31 Temmuz 2021 Cumartesi

Duyuru: Steven Weinberg'in vefatı

 

Nobel ödüllü fizikçi Steven Weinberg 23 Temmuz 2021 çarşamba günü vefat etmiştir. 

Steven Weinberg'in yaşamı ve bilimsel çalışmaları ile ilgili bilgi için aşağıdaki Vikipedi sayfası incelenebilir.




19 Temmuz 2021 Pazartesi

Karmaşıklık (Bölüm 21) (Ateşan Aybars, 19 Temmuz 2021)

Ekonomik Ağ Teorisi

Son birkaç on yılda bilgi teknolojisindeki gelişmeler ve küreselleşme olgusu küresel ekonomiyi derinden etkiliyor. Yerel işletmeler, ağ bağlantıları ile kolayca küresel ekonomiye bağlanarak dünyanın herhangi bir ülkesinde çeşitli seviyelerde ekonomik faaliyetlerini gerçekleştirebiliyorlar. Birey ve kurumlar, sermaye piyasalarında, son derece karmaşık finansal mühendislik ürünlerinde bir tuş ile işlem yapabiliyor. Kapitalizmin böylesine yaygınlaşması doğrudur ya da yanlıştır, bu ayrı bir tartışma konusu ama 21. yüzyılda bilgi teknolojisinin sağladığı bağlantısallık temelli organizasyon yapısı yeni meydan okumalarla karşımıza çıkıyor. Doğrusal sistemler, ekonomi dâhil bütün bilim alanlarında sistemi oluşturan bileşenlerinin özellikleri ile ilgilenir. Örneğin, ülke ekonomisi için önemli bir ekonomik veri olarak GSYİH rakamlarına bakılır ya da herhangi bir şirketin analizi için bilançosu, fiyat kazanç oranları ya da CEO’sunun kim olduğu türünden bilgiler araştırılır. Bunların hepsi, bileşenlerinin özelliklerine referansla sistemin tanımlarıdır. Bu tür analizler elbette faydalı ve gereklidir ama burada bağlantısallığı düşük olan doğrusal bir sistemden bahsediyoruz. Bağlantısallık yükselirse, bileşenler arasındaki ilişkiler sistemin genel dinamiklerini belirlemede önemli faktör olmaya başlar ve bağlantısallığın artmasıyla ortaya çıkan yeni dinamikleri anlamak farklı bir modellemeden, ağ teorisinden geçer.









Şekil 1. Post-endüstriyel ekonomilerde ağ bağlantısallığı temel organizasyon olarak ortaya çıkıyor. Küresel ekonomide bağlantısallığı iyi yöneten ülkeler için fırsatlar oluşurken oyunda geri kalan ülkeler diğerleri için fırsat olurlar. 

 

Ekonomik Ağ teorisi. Ağ teorisinin matematik ifadesi olarak kullanılan grafik teorisi, karmaşıklık teorisi içindeki çok az sayıda olan önemli modelleme araçlarından biridir. Herhangi bir ağ düğüm ve düğümler arası bağlantılardan oluşur. Düğümün ekonomide karşılığı bir birey, banka, şirket, kamu kurumu, ülke vs. olabilir; aralarındaki ilişki ise bağlantıdır ve çeşitli şekillerde görülebilir. İki ülke arasında petrol ticareti, banka ve şirketler arasında ticari ilişkiler ya da mağaza alışverişleri bağlantılara örnek olabilir. Ağ teorisi, sistemin somut bileşenlerinin özelliklerinden çok, soyut olan sistem bağlantısallıklarını inceler. Doğal olarak sistem bileşenlerinin somut özelliklerine alışık olduğumuzdan bağlantısallık kavramı alışık olmadığımız yeni bir anlayış ya da paradigma değişimi olarak görülebilir. Bağlantısallık kelime olarak ifade edilen anlamdan çok farklıdır. Ağın genel yapısını, ağın neresinde olduğumuz, ağ bağlantılarının nasıl olduğu ve bağlantılar üzerinden neyin iletildiği gibi özellikler anlaşılmalıdır. Her zaman olduğu gibi kullanmaya başlamadan önce modellemenin amaca yönelik tasarlanması önemlidir. Ağ teorisi, bileşenler arasındaki ilişkilere ve bu ilişkilerin yapısına hem nitel hem de nicel bir şekilde odaklanmamıza uygun şekilde tasarlanmalıdır. Sistem bileşenlerinin özellikleri doğrusal sistemlerde olduğu gibi önemli değildir. 

 

Ağ düğümünün önemi. Bir ağ içinde bir düğümün ne kadar önemli olduğu, hem kaynaklarının akışının hem de bu düğümün ağ içinde ne kadar kritik bir düğüm olduğunun fonksiyonudur. Düğüm üzerinden akan kaynakların çok büyük hacimli ya da çok bağlantılı olması ekonomik ağ için önemlidir. Panama Kanalı Pasifik ile Atlantik arasındaki tek deniz yolu olarak küresel tedarik zincirinde kritik bir rol oynamaktadır. Deniz yolu ulaşımında farklı bir işlevi yerine getirir ve bu düğümün tüm ağ içinde önemini belirler. 

 

Düğümün ağ içinde konumu ve ağ yoğunluğu. Düğümün konumu ve analiz edilmesi oldukça karmaşık olabilir. Diğer düğümlere yakınlığı, onları ne kadar hızlı etkileyebileceği ve bağlandığı düğümlerle ne kadar bağlantısallık içinde olduğu önemlidir. Bir örnek olarak, mali kriz sırasında hükûmetin kurtarma paketlerini düşünebiliriz. Hükûmet, tüm ağın (sistemin) riskini ve işlevselliğini sürdürmekle ilgilendiğinden düğüm analizini doğru yapmalıdır. Eğer problem büyük bir bankadan kaynaklanıyorsa “bu banka düğümünün kaç bağlantısı vardır, finans ağında başka hiçbir kurumun gerçekleştiremeyeceği kritik bir rol oynuyor mu, diğer düğümlere ne kadar yakından bağlıdır ve doğrudan bağlı olduğu diğer düğümler ne kadar önemlidir” türünden sorular ve cevapları ağ topolojisi vasıtasıyla anlaşılmalıdır. Bir ağın bütününe baktığımızda muhtemelen en önemli parametre, sistemin genel yoğunluğudur ve tanım olarak bir ağın yoğunluğu, olası bağlantısallıkların mevcut bağlantılara oranıdır ya da kenar sayısının olası kenar sayısına oranı olarak da tanımlanır. Örneğin, bir ağ içinde 30 düğüm varsa her bir düğüm için potansiyel 29 bağlantı olasılığı vardır ve bağlantılar arttıkça sistemin genel yoğunluğu artar. Düğümler arası bağlantılara maliyet atfeden bir parametre tahsis edilebilir. Maliyet yüksek olursa bağlantılar azalmaya başlar, ucuzsa artar. Örneğin, uluslararası ticaret işlemlerinde gümrük vergileri vardır. Bu vergilerin azaltılması tedarik zincirinin küresel ticarete entegre olduğu yeni bağlantıları ortaya çıkarır. 

 

Bağlantısallık ve düğümler arası en kısa yol. Ağ yoğunluğu, sistemdeki herhangi bir elemanın değerini de etkiler. Düşük yoğunluğu olan bir ağ içindeki düğümün (ürün, şirket, teknoloji vs.) değeri yoğun bir ağ içindeki değerinden daha düşük olabilir. Ağ yoğunluğu yükseltilir ve bağlantılar artarsa durum değişir ve düğümün değeri de artmaya başlar. İnternet aracılığı ile birçok servise bağlanabildiği için akıllı telefonların fiyatlarının diğer telefonlara göre yüksek olması ya da ana cadde üzerinde bir restoranın değerinin (hava parası) ara sokaklardaki restoranlara kıyasla daha fazla olması gibi. Ancak, ağlar her zaman doğrusal bir şekilde büyümez, bazen pozitif geri bildirim fenomeni ile doğrusalsız üstel büyüme ortaya çıkar. Örneğin, birkaç on yıl boyunca oldukça hareketsiz olan internet faaliyetleri kritik kitleye ulaştıktan sonra popülerliği hızla yükseldi ve vazgeçilmez oldu. 

Organizasyonların içsel değerinin yanı sıra bir ağ bağlantısına katılması bu organizasyonun değerine değer katacaktır. Ağ bağlantısından kaynaklanan bu ilave değer ağ etkisi olarak bilinir. Ağ yoğunluğunun yanı sıra iki düğüm arasında en kısa yol kavramı ağın tümünün incelenmesinde önemlidir. En kısa yol kavramı, ağ teorisinde düğümlerin birbirine ne kadar yakın olduğunu gösterir. En kısa yol, sistemdeki düğüm sayısı, düğümler arası bağlantısallık ya da yoğunluk ve sistemin topolojik yapısına bağlıdır. Birbirlerinden çok uzak olan düğümlerin, yakın olanlara kıyasla davranışları farklı olabilir. Örneğin, küreselleşme ve teknolojinin yaygınlaşması ile artan bağlantısallık düğümler arasında yolu kısalttığı için dünyanın farklı yerlerindeki girişimciler birbirlerini daha yakın hissederler ve karşılıklı bağımlılık oluşmaya başlar. 

 

Çok katlı ağlar. Şimdiye kadar tek boyutlu ve tek tür işleve hizmet eden ağlardan bahsettik. Ancak, gerçek dünya ekonomisi çok daha karmaşıktır. Bir metropol ekonomisi, bir şirket veya küresel emtia piyasası gibi büyük bir sistemi analiz ederken, diğer birçok ağın iç içe şekillendiği karmaşık bir ağ ile uğraşıyoruz demektir. Örneğin, İstanbul gibi büyük bir şehir; ekonomik faaliyetler, finansal, sosyo-politik, ulaşım, kültür gibi iç içe birçok ağın oluşturduğu karmaşık bir sistemdir ve tüm bu ağların etkileşimi ekonomik kaynakların akış ve dağıtımını etkileyecektir. Böylece artan karmaşıklığı analiz edebilmek üzere çok katlı ağ sistemleri kullanılır. Çok katlı ağlar, birçok farklı işlev ve karmaşık etkileşimi gösteren ağ topluluğudur.


Ateşan Aybars (19 Temmuz 2021)



 

10 Temmuz 2021 Cumartesi

Karmaşıklık (Bölüm 20) (Ateşan Aybars, 10 Temmuz 2021)

 

Ekonomik Sistemin Yapısal Dinamikleri.


Kendiliğinden örgütlenme. Kimya ve fizikten mühendislik ve sosyolojiye kadar birçok farklı alanda araştırmacılar kendiliğinden örgütlenme konusunda bir hayli yol aldılar. Karmaşık ekonomik sistemlerde kendiliğinden örgütlenme, yukarıdan-aşağıya statik, hiyerarşik bir model değildir. Düzen ve kaos arasında karşılıklı etkileşimden kaynaklanan dinamik bir süreçtir. Klasik ekonomide ise düzen ve istikrar olarak bu süreç hükûmetlerin çeşitli düzenleyici müdahaleleri ile sağlanmaya çalışılır.


 

Şekil 1. Pazar yerinin kendiliğinden örgütlenmesi birey ve kurumların yerel seviyede etkileşimlerinden ortaya çıkan sinerjik yeni yapıdır. Kaynak: Systems Innovation.


Küresel ekonomi, kendiliğinden örgütlenme yoluyla oluşan karmaşık ekonomik sistemin sıra dışı örneklerinden biridir. En alt seviyede sayısız bireyin lokal etkileşimleriyle kendiliğinden başlayan örgütlenme (Şekil 1) çeşitli safhalardan sonra küresel ekonominin ortaya çıkmasına kadar uzanır. Dinamik bir süreç olan kendiliğinden örgütlenme, yerel düzeydeki doğrusalsız etkileşimlerden başlar. Yani, ilk başta bireylerin ilişkisi rastgeledir ve davranışlarında herhangi bir müdahale ya da kontrol yoktur. Her birey kendi çıkarları doğrultusunda hareket eder. Bireyler aralarındaki pozitif geri bildirimli etkileşimlerin oluşturduğu bir çeker etrafında organize olarak iş birliği ya da rekabet sonucu kurumların ortaya çıkmasına neden olurlar. Sanayi çağından bu yana kabul edilen yukarıdan-aşağıya örgütlenme ile karşılaştırıldığında, aşağıdan-yukarı bir model olan kendiliğinden örgütlenme, sezgilerimize ters düşebilir. Klasik ekonomide şirketler, ulusal ekonomiler ve çoğu sosyal organizasyonlar sanayi çağından miras kalan yukarıdan-aşağıya örgütlenme modelidir. Ancak günümüzde, bilgi teknolojisinin yükselişiyle, daha önce mümkün olmadığını düşündüğümüz ölçekte değer yaratan, kendiliğinden örgütlenen yeni ağların çeşitli topolojik yapılarda ortaya çıktığını görüyoruz. 












Şekil 2. Belirime (emergence) giden süreçler.


Rastlantısallık. Her şeyin düzenlendiği baskıcı bir sistemde ekonomiyi ele alırsak, tüm ürünlerin merkezi bir otoriteye yönlendirilmesi ve buradan dağıtılması beklenir. Bu model, sistemi belirli bir konfigürasyonda tutmaya çalışan yukarıdan-aşağıya bir modeldir. Böyle bir yapıda kendiliğinden örgütlenme mümkün olmaz. Sistem homojen olduğundan aşırı düzenlidir, kırılgandır ama saat gibi çalışmaktadır, düzensizliğin ölçüsü olarak entropisi yoktur ya da çok düşüktür. Bu modelin aksine, örneğin serbest piyasa ekonomisinde bireyler bir araya geldiğinde, aralarında mal ve hizmet alışverişinde bulunurken etkileşime başlarlar. Bu ilişkiler doğrusalsız etkileşimlerdir, farklı yerlerde ve herhangi bir müdahale olmadan gerçekleşir ve bireyler arasında kendiliğinden örgütlenmenin ilk koşulu olan düzensizlik (entropi) vardır. Ayrıca, bireyler kendi çıkarları doğrultusunda davrandıklarından etkileşimleri fazladır ve bu etkileşim ne kadar fazla olursa kendiliğinden örgütlenme o kadar kolaylıkla başlar. Bilgi teknolojisinin kendiliğinden örgütlenen sistemlerin ortaya çıkmasına neden olması bu yüzdendir, çünkü bilgi teknolojileri çok daha fazla birey arasında etkileşim imkânı sağlar. 


Yukarıda bahsettiğim gibi pozitif geri bildirim, kendiliğinden örgütlenme sürecinde önemli bir rol oynar. Pozitif geri bildirim sık ve yoğun etkileşim anlamına geldiğinden bireylere ortak bir zeminde faaliyet gösterme olanağı sağlar. Bu, bir ürün üretmek için faaliyetlerini koordine eden kişiler veya düzenli olarak ticaret yapan kişiler olabilir. Bu iş birliği maliyetleri düşürdüğü gibi üretkenliği de artırır. Pozitif geri bildirim bireyleri bir araya getirerek cazibe alanları yaratır ve bireyler çoğaldıkça cazibe alanı cazibe merkezine (çeker)  dönüşür.  Ticaret yapmak, iş aramak ya da iş fırsatları kollamak için bireylerin cazibe merkezinde faaliyetleri artar. Hollywood film merkezi olarak çok prestijli ve bir o kadar maliyetli bir bölge olduğundan bazı film yapıcıları Kanada’nın Toronto şehrinde film çekmeye yöneldi. Bir süre sonra Hollywood’u aratmayan imkânlar ve düşük maliyet diğer birçok film yapımcısını özendirerek Toronto’yu kritik kitleye ulaştırdılar ve çok cazip film yapım bölgesine dönüştürdüler. 


Yaratıcı Yıkım. Burada, entropi ve enformasyon dikotomisine kısaca değinmek gerekir. Entropi doğada, toplumda ve zihinde düzensizlik düzeyinin ölçüsüdür. Termodinamiğin ikinci yasası açısından bir değerlendirme yapılırsa entropi, doğal süreçlerde kaosa ve ısıl ölüme doğru olan gidişi, diğer bir deyişle makro-kozmosda zaman okunun yönünü belirler. Buna karşılık entropinin zıt kutuplu karşıtı olan enformasyon ise her şeyde oluşmuş ve oluşmakta olan düzenin düzeyini ifade eder. Ancak, bu durum sadece entropiyi telafi eden bir bedel karşılığında, enerji (erke) yitirilmesi şeklinde gerçekleşebilir. Bu nedenle bu tür sistemlere yitirgen yapılar denir. Sistem bir yanda enformasyon diğer yanda entropi dengesini sürdürebildiği sürece yaşamını idame ettirecektir ama değişen koşullar entropiyi artırmaya başladığında kendiliğinden örgütlenme sonucu yeni yapılanmalar görülecektir. Diğer bir anlatımla, sistemin zaman içinde kendini yenilemeye devam edebilmesi ve değişen koşullara uyum sağlayabilmesi için biraz rastlantısallık ve entropiye ihtiyaç vardır. Örnek olarak, Schumpeter'in yeni ekonomik organizasyonların dinamik şekilde evrimleşerek eski formların yerini aldığı yaratıcı yıkım fikri düşünülebilir. Bu fikir klasik ekonomideki statik denge anlayışından çok farklıdır. Tanım olarak yaratıcı yıkım, uzun süre benimsenen ekonomik uygulamaların, yaratıcı ve yıkıcı yeni uygulamaların ortaya çıkması ile terk edilmesi olarak ifade edilebilir. Bilindiği gibi klasik ekonomi arz-talebin belirlediği statik denge modelidir. 1976'da Avusturyalı-Amerikalı bir iktisatçı olan Schumpeter, Karl Marx'ın eserlerine dayanarak yaratıcı yıkım kavramını ortaya attı. Schumpeter'in görüşüne göre sürekli değişen, dinamik ve yaratıcı bir süreç olan kapitalizm, yeni fikir ve süreçlerin statükoya meydan okuduğu, eski paradigmayı yıktığı ve yeni bir anlayışı (paradigma) getirdiğini ifade eder. Schumpeter’in yaratıcı yıkım anlayışına göre, kapitalizmin itici gücü dengesizliktir ve bu ifade klasik ekonominin statik denge anlayışına aykırıdır. Yaratıcı yıkıma örnek olarak Netflix gösterilebilir. Çağımızın modern örneklerinden biri olan Netflix, kaset kiralama ve geleneksel medya endüstrisini ortadan kaldırdı. Teknoloji toplumunda inovatif girişimler eski modelleri geçersiz kılıyor ve herkesi bu yaratıcılığa uymak zorunda bırakıyor, uyamayanlar yok oluyor. Yenilikleri ilk benimseyen ve dengesizliği gören yaratıcılar değişimden fayda sağlarken eski teknolojilerle çalışmaya devam eden statükocular silinip gidiyor. Yani, yaratıcı yıkım kavramı değişen dinamik süreçlerin sonucu olarak karşımıza çıkıyor.  

   

Kendiliğinden örgütlenmede kritik süreç (SOC). Kendiliğinden örgütlenme hem yaratıcı hem de yıkıcı bir süreçtir. Pozitif geri bildirim, daha önce açıkladığım gibi faydalı sarmal olabildiği gibi zararlı sarmal da olabilir. Kritik sürece yönelik kum yığını modelini daha önce açıkladım. (Bkz. s. 52,53). Kum yığını modelinde kum taneleri tek tek bir yığın üzerine bırakılır. Yığın büyümeye başladığında, bazı taneler yanlardan tek tek veya küçük gruplar hâlinde yuvarlanır, ancak yığının yan açısı dikleştiğinde kritik seviyeye gelinir ve çığ oluşarak sistemi değiştirir. Çığ, pozitif geri bildirimin sonucudur. 


Üstellik yasası. Çığın büyüklüğü ve meydana gelme sayısı üstellik yasası ile gösterilir, yani çok sayıda, çok küçük çığ kopuşları ve az sayıda büyük çığ kopuşları olacaktır. Doğrusalsız sistemlerin ortak özelliği olan üstellik yasası dağılımı, doğrusal sistemlerin normal dağılımına kıyasla neredeyse imkânsız olan kara kuğu olaylarının daha sık gözlenmesine imkân verir. Örneğin, depremler, beyin korteksinde nöronal çığlar, virüs yayılması, orman yangınları, toprak kaymaları, salgınlar ve borsalarda ani çöküşler dâhil olmak üzere birçok fenomen, üstellik yasası dağılımı sergilerler. Bu nedenle, kum yığınında olduğu gibi kendiliğinden örgütlenen sistemler doğrusal değildir. Borsalar veya ekonomi karmaşık sistemler olduğundan büyük çöküşler veya ekonomik krizler normal dağılım ile gerçekçi sıklıkta gözlenmez ama üstellik yasası dağılımları borsa çöküşlerinin veya ekonomik krizlerin ne kadar sıklıkla karşımıza çıktığını daha gerçekçi olarak gösterirler. 


Çoklu Düzeyler. Kendiliğinden örgütlenme bütünleştirici (tümleyici) seviyeler diyebileceğimiz yeni örgütlenme katmanlarına neden olur. Küçük bir yerel pazarın bireylerinden büyük ticari kuruluşlara, sanayilere, ekonomilere ve nihayetinde tüm küresel ekonomiye kadar kendiliğinden örgütlenerek ortaya çıkan (belirim) kurumlar yıllar boyu değişime uğrayan karmaşık adaptif sistemlerdir (CAS). Karmaşıklık ekonomisine kendiliğinden örgütlenen bir sistem olarak bakılırsa, mikro seviyeden başlayan ve ekonomik hiyerarşide yeni yeni beliren katmanları görmeye başlarız. Doğrusal sistemlerde bu yapılanmalar tanımlanamazlar. 


Kendiliğinden örgütlenen sistemlerin ortak özellikleri. İlk olarak, ekonomide kendiliğinden örgütlenen sistemlerin mikro aşamasında, bireylerin etkileşimi sık ve yoğundur. Serbest meslek sahibi olan bir birey doğal olarak başarı için daha çok çalışır daha çok iletişim içindedir ve kurumsal yapıda çalışan bireylerden daha çok çaba sarfederler. Daha fazla komuta ve kontrolün olduğu kurumsal yapının aksine, bireyin özgür girişimciliğinin ardında daha refah bir yaşam özlemi vardır. İkinci olarak, mikro seviyedeki yaygın etkileşimler dağınık bir yapı olarak daha dirençlidir. Herhangi bir bireyin faaliyetleri birkaç birey ile sınırlı değildir. Üçüncü olarak, hiyerarşilerin komuta ve kontrol yapıları statik ve istikrarlı ortamlara uygun olabilirken, kendiliğinden örgütlenen sistemler, ihtiyaçlarının sürekli değiştiği dinamik, karmaşık ve değişken ortamlara çok uygundur. Bireyler, yukarıdan-aşağıya yönetim tarafından belirli bir konfigürasyon içinde tutulmadıkları için doğaları gereği dinamik davranarak koşullara uyum sağlarlar. Yerel çevrelerindeki olayları anında kavrayıp gerektiği gibi davranabilirler, dolayısıyla esnektirler ve değişen koşullara kolay uyum sağlarlar. Son olarak, kendiliğinden örgütlenen sistemlerde optimizasyon kavramı yoktur. Optimal bir sonuca ulaşmak için, devletlerin ekonomide üstlendiği role sahip, sistemi tasarlayıp kontrol eden merkezi bir otorite olmadığından optimal olmaktan uzak sonuçlar ortaya çıkar.


Ateşan Aybars (10 Temmuz 2021)




6 Temmuz 2021 Salı

Karmaşıklık (Bölüm 19) (Ateşan Aybars, 6 Temmuz 2021)

Ekonomik Sistemin Bağlantı Dinamikleri. 

Geri bildirim döngüsü yukarıda nedensellik bağlantıları başlığı altında ifade ettiğim gibi iki veya daha fazla değişken arasındaki karşılıklı bağımlılık ilişkisini tanımlar. Bu ilişkiler negatif ya da pozitif geri bildirim süreçlerine göre sistemin geleceğini belirler. Geri bildirim döngüleri tarafından belirlenen bu dinamikler, karmaşık sistem elemanlarının kendiliğinden örgütlenmelerinde temel ve çok önemli bir rol üstlenirler. Geri bildirim döngüleri ile sistem hem çevreden etkilenir hem de çevreyi etkiler. Anlaşılacağı gibi iki çeşit geri bildirim döngüsü vardır; negatif ve pozitif. Her iki tür geri bildirim sürekli olarak birbirleri ile rekabet eder ya da çatışarak sistemin yeni durumunu tayin ederler. 

Negatif geri bildirim döngüsü, sistem girdisi ve sistem çıkışı olmak üzere iki değişken arasındaki ilişkiyi temsil ettiğine göre, daha büyük girdi, daha büyük çıktı ile sonuçlanır ama bir sonraki iterasyonda negatif geri bildirim olarak sistemi beslediğinden daha küçük çıktıya neden olur. Negatif geri bildirim süreci sistemin amaca uygun, istikrarlı ve güvenli şekilde kontrol edilmesi için modellenir. Çok defa negatif geri bildirimli sistemler denge hâlindedir ya da denge etrafında küçük salınımlara (osilasyon) dönüşürler. 


Örneğin, arz ve talep arasındaki ilişki negatif geri bildirimdir. Bir üretici ne kadar çok üretirse, ürünün fiyatı da o kadar düşük olur ve düşük fiyat geri bildirim ile üretim teşvikini azaltır. Bu ilişki negatif geri bildirimdir. Bir başka negatif geri bildirim örneği faiz oranlarını düşürmek amacıyla merkez bankalarının para arzını artırmasıdır. Örneğin ABD merkez bankası FED ekonomik büyümenin sıkıntılı olduğu dönemlerde faiz oranlarını düşürmek amacıyla parasal politikasını değiştirerek likiditeyi artırır. (Bkz. Şekil 1.) Klasik arz talep denkleminde, para arzının artması (S1 arz eğrisinin sağa doğru S2’ye kaydırılması) hâlinde denge daha düşük faiz oranında gerçekleşir.




   











Şekil 1 Arz-talep dengesi. FED para arzı faiz oranlarını düşürür.


Negatif geri bildirimin aksine, pozitif geri bildirim döngüsü doğrusal sistemlerde gözlenmez, yani sistemin çıktısı sistemin gelecekteki durumunu etkileyemez.  Bu geri bildirim her iterasyon sonucunda sistem çıktısını üstel şekilde ve kontrolsüz artıran bir ilişkidir. Daha büyük sistem girdisi pozitif geri bildirimle daha büyük sistem çıktısına yol açar ve iterasyonlar sonrasında sistem beklenmedik şekilde farklı ve yepyeni bir duruma dönüşür. Bu tür davranışlar birçok varlıklarda görülür ve nedeni çok defa insan psikolojisi ve davranışa bağlanır. Herhangi bir finansal varlık fiyatının arada bir balon gibi şişmesini davranışsal finans kavramlarıyla açıklamaya çalışırlar. Örneğin, sürü psikolojisi. Yatırımcıların herhangi bir enstrümanın gerçek değeri yerine yükselen fiyatının cazibesine katılması rasyonel olmayan coşku (irrational exuberance) olarak bilinir ve çok defa piyasa balonuna neden olarak gösterilir. Bu tür pozitif geri bildirimler bir süre sonra dengesini kaybetmeye başlar. Yatırımcılar, eninde sonunda finansal varlığın gerçek değerini anlamaya başlarlar ve bir kısmının satış yapması sürüyü harekete geçirirerek pozitif geri bildirimin aksi yönünde etki yapmasına yol açar ve varlık fiyatları yükseldiği gibi dramatik şekilde değer kaybeder. 


Geri Bildirim Dinamikleri. Geri bildirim döngüleri ekonomik sistemin gelişiminde dinamik bir rol üstlenirler. Negatif geri bildirim döngüsü sistemi dengeye zorlar. Yani, sistem dışarıdan çok büyük bir şoka maruz kalmadıkça negatif geri bildirim döngüsü sistemi dengeye geri getirecektir. Bu açıdan, negatif geri bildirim ekonomide istikrar sağlayan bir kontrol mekanizması olarak sistemi sürekli şekilde, ufak tefek sapmalarla, istenilen seviyede dengeye getirmeye çalışır. Örneğin, geçmiş verilere bakıldığında bir ülkenin GSYİH’si, artan nüfus, üretimde verimlilik (teknoloji, yeni kaynakların bulunması, yeni modellemeler vs.) gibi çeşitli faktörlerle yükselen bir trend izler. Ancak, ortalamalardan aşırı sapmaların olduğu süreçler ekonomik büyüme ya da daralma, kısaca ekonomik dengesizlik anlamına geleceğinden, hükûmetler mali ve/veya para politikalarını kullanmak durumunda kalırlar. GSYİH'deki dalgalanmaları azaltmak ve ekonomiye tekrar istikrar sağlamak için hükûmetler otomatik dengeleyici olarak vergi ve sosyal yardım politikalarını yeniden planlar ya da değiştirirler. Sisteme negatif geri bildirim olarak giren yeni politikalar sistemik değişime direnerek istenen istikrarı sağlayabilir. Ekonomik kriz sırasında teşvik paketleri ve bankaların kurtarılması negatif geri bildirim fenomenine bir başka örnektir. 


Negatif geri bildirimin aksine pozitif geri bildirim, istikrarı bozan bir süreçtir, çünkü sistemin çıktısındaki bazı değişiklikler bir sonraki iterasyonda, sisteme tekrar geri bildirim olarak verildiğinde sistem çıktısını kontrolsüz yükseltecektir. Dolayısıyla, dengeleme mekanizması yoktur. Sistem, sürekli pozitif geri bildirim sonrasında güçlenmeye devam eder ve üstel bir şekilde dengeden uzaklaşır. Eğer, herhangi bir negatif geri bildirim döngüsü ile dengelenmezse, sistem tamamen farklı bir duruma taşınabilir. 


Pozitif geri bildirimin sistemi üstel olarak dengeden uzaklaştırması çok faydalı olabildiği gibi çok zararlı da olabilir. Pozitif geri bildirim ile kazancın artması yükselen faydalı sarmal (virtuous cycle) yol açarak ekonomide fayda sağlar ve sarmal yükseldikçe başka yeni faydalara yol açar. Örneğin, hükûmetlerin altyapıya ayırdıkları yatırım faydalı bir sarmaldır, çünkü projeye katılan şirketler daha üretken ve kazançlı olabilir, daha fazla vergi verir ve geliri artan hükûmet daha fazla altyapıya kaynak ayırarak ekonomiyi dengeleyebilir. Burada kamu harcamaları yükselen faydalı bir sarmal yaratır ve sarmal bir süre sonra çeşitli kısıtlamalar (negatif geri bildirim) etkisiyle belli bir seviyede tavan yapar. Ölçek ekonomisi de benzer şekilde gelişir. Şirketler, kuruluş yıllarında yükselen faydalı sarmal özelliği gösterirler. Daha fazla üretim, daha düşük marjinal maliyet ve tüketiciye düşük fiyatlarla yansır, tüketim tetiklenir, şirket daha fazla kazanır, faydalı sarmal daha fazla üretim sağlamak için geri beslenir ve böylece pozitif geri bildirim devam eder. Net sonuç, şirketin ilk yıllarındaki büyümesi üstel şekilde olacaktır ama yükselen faydalı spiral süreç sürekli devam edemez. Piyasa olgunlaştıkça ve yeni rakipler katılınca, sistemi istikrara taşımak üzere negatif geri bildirim şirketin daha fazla büyümesini engellemeye başlayacaktır. 


Pozitif geri bildirimin ekonomide neden olduğu zararlı sarmal (vicious cycle) yönetimin ve hükûmetlerin en çok endişe ettikleri kavram olup kontrol edilemeyen zorluklara ve krizlere yol açar. Klasik bir örnek hiperenflasyon ya da deflasyon olabilir. Bilindiği gibi, makroekonomide isdihdam, talep, üretimin arz ve fiyatı, şirketlerin kârlılığı vs. birbirlerine bağlıdır. Aşağıdaki Şekil 2.’de işsizliğin artmasından başlanırsa mal ve hizmetler olumsuz etkilenir, talep daralır. Talebin daralması arzı ve fiyatı düşürür. Elbette, aşırı düşük arz ve fiyat çok defa negatif geri bildirimle ekonomik dengeyi tekrar oluşturmaya çalışır ama bu her zaman başarılı olmayabilir. Bu durum, yani arz ve fiyatların düşmeye devam etmesi şirket kârlılıklarını azaltırken tüketim de azalır. İnsanlar fiyatın daha da düşeceği beklentisi ile harcamalarını iyice kısarlar, resesyonun daha uzun süre devam edeceği beklentisi ile ekonomiyi deflasyonist bir sürece sokarlar. Böyle bir süreçte merkez bankalarının para basması ve piyasalara aşırı likidite sağlaması bile güven eksikliğinden dolayı işe yaramaz. FED başkanı B. Bernanke’nin helikopterden para saçmak metaforu hatırlardadır, uzun süre işe yaramamıştı.














Şekil.2. Deflasyon sarmalı.


Pozitif geri bildirimin bir başka zararlı sarmal örneği olarak 2008 yılında başlayan konut krizi gösterilebilir. 2008 konut krizinin ardında pozitif geri bildirimin neden olduğu zararlı sarmal vardır. Banka ve yöneticilerin bırakınız yapsınlar (lasse faire), nasıl olsa serbest piyasa ekonomisi her şeyi dengeye getirir söylemleri ve çok az kişinin anladığı karmaşık ve riskli finansal mühendislik tasarımları anlaşılmaya başlandığında konut sektöründe endişeler arttı ve konut satışları hızlanarak sorumsuz ve art niyetli yöneticilerin saadet zincirini sona erdirdi. Çünkü daha fazla ev satışı ile fiyatlar düşmeye devam edince konut sahipleri ipotek borçlarını karşılayamayacak duruma geldiler (bankaya borçları konut fiyatının piyasa değeri üzerine çıkınca) ve konutlarının anahtarlarını bankalara teslim etmeye başladılar. Bankaların envanterinde daha fazla satılık konut olması, fiyatları daha da düşürmeye devam ederken pozitif geri bildirim (zararlı sarmal) çok büyük bir ekonomik krize yol açtı. 


Bu örneklerden zararlı sarmala yol açan pozitif geri bildirimin ne kadar güçlü ve kontrol edilmesinin ne kadar zor olduğu görülüyor. Pozitif geri bildirimin zararlı sarmalı bir kez başlarsa sistemi tamamen farklı bir duruma sürükleyebilir. Bu örneklerden negatif ve pozitif geri bildirim döngülerinin kontrol çabasının merkezinde olduğu anlaşılır. Negatif geri bildirimin, her türden merkezi kontrol sistemi içinde kullanıldığını ve hedefe yönelik davranışı temsil ettiğini belirtmiştik; yani, kontrol sistemi öncelikle sistemin istenen durumunun ne olduğunu tanımlamalıdır. Evimizde termostat kullanacaksak, çalıştırmadan önce istediğimiz sıcaklığı ayarlamamız gerekir. Evimizi ısıtmak söz konusu olduğunda bu basittir ama negatif geri bildirim döngüsünü bir şirketi veya ekonomiyi yönetmek için kullandığımızda (örneğin vergi sistemi ya da faiz oranları politikası) makro politikalarda doğru tanım ve tahmin yapabilmek ve olası sonuç senaryolarının neler olabileceğini kestirebilmek kolay olmaz ve çok fazla mali kaynak gerektirir. 


Geri bildirim döngüleri genellikle bilim, mühendislik ve ekonomi alanında standart matematik modellerden faydalanır, çünkü önemli karmaşıklıklar ve gelecekteki tüm durumlar yol boyunca birçok geri bildirim döngüsüne bağlı olacağından, olayları tahmin ederek geleceğe yönelik projeksiyon yapmak zordur, kapasitemiz sınırlıdır. Geri bildirim fenomeninin analitik yaklaşımla modellenmesi, ekonomik kriz gibi doğrusal olmayan sonuçları tahmin etmekte çok yetersiz olmamızın bir nedenidir. Geri bildirim döngüleri, ekonomi gibi karmaşık döngel olmayan sistemlerin gelişmesinde doğal bir süreçtir. Gelecek, geçmişin basit bir dönüşümü değildir. Sistemde geri bildirim iterasyonları ne kadar hızlı olursa sistemin geleceğini öngörebilme kapasitesi o kadar düşük olur.


Ateşan Aybars (6 Temmuz 2021)



3 Temmuz 2021 Cumartesi

İşte son müsilaj raporu (Fatih Çekirge - Hürriyet Gazetesi, 3 Temmuz 2021)

 

Mustafa Hoca, Çanakkale’den Babakale’ye kadar daldı... İyi haberler geldi. Ege rahat nefes aldı...

Prof. Dr. Mustafa Sarı bir süre önce müsilajın son durumunu raporlamak için bir dizi dalış kararı almıştı.

Çanakkale’den Göcek’e kadar inecekti.

Merakla bekliyordum...

Mustafa Hoca o dalışlara başladı. Önce Çanakkale-Babakale arasında daldı.

Son olarak perşembe günü Avşa Adası’nda daldı...

İşte son müsilaj raporu

İşte Prof. Dr. Mustafa Sarı’dan gelen son müsilaj bilgileri...

- ÇANAKKALE: Deniz dibinde müsilaj ciddi şekilde azalmış. Bir temizlenme var. Geniş bloklar halinde dip örtüsünü boğan o görüntü neredeyse bitmiş.

- BOZCAADA GÜNEYİ: Bozcaada’nın güneyinde yapılan dalışlarda bir miktar müsilaj görüldü. Bozcaada’nın 10 mil güneyinde müsilaj etkisi bir miktar yaygın...

- BABAKALE: Prof. Dr. Mustafa Sarı bu koordinatlarda birkaç dalış birden gerçekleştirdi. Fotoğraflar çekildi. Deniz dibinden örnekler alındı. Bu noktadan iyi haberler geldi. Babakale’den itibaren müsilaj görülmedi.

- DİP GÖRÜNTÜSÜ: Babakale’den itibaren diplerin temiz olduğu görüldü. Yer yer müsilaj parçalarına rastlansa da genel olarak dip temiz...

- EGE’YE İNER Mİ: Müsilajın Ege’ye inme tehlikesi ortadan kalkmış görünüyor. Mustafa Hoca bu ihtimali şöyle açıklıyor: “Akıntıyla en güneye kadar inebilecek müsilaj kümeleri olabilir. Ancak bunların nadir ve tekil olaylar olarak kalacağını düşünüyorum...”

- REHAVETE KAPILMAYALIM: Prof. Sarı Avşa’daki dalışının ardından dipteki bu temizlenmeyi hatırlatarak şu uyarıyı da yapıyor: “Bütün bunlar iyi gelişmeler. Ancak hiçbir şekilde rehavete kapılmayalım. Müsilaj tehlikesini ciddi şekilde periyodik olarak izlememiz gerekir.”

BİR DAHA OLMAZ DEMEYELİM

Evet, Bandırma Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı’nın izlenimleri ve analizleri gösteriyor ki denizleri kirleten bizlere denizin bir cevabı olarak üzerimize gelen bu “salya” ya da “kusmuk” şimdilik etkisini kaybetmiş görünüyor.

En önemlisi, Babakale’den itibaren Ege’ye doğru akacak ciddi bir müsilaj kitlesi yok.

Bu iyi haber...

Ancak özellikle İzmit Körfezi’ndeki sanayi kirlenmesi... Atık kirlenmesi ve Marmara Denizi’nde dip kirlenmesine dönüşen kontrolsüz atık meselesi çözülmedikçe...

Müsilaj tehdidi de bitmeyecek...

Müsilajı denizin bize yaptığı bir “imdat çağrısı” olarak görmeliyiz.

‘İNCİ KEFALİ’NİN BABASI

Prof. Dr. Mustafa Sarı kimdir? Her defasında hatırlatmak istiyorum.

Prof. Dr. Sarı asistanlık günlerinde gittiği Van’da dünyada tek tür olan İnci kefalinin neslinin tükeneceğini görmüş ve neredeyse bütün gençliğini Van Gölü’ndeki o balığın kurtarılması için harcamıştır. Başarılı da olmuştur. O yüzden ben kendisine İnci kefalinin kurtarıcı babası diyorum...

Şu anda Bandırma Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanlığı’nı ve bilim kurulu faaliyetini yürütüyor.

Fatih Çekirge - Hürriyet Gazetesi (3 Temmuz 2021)

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/fatih-cekirge/bin-agaci-kesecek-durdurun-bu-katliami-41841317