10 Temmuz 2021 Cumartesi

Karmaşıklık (Bölüm 20) (Ateşan Aybars, 10 Temmuz 2021)

 

Ekonomik Sistemin Yapısal Dinamikleri.


Kendiliğinden örgütlenme. Kimya ve fizikten mühendislik ve sosyolojiye kadar birçok farklı alanda araştırmacılar kendiliğinden örgütlenme konusunda bir hayli yol aldılar. Karmaşık ekonomik sistemlerde kendiliğinden örgütlenme, yukarıdan-aşağıya statik, hiyerarşik bir model değildir. Düzen ve kaos arasında karşılıklı etkileşimden kaynaklanan dinamik bir süreçtir. Klasik ekonomide ise düzen ve istikrar olarak bu süreç hükûmetlerin çeşitli düzenleyici müdahaleleri ile sağlanmaya çalışılır.


 

Şekil 1. Pazar yerinin kendiliğinden örgütlenmesi birey ve kurumların yerel seviyede etkileşimlerinden ortaya çıkan sinerjik yeni yapıdır. Kaynak: Systems Innovation.


Küresel ekonomi, kendiliğinden örgütlenme yoluyla oluşan karmaşık ekonomik sistemin sıra dışı örneklerinden biridir. En alt seviyede sayısız bireyin lokal etkileşimleriyle kendiliğinden başlayan örgütlenme (Şekil 1) çeşitli safhalardan sonra küresel ekonominin ortaya çıkmasına kadar uzanır. Dinamik bir süreç olan kendiliğinden örgütlenme, yerel düzeydeki doğrusalsız etkileşimlerden başlar. Yani, ilk başta bireylerin ilişkisi rastgeledir ve davranışlarında herhangi bir müdahale ya da kontrol yoktur. Her birey kendi çıkarları doğrultusunda hareket eder. Bireyler aralarındaki pozitif geri bildirimli etkileşimlerin oluşturduğu bir çeker etrafında organize olarak iş birliği ya da rekabet sonucu kurumların ortaya çıkmasına neden olurlar. Sanayi çağından bu yana kabul edilen yukarıdan-aşağıya örgütlenme ile karşılaştırıldığında, aşağıdan-yukarı bir model olan kendiliğinden örgütlenme, sezgilerimize ters düşebilir. Klasik ekonomide şirketler, ulusal ekonomiler ve çoğu sosyal organizasyonlar sanayi çağından miras kalan yukarıdan-aşağıya örgütlenme modelidir. Ancak günümüzde, bilgi teknolojisinin yükselişiyle, daha önce mümkün olmadığını düşündüğümüz ölçekte değer yaratan, kendiliğinden örgütlenen yeni ağların çeşitli topolojik yapılarda ortaya çıktığını görüyoruz. 












Şekil 2. Belirime (emergence) giden süreçler.


Rastlantısallık. Her şeyin düzenlendiği baskıcı bir sistemde ekonomiyi ele alırsak, tüm ürünlerin merkezi bir otoriteye yönlendirilmesi ve buradan dağıtılması beklenir. Bu model, sistemi belirli bir konfigürasyonda tutmaya çalışan yukarıdan-aşağıya bir modeldir. Böyle bir yapıda kendiliğinden örgütlenme mümkün olmaz. Sistem homojen olduğundan aşırı düzenlidir, kırılgandır ama saat gibi çalışmaktadır, düzensizliğin ölçüsü olarak entropisi yoktur ya da çok düşüktür. Bu modelin aksine, örneğin serbest piyasa ekonomisinde bireyler bir araya geldiğinde, aralarında mal ve hizmet alışverişinde bulunurken etkileşime başlarlar. Bu ilişkiler doğrusalsız etkileşimlerdir, farklı yerlerde ve herhangi bir müdahale olmadan gerçekleşir ve bireyler arasında kendiliğinden örgütlenmenin ilk koşulu olan düzensizlik (entropi) vardır. Ayrıca, bireyler kendi çıkarları doğrultusunda davrandıklarından etkileşimleri fazladır ve bu etkileşim ne kadar fazla olursa kendiliğinden örgütlenme o kadar kolaylıkla başlar. Bilgi teknolojisinin kendiliğinden örgütlenen sistemlerin ortaya çıkmasına neden olması bu yüzdendir, çünkü bilgi teknolojileri çok daha fazla birey arasında etkileşim imkânı sağlar. 


Yukarıda bahsettiğim gibi pozitif geri bildirim, kendiliğinden örgütlenme sürecinde önemli bir rol oynar. Pozitif geri bildirim sık ve yoğun etkileşim anlamına geldiğinden bireylere ortak bir zeminde faaliyet gösterme olanağı sağlar. Bu, bir ürün üretmek için faaliyetlerini koordine eden kişiler veya düzenli olarak ticaret yapan kişiler olabilir. Bu iş birliği maliyetleri düşürdüğü gibi üretkenliği de artırır. Pozitif geri bildirim bireyleri bir araya getirerek cazibe alanları yaratır ve bireyler çoğaldıkça cazibe alanı cazibe merkezine (çeker)  dönüşür.  Ticaret yapmak, iş aramak ya da iş fırsatları kollamak için bireylerin cazibe merkezinde faaliyetleri artar. Hollywood film merkezi olarak çok prestijli ve bir o kadar maliyetli bir bölge olduğundan bazı film yapıcıları Kanada’nın Toronto şehrinde film çekmeye yöneldi. Bir süre sonra Hollywood’u aratmayan imkânlar ve düşük maliyet diğer birçok film yapımcısını özendirerek Toronto’yu kritik kitleye ulaştırdılar ve çok cazip film yapım bölgesine dönüştürdüler. 


Yaratıcı Yıkım. Burada, entropi ve enformasyon dikotomisine kısaca değinmek gerekir. Entropi doğada, toplumda ve zihinde düzensizlik düzeyinin ölçüsüdür. Termodinamiğin ikinci yasası açısından bir değerlendirme yapılırsa entropi, doğal süreçlerde kaosa ve ısıl ölüme doğru olan gidişi, diğer bir deyişle makro-kozmosda zaman okunun yönünü belirler. Buna karşılık entropinin zıt kutuplu karşıtı olan enformasyon ise her şeyde oluşmuş ve oluşmakta olan düzenin düzeyini ifade eder. Ancak, bu durum sadece entropiyi telafi eden bir bedel karşılığında, enerji (erke) yitirilmesi şeklinde gerçekleşebilir. Bu nedenle bu tür sistemlere yitirgen yapılar denir. Sistem bir yanda enformasyon diğer yanda entropi dengesini sürdürebildiği sürece yaşamını idame ettirecektir ama değişen koşullar entropiyi artırmaya başladığında kendiliğinden örgütlenme sonucu yeni yapılanmalar görülecektir. Diğer bir anlatımla, sistemin zaman içinde kendini yenilemeye devam edebilmesi ve değişen koşullara uyum sağlayabilmesi için biraz rastlantısallık ve entropiye ihtiyaç vardır. Örnek olarak, Schumpeter'in yeni ekonomik organizasyonların dinamik şekilde evrimleşerek eski formların yerini aldığı yaratıcı yıkım fikri düşünülebilir. Bu fikir klasik ekonomideki statik denge anlayışından çok farklıdır. Tanım olarak yaratıcı yıkım, uzun süre benimsenen ekonomik uygulamaların, yaratıcı ve yıkıcı yeni uygulamaların ortaya çıkması ile terk edilmesi olarak ifade edilebilir. Bilindiği gibi klasik ekonomi arz-talebin belirlediği statik denge modelidir. 1976'da Avusturyalı-Amerikalı bir iktisatçı olan Schumpeter, Karl Marx'ın eserlerine dayanarak yaratıcı yıkım kavramını ortaya attı. Schumpeter'in görüşüne göre sürekli değişen, dinamik ve yaratıcı bir süreç olan kapitalizm, yeni fikir ve süreçlerin statükoya meydan okuduğu, eski paradigmayı yıktığı ve yeni bir anlayışı (paradigma) getirdiğini ifade eder. Schumpeter’in yaratıcı yıkım anlayışına göre, kapitalizmin itici gücü dengesizliktir ve bu ifade klasik ekonominin statik denge anlayışına aykırıdır. Yaratıcı yıkıma örnek olarak Netflix gösterilebilir. Çağımızın modern örneklerinden biri olan Netflix, kaset kiralama ve geleneksel medya endüstrisini ortadan kaldırdı. Teknoloji toplumunda inovatif girişimler eski modelleri geçersiz kılıyor ve herkesi bu yaratıcılığa uymak zorunda bırakıyor, uyamayanlar yok oluyor. Yenilikleri ilk benimseyen ve dengesizliği gören yaratıcılar değişimden fayda sağlarken eski teknolojilerle çalışmaya devam eden statükocular silinip gidiyor. Yani, yaratıcı yıkım kavramı değişen dinamik süreçlerin sonucu olarak karşımıza çıkıyor.  

   

Kendiliğinden örgütlenmede kritik süreç (SOC). Kendiliğinden örgütlenme hem yaratıcı hem de yıkıcı bir süreçtir. Pozitif geri bildirim, daha önce açıkladığım gibi faydalı sarmal olabildiği gibi zararlı sarmal da olabilir. Kritik sürece yönelik kum yığını modelini daha önce açıkladım. (Bkz. s. 52,53). Kum yığını modelinde kum taneleri tek tek bir yığın üzerine bırakılır. Yığın büyümeye başladığında, bazı taneler yanlardan tek tek veya küçük gruplar hâlinde yuvarlanır, ancak yığının yan açısı dikleştiğinde kritik seviyeye gelinir ve çığ oluşarak sistemi değiştirir. Çığ, pozitif geri bildirimin sonucudur. 


Üstellik yasası. Çığın büyüklüğü ve meydana gelme sayısı üstellik yasası ile gösterilir, yani çok sayıda, çok küçük çığ kopuşları ve az sayıda büyük çığ kopuşları olacaktır. Doğrusalsız sistemlerin ortak özelliği olan üstellik yasası dağılımı, doğrusal sistemlerin normal dağılımına kıyasla neredeyse imkânsız olan kara kuğu olaylarının daha sık gözlenmesine imkân verir. Örneğin, depremler, beyin korteksinde nöronal çığlar, virüs yayılması, orman yangınları, toprak kaymaları, salgınlar ve borsalarda ani çöküşler dâhil olmak üzere birçok fenomen, üstellik yasası dağılımı sergilerler. Bu nedenle, kum yığınında olduğu gibi kendiliğinden örgütlenen sistemler doğrusal değildir. Borsalar veya ekonomi karmaşık sistemler olduğundan büyük çöküşler veya ekonomik krizler normal dağılım ile gerçekçi sıklıkta gözlenmez ama üstellik yasası dağılımları borsa çöküşlerinin veya ekonomik krizlerin ne kadar sıklıkla karşımıza çıktığını daha gerçekçi olarak gösterirler. 


Çoklu Düzeyler. Kendiliğinden örgütlenme bütünleştirici (tümleyici) seviyeler diyebileceğimiz yeni örgütlenme katmanlarına neden olur. Küçük bir yerel pazarın bireylerinden büyük ticari kuruluşlara, sanayilere, ekonomilere ve nihayetinde tüm küresel ekonomiye kadar kendiliğinden örgütlenerek ortaya çıkan (belirim) kurumlar yıllar boyu değişime uğrayan karmaşık adaptif sistemlerdir (CAS). Karmaşıklık ekonomisine kendiliğinden örgütlenen bir sistem olarak bakılırsa, mikro seviyeden başlayan ve ekonomik hiyerarşide yeni yeni beliren katmanları görmeye başlarız. Doğrusal sistemlerde bu yapılanmalar tanımlanamazlar. 


Kendiliğinden örgütlenen sistemlerin ortak özellikleri. İlk olarak, ekonomide kendiliğinden örgütlenen sistemlerin mikro aşamasında, bireylerin etkileşimi sık ve yoğundur. Serbest meslek sahibi olan bir birey doğal olarak başarı için daha çok çalışır daha çok iletişim içindedir ve kurumsal yapıda çalışan bireylerden daha çok çaba sarfederler. Daha fazla komuta ve kontrolün olduğu kurumsal yapının aksine, bireyin özgür girişimciliğinin ardında daha refah bir yaşam özlemi vardır. İkinci olarak, mikro seviyedeki yaygın etkileşimler dağınık bir yapı olarak daha dirençlidir. Herhangi bir bireyin faaliyetleri birkaç birey ile sınırlı değildir. Üçüncü olarak, hiyerarşilerin komuta ve kontrol yapıları statik ve istikrarlı ortamlara uygun olabilirken, kendiliğinden örgütlenen sistemler, ihtiyaçlarının sürekli değiştiği dinamik, karmaşık ve değişken ortamlara çok uygundur. Bireyler, yukarıdan-aşağıya yönetim tarafından belirli bir konfigürasyon içinde tutulmadıkları için doğaları gereği dinamik davranarak koşullara uyum sağlarlar. Yerel çevrelerindeki olayları anında kavrayıp gerektiği gibi davranabilirler, dolayısıyla esnektirler ve değişen koşullara kolay uyum sağlarlar. Son olarak, kendiliğinden örgütlenen sistemlerde optimizasyon kavramı yoktur. Optimal bir sonuca ulaşmak için, devletlerin ekonomide üstlendiği role sahip, sistemi tasarlayıp kontrol eden merkezi bir otorite olmadığından optimal olmaktan uzak sonuçlar ortaya çıkar.


Ateşan Aybars (10 Temmuz 2021)




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder