
bilgisayar modellemesi veya benzetim (simulasyon). Ben çok modelleme çalışmasında
bulundum. Ama bunlar top mermisi, uçuş sistemleri, endüstriyel sistem kontrolu vb.
klasik modelleme yöntemlerini içeriyordu. Yani doğrusal olan veya olmayan karmaşık
da olsa birtakım diferansiyel denklemleri çözümü ile deterministik sonuçlar
bulunuyordu.
Halbuki yeni geliştirilen
modelleme teknikleri deterministik sonuç veren cinsten değil. Ajan temelli
(agent based) denen bu teknikler gerçek yaşamı daha iyi modellemeye çalışıyor
ve karmaşık sistemler için daha gerçekçi sonuçlar veriyor. Örneğin bir karıncayı
modelliyorsunuz, sonra modelde binlerce karıncayı ortalığa salıp ne olduğuna
bakıyorsunuz. Sonucun analitik çözümü yok. İstatistiksel yanıtlar alınıyor.
Bu modelleme yöntemleri
arasında genetik algoritmalar ve sinir ağları (neural networks) denen yöntemler
de var ki bunlar çalışma ilkelerini tamamen doğayı ve insanı inceleyerek oluşturmuş.
Genetik algoritma tekniklerinde aynen evrimsel ilkeler kullanılıyor. Yani
stabil bir yapı, mutasyonlara veya küçük değişikliklere tabi tutuluyor ve gelişmesine
bakılıyor. Çok değişik mutasyonlar içinde çoğunda değişiklik olumsuz, genelde
felaketle sonuçlanıyor. Fakat bazıları başarılı olup, stabil sistemi daha ileri
bir konuma taşınıyor. Sinir ağları ise ile beynimizdeki nöronları örnek alarak
yapılan benzetimlere verilen bir başlık
Yeni modelleme yöntemleri,
ajan temelli benzetimler, sinir ağları, genetik algoritmalar, ve diğer bazı karmaşık
sistem araştırma yöntem ve teknikleri hep elektronik ve bilgisayar teknolojisinin
gelişmesi sayesinde mümkün olmuştur. 20-30 yıl önce bu teknikleri
uygulayabilmek olanaksızdı. Bilgisayar bellek kapasitesi, hız kapasitesi, 20 yılda
en az bin kat arttı. Donanımın gücü bu kadar artınca yeni yazılım teknikleri
uygulanabilir oldu ve devreye girdi. Bilişim alanı zenginleşti ve başka alanların
da zenginleşmesine yol açıldı.
Yeni ortaya çıkan tekniklerden
bir veri madenciliğidir. Çok büyük veri kümeleri içinde ilişkiler arayarak bazı
gerçekleri ortaya çıkarma girişimidir. Çok büyük veri kümeleri, trilyonlarca
byte (gigabyte, petabyte) hacimde, Dünyanın değişik yerlerinde değişik
formatlarda veriler olabilir. Bunların içinde keşfedilmeyi bekleyen gerçekleri
bulma çabalarıdır veri madenciliği.
Toplumsal ve politik
araştırmalar yanında veri madenciliği tekniklerini kullanan büyük bir kütles,
mal üreticileri ve bunları satan parekendecilerdir. Ne tür insanlar ne tür
malları alır sorusuna göre üretim yaparlar ve mağazayı ona göre düzenlerler. Hükümetlerin,
politikacıların fişleme gayretleri, ABD va başka yerlerde profilleme çalışmaları
bu alanın uygulamaları arasına girer.
Bir başka bilişim
alanı semantik ağlar olarak ortaya çıkmaktadır. İnternet arama motorlarını
eminim çok kullanıyorsunuz. Bir iki anahtar kelime verdiğinizde motor size bir milyon
tane sözde sonuç getiriyor. Bunların arasından ayıklama yaparak tam aradığınızı
bulmanız çok zaman alabiliyor ve bazen de tatmin olmuyorsunuz. İşte semantik ağlar
sizden tam sorunuzu alıp akıllı bir uzman gibi yanıtlar hazırlayacak. Wolfram
diye bir site bu konuda bayağı ilerleme kaydetti. Bir bakın.
Son olarak çok büyük
ve derin bir bilişim alanından kısaca bahsetmek istiyorum. Yapay zeka,
(artificial intelligence) denen alan bilgisayarları ortaya çıkmasından hemen
sonra 1950’lerde doğdu denebilir. İlk zamanlar çok şey vadediyor gibiydi ama
fazla başarı gösteremedi, kenara itildi kaldı. Ancak gene bilgisayarların müthiş
bellek ve hız kapasitesi kazanması ile gündeme gelmekte.
Yapay zeka konusunun
da teknikleri, yöntemleri ve uygulamaları var. Bunların başında bilginin
temsili (knowledge representation) var. Bilginin temsili, işlenmesi, sonuç çıkarılması
(inference tüme varım ve deduction tümden gelim) yöntemleri, formal mantık
kuralları, semantik düşünce, bunların bilgisayar diline dökülmesi, bunları çalıştıran
bilgisayar dillerinin geliştirilmesi yapay zekanın teknik ve yöntemleri olmuştur.
Uygulama alanları
arasında uzman sistemler en yaygın olanıdır. Tıpta örnekleri çok yaygındır.
Bulgular verildiğinde tanı koyan sistemler (Mysin ) vardır. İki nokta arasında
uçak bulma ve rezervasyon sistemleri halen çok iyi çalışan uzman sistemlerdir.
Başka örnekler arasında
oyun programları, satranç (Kasparofu yenen IBM deep blue programı), Büyük Risk
bilgi yarışmasında şampiyonları yenen gene aynı program sayılabilir. Şimdi bu
olanak tıpta zor sorunların çözümünde kullanılmakta. Bir konuda karşılıklı konuşma
programları var ve bunlar popüler olacak. Uzun uzay yolculuklarında arkadaşlık
edecek.
Bunlar size Holistik
bilimden biraz uzaklaştık gibi geliyor olabilir ama ben bunları holistik bilimi
ilerlemesine katkı verecek yeni
teknikler ve yöntemler olarak görüyorum. Eninde sonunda hepsinin amacı insanı,
doğayı, toplumu daha iyi anlamamıza yardımcı olmak.
Fuat İnce
Fuat İnce
7 Aralık 2013 Cumartesi
Holistik Bilimden Bakış ile Entelektüel Sorunlarının Nasıl Sorgulanacağına Dair bir Değerlendirme (Mustafa Özcan, 7 Aralık 2013)
Holistik
Bilimden Bakış ile Entelektüel Sorunlarının Nasıl Sorgulanacağına Dair bir
Değerlendirme
Holistik (bütünsel) bilimin insan zihni için sunduğu ekstra
potansiyel gücün birey tarafından yerinde ve yeterince kullanılma durumunda
kişisel yaşamın erişilmesi zor olan dev soyut sorunlarına tatmin edici düzeyde
cevap bulunabileceğini daha baştan belirtmek isterim.
Başka bir
söleyişle de, karmaşık ve soyut sorunların çözümü için yapılan sorgulamalarda somut
sonuçların artık elde edilebilir olduğunu ifade etmem herhalde yanlış bir
değerlendirme olmaz.
Doğaldır ki,
yaşam alanlarının en soyutu, soyut olduğu için de anlaşılması en zor olanı anlıksal(cı), yani entelektüel veya
daha geniş anlamda ve basit olarak ifade edilirse, düşünümsel, (reflektif) olandır.
Bunun nedeni
ise bu düşünce alanının incelenmesi sırasında insan zihni hem özne hem de nesne
kimliği ile zorunlu ve devamlı olarak eytişimsel
(diyalektik) bireşim yapan bir tasarım
sürecindedir. Nitekim böyle durumlarda insan, usun nesne kimliği ile yaptığı tasarımlar ve bunların özne kimliği ile denetimi şeklindeki
iki karşıt tür işlem sürecini koşut ve eş zamanlı olarak zihinde gerçekleştirmek
durumundadır. Bu da zihnin son derece çetrefil bir uslamlama işini yapmakta olduğunu
göstermektedir.
Konuyu şimdi zihindeki
‘nasıl’dan uygulama yapılmak için başvurulacak kültürel dünyada nelerin var olduğu sorusuna getirirsek doğaldır
ki bu durumda insanın monden tinsel
kültür (‘entelijansiya’ da
denilen yüksek entelektüel camianın günlük yaşamı ile ilgili olan şeyler
anlamında kullanılmıştır) alanına hemen hızlıca
bir göz atmak gerekecektir.
Bu durumda, başta
bilimler ve kuramlar olmak üzere yazın ve felsefe ile kültür ve sanatın da
içinde bulunduğu konuların holistik düşünce için üç dikotomik alan olarak noosfer (bilinç küre) denilen entegre (tümleşik) ve kümülatif (birikimsel) mega bilinç bütününün çok önemli bir bölümünü oluşturduğunu söyleyebiliriz.
Ayrıca,
günümüzde zihinlerimizin yoğun olarak küresel düzeyde sanallaşması sonucu noosferdekj
sorunların insan toplumu için 21. Yüzyıl’da
problematik bir hal alacağını ve gelecekte ekosferin sorunları ile birlikte
holistik düşüncenin üçlü saçayağındaki tüm soyut çözüm uğraş potansiyelimizi
soğuracağını da daha şimdiden ön görebiliriz.
Bu nedenle
sorunu bir de insan için özgül yetenek gerektiren müzikaliteyi ve kinestezi
gibi zeka türlerini konunun dışarıda tutarak Howard Gardner’in ‘çoklu zekâlar’
kuramı görüngesinden ele alalım.
Nitekim bu
durumda, sözü edilen entelektüel sorunlar noosferin en önemli parçası mahiyeti
ile doğru holistik bir inceleme halinde bilişsel
ve duygusal (toplumsal) zekâlarımız ile natüralistik ve varoluşsal zekâlarımızın ortaklaşa bir bütün olarak
belki de tamamını kullanmamızı gerekli kılacaktır.
Bu doğrultudaki
sorgulamanın kurgusu için de gerekli olan bilgi-altyapısal zemin doğaldır ki
holistik bilimsel yaklaşım ve düşünümsel eytişim temeli üzerine kurulu olandır.
Sonuç olarak,
terminolojiyi kolaylaştırmak amacı ile Gardner’in ekolojik ve varoluşsal ile
bilişsel ve toplumsal zeka kümelerini holistik
zeka adı altında birleştirdiğimizde anlağımızın
(zekamızın) hangi yönlerine başvurmamız gerektiği konusuna daha da açıklık
gelmiş olur.
Görüldüğü
gibi hal böyle olunca, holistik tarzdaki anlayış, bakış, anlak (zeka), düşünüş
(us) ve bilimi ortaklaşa ve tümleşik olarak soyutlayıcı bir sorgulama aracı
olarak kullanmamız halinde 21. Yüzyıl’ın büyük eğilimlerinden doğacak devasa sorunları
betimlemeye, sorgulamaya, açıklamaya, çözmeye muktediriz demektir.
Ve belki de bu, bu tür
sorunlar ile ilgili olarak uzun erimli öndeyilerde bulunacak kuramlar elde
etmeye yönelik yeni bir araca, bir “novum
organum”a sahip olduğumuz anlamına gelmektedir.
Mustafa Özcan (7 Aralık 2013)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)