23 Şubat 2012 Perşembe

Entropi, Enformasyon, Yitirgen Yapılar, Zihni Formel Yapı ve Holistik Bilim (Mustafa Özcan, 23 Şubat 2012)

Entropi, Enformasyon, Yitirgen Yapılar,  Zihni Formel Yapı ve Holistik Bilim


Entropi basit olarak belirtilirse, doğada, toplumda ve usda düzensizlik düzeyinin bir göstergesidir. Buna karşılık onun negatifi, zıt kutuplu olanı enformasyonsa (bilişimse) her şeyde oluşmuş ve oluşmakta olan düzenin derecesini ifade eder.Termodinamiğin ikinci yasası noktasından bakılarak yapılacak daha genel bir değerlendirmede entropi, doğal süreçlerde kaosa ve ısıl ölüme doğru olan gidişi, yani makrokozmozda zaman okunun yönünü ortaya koyar.
Bu arada makrokozmozda zamanın, dolayısıyla da eğretilemesi (mecazı) olarak okun geçmişten geleceğe doğru sadece tek yönde olmasının evrensel primordiyal (ilksel,ezeli) ilkelerin ilki olduğunun temel önemi olması nedeni ile belirtilmesinde yarar var.
Öte yandan, söylendiği gibi enformasyon şeylerde bir düzen oluşturur ancak bu durum sadece entropiyi telafi eden bir bedel karşılığında gerçekleşebilir. Bu bakımdan karmaşık sistemler kuramı, bu şekilde enformasyon birikimi sağlamış sistemlerin hem “dengeden uzak” hem de “ısı yitirgen olduğunu belirtir. Söz konusu bu iki karakteristik özellik dikotomik çifttir. Yani eğer özelliklerden biri varsa ötekinin var olmaması olanaksızdır.
Konu daha yakından incelenirse bu sistemlerde organize enformasyonun, diğer bir anlatımla bilginin, daha yüksek düzeyli yapılanış olarak bir üstyapıya doğru kendiliğinden yöneldiği açık bir biçimde görülür. Bu türden bir yapıya sahip olan sistemlerin bilgi bazlı hiyerarşik yapılanışlarının kendilerine özgü bir “örüntü” temelinde ilerlediği gözlenmektedir.
Önceden de belirtildiği gibi bu sistemler, dinamik ısıl denge durumunda bulunmak yerine dışarıdan erke (enerji) alıp ısıyı çevreye vererek varlıklarını termodinamik açıdan sadece dengeden uzak bir şekilde sürdürebilmektedir. Bu tür “açık, karmaşık veya otopoietik (öz yaratıcı) dizgeler” için en tipik örnekler şunlardır:
·       Kimya alanında otokatalitik tepkimeler,  
·       biyoloji alanında canlı organizmalar ve
·       nöroloji (sinirbilim) alanında beyin (sinir dokudur).
Yeri gelmişken, söz konusu bu örneklerin akademik dünyada sistemler kuramı bağlamında karmaşık dinamik sistemler olarak ele alınıp yoğun bir şekilde araştırılmış ve araştırılmakta olduğunu belirtelim. Nitekim, daha on yıllar öncesinde Rus kökenli Belçikalı kimya bilim insanı İlya Prigogine 1977 Kimya Nobel Ödülüne bu konuda yaptığı çalışmalar sonucunda hak kazanmıştır. Prigogine’in  tanımlaması ile bu sistemlere yitirgen (dissipatif) yapılar denmektedir.
Belirtildiği gibi bu yapılar, entropi ile enformasyon ikilisinin aynı olaya yönelik etkinliklerindeki sonuç bileşkesi olarak enformasyon birikiminin idamesi için dışarıdan fazladan erke (enerji) alınmasını zorunlu kılar; yoksa dizge kendini sürdüremez, çöker. Bu durum günlük yaşamda biyoloji alanı için ölüm, nöroloji alanı için beyin ölümü denilerek anlatılır.


Üç örnekten biri olan beyni enformasyon ve bilginin alıcısı, işleyicisi ve yeni kavramların kayıtçısı olarak otopoietik bir sistem mahiyetiyle görmek yerinde olur. Durum bu olunca da ısı yitirgen özellikler göstermesini beklemek gerekir. Nitekim, ağırlığımızın sadece ellide biri kadar olan beynimizin (veya sinir dokumuzun), vücuttaki kan beslemesinin beşte birini almak suretiyle işlevini sürdürebilmekte olduğunu çoğumuz biliyoruz.
Ayrıca beynimizin diğer vücut organlarıyla (dokularla) karşılaştırıldığında on kat daha yoğun erke (enerji; kan) gereksinmekte olduğunu da buradan kolaylıkla çıkarabiliriz. Kan yoluyla alınan bu biyokimyasal erkenin bir bölümü zihni kayıt işlemlerinde kullanılmasının ardından ısı olarak kayba uğramaktadır. Gene karmaşık dinamik ısı yitirgen sistemlerin tipik  bir örneği olarak verilmiş olan canlılığın da makine ile karşılaştırıldığında işlev görür iken beyin gibi on kat daha fazla erkeye gereksinim gösterdiği bilinmektedir.
Özet olarak belirtilirse; bilincin canlılığa, canlıların makineye göre işlevsel verimliliği erkesel (enerjetik) temelde (bazda) yaklaşık on  kat daha düşüktür. Tersinden söylenirse, bilinç canlılığa, canlılık makineye göre yaklaşık on kat daha yüksek erkeye (enerji) gereksinim duyar.
Konuya bir de nöropsişik açıdan bakalım. Bilindiği gibi, algılanan enformasyonun sinapslaşma yoluyla zihindeki bilgi kayıt sistemine entegre edilmesi olayına belleme, bunu yapan ve kaydı tutan organizasyonel yapıya da bellek diyoruz.
Öte yandan, epistemik-enformatik görüngeden hareketle yapılacak bir değerlendirme ile, birine pozitif, ötekine negatif sayısal değerliklik atfedilmek suretiyle düzen ve düzensizliği (kaosu), matematiksel (enformatik) iki dikotomik karşıt ulam çiftinin temsilcileri olarak tanımlanmak olanaklıdır. 
Bu mahiyet (nelik) ile değerlendirilen entropi ve enformasyon, nöropsişik iki karşıt dikotomik ulam çifti olarak insanoğlunun evriminde zihni yapısal değişimlere -diyalektik olarak- yol  açmış olabileceğini söylemek herehalde yanlış olmaz.
Bu doğrultuda, pozitif ulam özelliğiyle düzen oluşturan enformatik nicel birikimin, diyalektiğin gereği olarak zamanla nitele dönüşme yoluyla söz konusu nöropsişik yapıları ortaya çıkarmış olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca bunlara, bilişsel (kognitif) açıdan bakarak epistemik-enformatik sistemdir diye bir etiket dahi koyabiliriz.
İşte bu doğrultu ve kapsamda insan zihninde, zamanla, sayma ve sayılar gibi  dilsel-matematiksel temel kavramsallıkların etmenliğinde ortaya çıkmış diyalektik süreçli bir evrim sonucunda oluşmuş olan holarşik özellikteki  bütünsel-belitsel bir yapı, yani “zihinsel aksiyomatik bir sistem” bulunmaktadır diyebiliriz.
Buna, zihinsel ve matematiksel akademik dilde basitçe formellik denmektedir. Ayrıca, formel sistem, lojistik referans çerçevesi, biçimsel dizge, kurgusal-düşünsel oluşum deyimlerini  bu çok yönlü yapıya çeşitli bakış açılarından verilmiş adlar diye not edebiliriz.
Günlük dildeyse bu muhteşem yapıya kısaca mantık diyoruz.

Şimdiye dek ileri sürdüğüm ve yöntem olarak yerine göre formel mantığı, yerine göre diyalektiği temel alan ve ele alınan kavramların özelliği bakımından geniş ve derin olanlara yönelmiş bu kanı ve görüşlerimi “holistik düşünce”ye yapılmış bir çeşit katkı olarak tanımlamak istiyorum. Bu noktada, yapılan katkının doğa-bilimsel düzlemde oluşturulmuş görüngelerdeki bakışları esas alan irdelemeler şeklinde olduğunu ayrıca belirtmeliyim.
Öte yandan, ele alınmış nosyonlar, fikirler, düşünümler (refleksiyonlar) söz konusu referans çerçevesi doğrultusunda diyalektik süreçle işlenerek bütünleştirildiğinde ileride formel düzlem üstüne kurulu olan “meta bir yapı”nın varlığının da  ampirik (görgül) olarak olasılıkla keşfedileceğinden hiç kuşkum olmadığını yeri gelmişken vurgulamalıyım.
Yüzyılı aşkın bir süredir insanoğlunun entelektüel dünyasında oluşagelen başdödürücü dönüşümlerin belki de yüzlerce, hatta binlerce yılda bir kez ortaya çıkan kendine özgü zihni devrimlerden birinin gerçekleşmekte olup olmadığı düşüncesi gayriihtiyari (istemeksizin) olarak acaba “üstün insan”a bir geçiş mi yaşanıyor diye bu  fikri ortaya atan son çılgın Batı düşünürü F. W. Nietzsche’yi akla getirmektedir.
Sonuç olarak, günlük toplumsal olay ve olguların betimlenmesi, irdelenmesi ve gereğinde çözümlenmesi için genel epistemik formel bir üst (öte) yapının inşasında, doğabilimsel düzlemi öndayanak olarak alan bütünsel kurgulama tarzının 21. yy’da problem çözümünde kullanılmasının olanaklı hale geleceğini; özet bir deyişle, holistik bilimin insanlık ülküsü için kapımızı çalacağını düşünüyor ve bekliyorum.
(Mustafa Özcan, 23 Şubat 2012)


http://www.kadikoydusunceplatformu.blogspot.com/

2 yorum:

  1. Erdoğan Merdemert24 Şubat 2012 12:59

    yazınızdan, entropi ve enformasyon dikotomik yapısının aynı zamanda uzayı tamamen kapsayan evrensel yapılar ve oluşumlar olduğunu çıkarttım ama o zaman da "dışarısı" yani enerji (erke) alınan bir dışarısı kavramı konusunda bilgiye ihtiyacım olduğunu anladım. Açıklama yaparsanız sevinirim..
    mutluluklar dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Erdoğan Bey Merhaba,

      Sorunuz kritik düzeyde önemli. Cevabı ise ikili...

      Önce hemen belirteyim. Evreni aktarılan yaklaşım ile irdeleyerek anlamaya çalışmak olanaklıdır.

      Şimdi maddi evren olarak algıladığımız elementler ve parçacıklardan oluşan görünür ve bilinir evrensel yapıyı yitirgen olarak kabul edersek onu erkesel yönden başka bir yapının beslemesi gerekecektir. Hal böyle olunca "karanlık erke" diye sözü edilen oluşumun bu gereksinimi karşılayabileceği sonucu çıkarmak olanaklıdır. Ki bu durumda evren "açık dizge" olur. Ya da şimdiye kadar yapıldığı gibi evreni termodinamik açıdan kapalı bir dizge olarak kabul edip büyük patlama ile en başta içine hapsetmiş olduğu erkeyi tüketerek ısıl ölüme doru yol almakta olduğunu düşünebiliriz.

      Her ikiside olanaklı gözüküyor...

      Selamlarımla,
      Musafa Özcan

      Sil